Türkiye’nin en genç yazarı Gizem Kayahan yepyeni bir dünyaya kapılarını açıyor. Denizin külleri, Sensizlik Esiyor Yüreğimde ve Gözyaşları romanlarıyla tanıdığımız genç yazar bu kez kısa bir film projesiyle çıkıyor karşımıza
Merhabalar Gizem ve sevgili yönetmen. Öncelikle Gizem seninle başlamak istiyorum. Film projenden bize biraz bahseder misin? Filmin adı nedir?
İsim seçme aşaması en çok zorlandığımız aşamaydı diyebilirim, onlarca tercih arasından Mercek’te karar kıldık. Belki biraz basit gibi duruyor lakin kurguda anlamı büyük ve yaşananları net bir şekilde yansıtıyor.
Projeye Kasım ayında başladık, benim için keyifli ancak bir o kadar da zorlu bir süreçti. Film Gizay isimli bir karakterin başından geçenleri anlatıyor. Gizay, fotoğrafa gönlünü vermiş üniversiteli bir genç, son derece düzenli bir hayatı var. Her sabah olduğu gibi kahvesini alıp gazetesini okumak için salondaki köşesine geçtiğinde bir cinayet haberine gözleri takılıyor, cinayet bir kaç sokak ötede gerçekleştiğinden okudukları biraz düşündürüyor. Ardından odasına geçiyor ve okula gitmeden önce fotoğraf makinasını hazırlamaya koyuluyor, derken makinayla çekilmiş bir fotoğraf görüyor; gazetedeki haberden bir fotoğraf bu. Başlarda umursamıyor ve şaka olduğunu düşünüyor ancak üç dört gün üst üste fotoğraf makinasında cinayet fotoğrafları bulunca karakterimiz kendisinden şüphe duymaya başlıyor, kendisini eve kapatıyor ve katil olduğu kanısına varıyor, hayatından ve kimliğinden nefret etmeye başlıyor, sevdiği insanları incitebileceği düşüncesiyle yanıp kavruluyor. Hem en yakın arkadaşı hem de kız arkadaşı Zamire merakla kapısına dayanıyor ve onu iyileştirmeye çalışıyor, Gizay’ın dağıttıklarını düzenliyor. En sonunda düşünce fotoğrafçılığına ulaşıyorlar, gerçeği, gerçekliği ve doğruyu sorguluyorlar lakin Zamire, Gizay’ı iyileştirirken kendisine olanları gözden kaçırıyor.
Filmin adı gerçekten ilginç, film projesi nasıl ortaya çıktı ?
Proje Alihan’ın bana internet üzerinden ulaşmasıyla başladı, Kasım ayından beri onlarca fikir, onlarca karakter, onlarca sorun gelip geçti. En sonunda güzel bir şeyler ortaya çıkardığımıza inanıyorum. Dilerim nice projere imza atarız birlikte.
Filmin konusu da oldukça ilginç. Düşünce fotoğrafçılığından biraz bahseder misiniz, bu fikir nasıl aklınıza geldi ?
Aslında kollektif zihin benim hep ilgi alanım olmuştur. Bu alandaki düşünceleri kısaca anlatayım; kişinin düşünceleri enerji olarak süper evrene dağılır ve bu enerji zerrecikleri diğer insanlar tarafından bilinçli veya bilinçsiz toplanabilir. Düşünce fotoğrafçılığının da temelinde bu yatıyor; gelmiş geçmiş tek temsilcisi Ted Serios düşüncelerini film negatifine aktarıyordu ve düşüncelerinin fotoğraflarını çekmiş oluyordu.
Alihan bana filmde hem gerilim hem de farklı bir şeyler istediğinden bahsetti. Aklıma düşünce fotoğrafçılığı geldiğinde, bu fikri tereddütsüz kabul edeceğini biliyordum ancak elbette senaryoda hem oyunculuklar hem de çekim ön plana çıkıyordu, kurgu hem psikolojik metaforlarla hem de gerilimle yüklüydü. Üstelik konu oldukça derindi, keşke uzun metraj çekme şansımız olsaydı diyorum, eklemek istediğim, uzatmak istediğim o kadar çok sahne var ki... Yine de sonuçtan son derece memnunum.
"Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat denilmektedir." diyor John Christian. Yazarlık pencerende oluşturduğun karakterleri teker teker heyecanla işlediğin satırlarda hayat buldururken şimdilerde bu hayatı satırlara bırakmayıp görsel olarak günümüze taşıyorsun. Yani bir hayat oluşturuyorsun. Yarattığın karakteri izlemek nasıl bir duygu? Yazmakla yaşamak arasındaki fark nedir?
Gizay karakteri bir kaç kez bana şu soruyu sordu; “Nasıl, aklındaki gibi oluyor mu her şey?” Bu cümle beni sevindirdi ve duygulandırdı diyebilirim. Çünkü aklımdaki gibi oluyordu, birebir her şeye müdahale ettim, her şeye karıştım, her şeyin aynen zihnimdeki gibi olması için çabaladım, çabaladık. Başta benim için hayaldi ama şimdi yazdığım bir şeyi izleyebileceğim. Dilerim daha nice hikayemi izleme şansı bulurum.
40 saat süren aralıksız çekime, uykusuzluğa, yorgunluğa, tüm uğraşlara deydi, üstelik bu proje çok fazla şey kattı bana. Sette olmak, kelimelerimi canlandırmak, aklımdakileri ellerimle yaratmak, dekoru, oyuncuların mimiklerini, hareketlerini, söylenenleri oluşturmak harikaydı.
Gizem Kayahan bundan sonra kitaplarla ve film projeleriyle daha fazla hayatımıza girecek diyebilir miyiz ? Bunun yanı sıra yeni projelerinizde var mı ?
Aslında Alihan proje fikriyle bana ilk geldiğinde senaryo yazmaya son derece uzaktım, ne bilgim ne de böyle bir hayalim vardı ama şu anda kesinlikle senaryo yazmaya devam edeceğimi biliyorum. Çoktan aklımda onlarca fikir filizlenmeye başladı bile. Üstelik devam filminin yazımına devam da ediyorum şu anda.
Bu arada yaşanmış bir hikaye olan dördüncü romanımın yazımını sürdürmekteyim. Ayrıca psikolojik bir rahatsızlığı konu alacak beşinci romanımın karakter tahlillerini bitirmek üzereyim. Bu arada kısa hikayelerimi toplayacağım bir kitap projem de gündemde. Yakın zamanda Türkiye toplumunda cinsiyetsiz olmak, cinsiyetsiz toplum üzerine yazdığım tezin de yayımlanacağını umuyorum.
Yolunuz nasıl kesişti yönetmenle?
Alihan beni üçüncü romanım Sözyaşları’yla tanımış, kendisi okumaya başladığında kitaba senaryo demiş, görsel ögelerin son derece kuvvetli olduğunu ve her bir kelimenin birebir zihninde canlandığını söyledi bu sebeple direkt benimle irtibata geçmiş, başka bir alternatif düşünmemiş. Enerjilerimiz ve heyecanlarımız çok uyumluydu, kafa kafaya verip tahminimizden daha kısa sürede tahminimizden de güzel bir şey ortaya çıkardık.
İlk teklif geldiğinde ne hissettin merak ediyorum? Şaşkınlık, heyecan, cesaret, korku, endişe…?
Olumsuz hiçbir duyguyu sevmiyor ve hayatımda barındırmamaya çalışıyorum, hissettiklerim gurur ve heyecandı. Belki senaryoyla ilgili teknik bilgim yoktu ve belki beyaz perdeye çok meraklı değildim ama yine de keyifle bu işin altından kalkabileceğimden emindim çünkü yeni şeyler öğrenmeyi, yeni şeyler keşfetmeyi çok seviyorum.
Yine de Alihan ilk mesaj attığında temkinliydim çünkü oldukça yoğun olduğum bir dönemdeydim, hem tez yazıyordum hem de jürisi olduğum bir hikaye yarışmasıyla meşguldüm; “Anlattım Kitap Oldu Projesi”yle. Bir yandan dördüncü romanımla bir yandan o dönemde başladığım bir hikayeyle ilgileniyordum. Bu projenin vakit kaybı olmasını istemiyordum bu sebeple emin olana kadar adım atmadım.
