Yaşamış olduğumuz bu yüz yılda teknolojinin de gelişmesiyle birlikte ortaya birçok yeni kavram çıkmış, bu kavramların temelini de yeni bilgiler oluşturmuştur…
Yeni bilgiler, yeni olan bir çok var oluş olmasının yanında bir çok misyon oluşmasına da mutlak surette zemin hazırlamıştır…
Oluşan misyonlar ise 2000’li yıllar itibariyle daimi fakat geliştirilebilir vizyonları meydana getirmiştir…
Şuan hayatta olan Türk insanının sosyolojik durumu aslında yeni yüzyılın en önemli konularından biri olan –aile olmak ve çocuk yetiştirmek- kavramının içinde bulunduğumuz zaman dilimindeki durumunu ortaya çıkarmıştır…
Neden mi? Diye soran okurlarımın sesini duyar, işitir gibiyim…
E o zaman kısa bir tarih turu yapmaya ne dersiniz?
Bugünün en büyükleri şüphesiz ki; ananeler, babaanneler, dedeler…
Ondan sonra gelenler; anneler ve babalar…
En son nesil ise her iki kategorinin hayatlarındaki en değerli varlıkları olan çocuklar ve torunlar…
Bugünün ananeleri, babaanneleri, dedeleri 1960 yılların en çalkantılı dönemlerini görmüş, merhum liderimiz Adnan Menderes’in ve arkadaşlarının demokrasiye ve cumhuriyet tarihine kara leke sürülen idam olayına şahit olmuş ve 1980’lere kadar birçok acıyı yaşamış ebeveynlerimizdir!
Bugünün anneleri ve babaları ise Cumhuriyet tarihimize kara leke olacak başka bir vakayı yaşayarak 1980 askeri darbesine tanık olmuş, arkasından 1993 olayları, 28 şubat post modern darbe ve 2000’li yılların çalkantılı Türkiye’sine tanık olmuştur!
Şimdi durduk yere neden bu konulara girdiğimi merak ediyor, aile olmak ve çocuk yetiştirmekle ne alakası var diye hayıflanıyor olabilirsiniz?
Bal gibi alakası var!
Maalesef bugünün anneleri ve babaları baskıcı dönemlerle, demokrasiye aykırı dönemlerle büyüyerek bugün ki olanakları hem bulamamış hem de ülkemizin o dönemki yokluk ve imkânsızlıklarını yaşamışlar…
Şimdi ise büyüyen, gelişen Türkiye’mizde hemen hemen her evde teknolojinin tüm imkânları mevcut, insanlar her şeye rahat ulaşabiliyor ya da her türlü sosyal aktiviteye eşiyle, çocuğuyla katılabilmenin hazzını yaşayabiliyor…
Çocuğunu spora mı gönderen dersiniz, sanata mı gönderen dersiniz ya da milyarlarca para harcayıp özel okulları, kurslarımı tercih eden dersiniz!..
Görüyorum ki insanlar çocuklarına ciddi vakit ayırabiliyor, takip ederek koruyup kollayabiliyor…
Fakat bu kadar imkân seferberliği yapan ailelerin unuttukları ya da yapılması önem arz eden bazı şeyleri gözlemleyebiliyorum…
Mesela aileler çocuklarının yeteneklerini tarafsız gözetemediği gibi çocuğunun gerçek hayalini göremiyor ki bunun sebebi olarak aile büyükleri kendi egosunu ve çocukluk dönemlerinden kalan hayallerini çocuğuna yüklemeye çalışıyor…
Her ne kadar çocuklar annelerinin ve babalarının evlatları olsalar da, sonuç itibariyle yeryüzünde farklı bir bireydir, işte o farkındalıkları aslında çocukların kişisel yetenekleridir…
Mesela dönemin çocukları gereğinden fazla korumacı mantıkla özgüvensiz yetiştiriliyor…
Onun da sebebi ise aile büyükleri Türkiye’nin 60’lı, 80’li, 90’lı dönemlerini yaşamış olmasıdır…
Değerli aileler, çocuklarınıza güvenin demek isterken, içimden farklı bir söylem geliyor; anneliğinize ve babalığınıza güvenin!
Çocuğunuza vermiş olduğunuz ahlak, kültür, inanç normlarına ve vatandaşlık anlayışına güvenin!
Zaten siz aile olarak bunları yaparken çocuğunuza şans tanımış, güvenmiş oluyorsunuz!
Çocuklarınıza bu şekilde güvenirken kendinizi çağımızın şartlarına uygun bir şekilde sorgulayın!
Sözlerimi toparlarken yeni eğitim-öğretim yılında öncelikle tüm velilerimize ve öğrencilerimize başarılar diliyorum…
Not: Velilerimize başarılar diliyorum dedim çünkü önce veli sonra öğrenci gelir. Veli yoksa öğrenci de yoktur!