Devlet aklı, kimi zaman karanlık bir perdeyle, “derin devlet” gibi soyut kavramlarla ilişkilendirilir.
2024 yılını geride bıraktık. Büyük sorunlar, derin sıkıntılar ve maalesef savaşlarla dolu bir yılı nihayet kapattık.
Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı siyasi ve toplumsal kırılmalar, milletimizin birliği ve devletimizin bekası açısından hayati bir noktaya ulaştı.
Gürcistan’da yaşanan son gelişmeler, demokrasinin kırılganlığını bir kez daha gözler önüne serdi.
Tarih, yalnızca geçmişin izlerini taşımakla kalmaz; aynı zamanda bir milletin geleceğini şekillendiren önemli bir kılavuzdur.
Donald Trump’ın yeni dönemde Ulusal İstihbarat Direktörü olarak atayacağı Tulsi Gabbard, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarla Türkiye’ye karşı sert bir tutum sergiledi.
Türkiye Cumhuriyeti, tarih boyunca terörle mücadelede sergilediği net duruş ve uluslararası ilişkilerdeki bağımsız tavrıyla bölgesel bir güç olmayı başarmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu, büyüklüğünün ve çok kültürlü yapısının bir gereği olarak asırlarca farklı milletleri ve dinleri bünyesinde barındırdı.
Irak’ın kuzeyinde yer alan Musul, Kerkük ve Süleymaniye, tarih boyunca Türkmen kimliğinin en güçlü şekilde var olduğu şehirler olmuştur.
Son yıllarda Türkiye’nin güney sınırlarında yaşanan gelişmeler, sadece bir coğrafya meselesi değil, aynı zamanda ulus-devletimizin geleceğini hedef alan stratejik bir kuşatmadır.
Ortadoğu’da yaşanan her yeni gelişme, uluslararası hukukun sınandığı bir sahneye dönüşüyor.
Türkiye'nin son yıllarda en önemli toplumsal meselelerinden biri, Suriyeli sığınmacılar konusu.
Modern dünyada fikirlerin üretildiği, politikaların şekillendiği ve küresel etkilerin tartışıldığı bir zemin olarak düşünce kuruluşları, toplumların yön verme arayışında önemli bir araç haline gelmiştir.
Türk töresi bir yaşam kılavuzudur. “Çağrıldığın yere erinme, çağrılmadığın yere görünme” sözü ise bu kılavuzun en kıymetli öğretilerindendir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, tarihin her döneminde bu milletin en önemli dayanak noktalarından biri olmuştur.
Suç örgütleri, toplumların adalet ve güvenlik temellerini zayıflatan en büyük tehditlerden biridir.
Türk milletinin istiklal ve istikbali hiçbir zaman “nasılsa birileri bizi kurtarır” rehavetine teslim edilmemiştir.
Zafer Partisi, 8 Aralık’ta gerçekleştireceği olağan kurultay öncesinde, diğer Türk milliyetçisi siyasi partilere “hala hatırın kalmasın” üslubuyla yaptığı davetle dikkatleri üzerine çekti.
Son dönemde Türk milliyetçileri arasında dolaşan söylentiler oldukça dikkat çekici. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) gelecek seçimlerdeki stratejisine yönelik ortaya atılan iddialar, siyasi kulislerde hararetli tartışmalara yol açıyor.
Sevgili okurlar, bugün sizlerle son dönemde sosyal medyada emekli generallerin ve stratejistlerin sıkça dile getirdiği bir konuyu tartışmak istiyorum:
Laiklik kavramı, Osmanlı'nın son dönemlerinde ve Türkiye’de Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana birçok kez tartışmaya açılmış, farklı görüşler ve anlayışlar ortaya konulmuştur.
Bu konuda yazıp yazmamak arasında gidip geldim, ama artık birinin bu “Ben ekonomistim” diyerek ortalıkta dolaşıp halkın sırtından geçinen tayfaya dur demesi gerektiğine inanıyorum.
Milas müzesini gezme fırsatı bulduk, müze müdürümüz, müze içinde bulunan tarihi bir bina içinde sergilenen halı kilim müzesini gezdirdi.
22 Kasım günü Ankara 57. Asliye Ceza Mahkemesi'nde Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı savunma, yalnızca bir yargılama değil, aynı zamanda siyasi tarihe geçecek bir meydan okuma olarak değerlendirilmeli.