Böyle güzel bir projenin diğer bir başarısı da sizsiniz aslında. Sizi biraz tanıyabilir miyiz ?
Merhaba, öncelikle projemizle ilgilendiğiniz ve bizlere yer verdiğiniz için teşekkür ederim. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencisiyim.
Yaklaşık 7 yıl önce elektronik müzik ve ses tasarımı çalışmalarımla dijital sanatlarla tanıştım. Üniversiteye başladıktan sonra çalışmalarımı sinematografi ve kurgu üzerine yönelttim. En son hocalarımın ve arkadaşlarımın teşvikiyle kısa film çalışmalarına başladım.
Film nerede geçiyor ? çekimler esnasında yaşanan zorluklardan birazda bahsedelim istiyorum. Neler yaşandı bu süreçte?
Soyut tasvir edecek olursak, baş karakterimiz Gizay Yıldız'ın ütopyasında başlayan hikayenin sınırları gerçekliğe kadar ulaşıyor. Somut tasvir yapacak olursak, film İstanbul'da bir üniversite öğrencisi olan Gizay'ın evinde geçiyor. Çekimler senaryo gereği iç mekan ağırlıklı sürdü. Birkaç sokak sahnemizde mevcuttur.
Zorluklar tahminimde çok öteye geçti diyebilirim. Çekimler için anlaştığımız mekanlarda aksilik çıkmasıyla başlayan süreç çığ gibi büyüdü. Film için sözleştiğimiz saygı değer 2 oyuncu çeşitli özel nedenlerden ötürü gelemediler. Yerlerine Furkan Çalışal ve Gökten Doğan arkadaşlarımız bize çekimlerimizde eşlik ettiler. Ekibimizde gelemeyen arkadaşlar oldu. Samimi olmak gerekirse çekime saatler kala hala ekipman eksiğimiz vardı. Buna rağmen tüm ekip yüksek inancımızla mücadele edip sorunların aşama aşama üstesinden geldik. Çekim boyunca benim bile soru işaretlerim vardı ta ki elektriklerin kesildiği vakit ara vermeyip çekimlere devam ettiğimizi görünce bu işin türünün ticaret kokan işlerinden apayrı olduğunu ve ekibimizin enerjisinin filme yansıdığının farkına vardım.
Mutlu sona yaklaştığımızı düşünüyorum.
Bundan sonra ki süreç nasıl işleyecek?
Şu günlerde son yapım(post-production) aşamasındayız. Filmimizin kurgusu kabaca bitti. Birkaç rutin işlem, efektif süslemeler ve tasarımlar üzerinde yoğun olarak çalışıyoruz. En iyisini çıkarmak için ekip olarak tek yürek olduk.
Filmimizin ardından kamera arkası videolar, film müzikleri ve projeyle ilgili birkaç süprizimiz daha olacaktır. Seyirciler Mercek Filmiyle ilgili tüm görsel ve işitsel çalışmalara dijital sanatlar oluşumumuz Sirius Pictures sosyal medya hesaplarından ulaşabileceklerdir. Ayriyeten filmimizin yurtiçi ve yurtdışında birkaç festivalde gösterimi olacaktır. Bende son halini izlemek için herkes gibi sabırsızlanıyorum.
Son olarak söylemek istedikleriniz ?
Gizem: Dediğim gibi son derece içime sinen bir proje ortaya çıktı. Hem bana çok şey kattı hem de çok keyif aldım, deneyimlerime böyle bir şey kattığım için memnunum. Şimdiden devam filmi için sabırsızlanıyorum. Nice güzel başarılara... Desteğinize ve ilginize teşekkür ediyorum.
Alihan: Bu sürükleyici ve etkileyici hikayeyi kaleme alan yazarımız Gizem'e, oyuncularıma, set arkasında ki kahraman arkadaşlarıma ve proje boyunca kesintisiz destek veren aileme çok teşekkür ediyorum. Sizlere çok teşekkür ediyorum. Merceğimizden bakmaya hazır olun.
Bu güzel röportaj için ikinize de sonsuz teşekkürlerimi sunuyor Bruce barton dediği gibi ‘’Harikulade şeyler ancak içlerindeki bir şeyin koşulların üzerinde olduğuna inanma cesareti gösterenler tarafından yapılmıştır.‘’ diyorum…