Ben, ortaokul ve lise tahsili boyunca, Türkçe ve Edebiyat derslerinde Nâzım Hikmet adını duymayanlardanım.
Sanki liseyi bitirdiğim 1962'den önce o yaşamamıştı. Sonra gelen üniversite yıllarımda oluşan siyasi akımlar içinde şiirlerini duyar oldum Nâzım Hikmet'in... Sadece arkadaşlar arasında okunan şiirlerinden ve şiirlerinden bestelenen şarkılardan. Benim neslim, değil şiirlerini uluorta okumanın, onun ismini anmanın bile tehlikeli olduğu siyasi ortamları yaşadı. Onu tanıyanların, bir tek şiirinin bile yer aldığı kitabı evlerinde bulundurmaktan korktuğu yıllar… Korkunun silahı belliydi; Rusya'ya kaçmış Türk şair. Ne yazmış, neden kaçmıştı… İrdeleyen yoktu.
Yıllar geçti... Ağustos 1998'de Orman Bakanlığının görevlisi olarak bir ay için İtalya'dayım. Bizim Floransa, İtalyanların Firenze dedikleri şehirdeyim. Boş zamanlarımda kitapçıları da geziyorum. Bir gün çok büyük bir kitapçıdan içeri girdiğimde hazla karışık büyük bir şaşkınlık yaşadım ; girişin tam karşısında duvar yüksekliğinde bir pano, üzerinde büyük harflerle "Dünyanın en büyük şairleri" yazısı ve her şairin ismi altında panoya çok güzel görünümle raptedilmiş birer örnek kitabı. En üstteki isim Nâzım Hikmet'ti ve altında aşağıda incelediğim kitabı vardı. İnanın ağlayacağım geldi. Bir Türk olarak iftihar etme duygusu ile bir yabancı ülkenin göklere çıkardığı bir Türk'ten yeterince haberi olmamamın acısı birbirine karıştı. O an kendimden utandım. Çünkü Nâzım Hikmet'in şair olarak büyüklüğünü ve değerini onlar bizden önce belirlemişti. Sonra bunu bize anlattılar da öğrendik
İtalyanca olan kitabı büyük bir sevinçle satın aldım. Kitapta Nâzım'ın hayatı ve şiirlerinden örnekler vardı. Hayatını içeren bölümü gururla tercüme ettim. Birinci baskısı Haziran 1996'da yapılan kitabın kapağında yazılı olanların Türkçe karşılıkları şöyle:
HİKMET Şiirler
Dokuz yüzlerin devrimci en büyük şairlerinden birinin lirik ilhamı ve yurttaşlık hakları tutkusu Joyle Lussu'nun giriş yazısı Joyle Lussu ve Velso Mucci'nin tercümesi
Kitabın ilk bölümü Nâzım Hikmet’in hayatına ayrılmış. Sonraki bölümde İtalyanca’ya çevrilmiş, bazıları Türkiye’de yayınlanmamış şiirleri yer alıyor.
Onun Türkiye’deki hayatı, sağlık sorunları nedeniyle deniz subayı olarak 1921 Mayıs’ında, ordudan ayrılışından sonra tek kelimeyle “mahvedilmiştir”. Yazdığı şiirlerden dolayı yıllarca hapis yatmıştır. Öyle hukuk dışı mahkumiyetlerle karşılaşmıştır ki özellikle “1938 Harp Okulu Olayı” olarak bilinen nedenle yargılanmasında ve sonrasında olanlar Hukuk Fakültelerinde ders notu olarak okutulmalıdır.
Nâzım o kadar büyük şair ki bizler kıymetini bilmezken onun eserlerini kütüphanelerin, kitapçıların en değerli köşelerine koyan yabancılar yıllar geçse de onu unutamıyorlar:
Onunla ilgili olarak 2013 yılında, Milano'da (İtalya), üç yüz seksen beş sayfalık yeni bir kitap basılmıştır. Kitabın ismi "Nâzım Hikmet - Poesie d'amore e di lotta" (Nâzım Hikmet - Aşk ve Mücadele şiirleri).Kitabın tanıtım yazısının başlangıcında şunlar yazılı: Bu kitap Venedik'te Türk Dili ve Edebiyatı doçenti Giampiero Bellingeri tarafından, 1963 yılında ölen büyük Türk şairin, ellinci ölüm yılında anılması için hazırlanmıştır. Kitapta şairin takriben üç yüz kadar şiiri yer almaktadır. İtalyan nesiller Nâzım Hikmet'i, 1958 yılında ona Stolkhom'da "Barış Kongresi"nde rastlayan Joyce Lussu sayesinde tanımış ve sevmişlerdir. Nâzım Hikmet'in yardımıyla Joyse Lussu, Türkçe tek kelime bilmeden ve Türkçenin gramer kaidelerinden habersiz olduğu halde şiirlerini İtalyancaya çevirmiştir. Çünkü Nâzım Hikmet'in şiir dili başka dillere tercüme açısından son derece uygundur. Özellikle Aşk Şiirleri "Poesie d'amore" adı altında İtalya'da çeşitli tarihlerde yayımlanmıştır. Bu kitapların özellikle gençler arasında özel günlerde, sevenler/ sevilenler arasında hediye olarak kullanıldığı da bilinmektedir.
Bu konuda bir başka örnek Anna Maria Nosotti tarafından yazılmış ve İtalya'da, 2014 Şubat ayında "Lettere dal carcere a Münevver" (=Münevver'e Hapishaneden Mektuplar) adıyla basılmış olan kitaptır.
Nâzım’ın şiirleri bilim dünyasına da aksetmiştir: Roma Sapienza Universitesi'nin hazırlayıp yayınladığı "Universite için bilgelik kılavuzu" isimli yayında "Bilginin oluşturulması" başlığında özetle şu yazılıdır: "Bilginin oluşturulması kollektif bir iştir ve bir şantiyedeki gibidir. Orada herkesin bir görevi vardır. Türk şair Nâzım Hikmet'in bir şiiri var: “Kan ter içinde". Şiir bu görüşü çok iyi aksettiriyor. Göreceksiniz ki bilgiyi oluşturmak bir bina inşa etmek gibidir. Kan gerekir, terlemek gerekir. Sabahları erken kalkmak, başkaları ile çalışmak gerekir. Ama başkaları hep bizim istediğimiz gibi değildir.
Kılavuzun altında "Kan ter içinde" isimli şiirin İtalyancası “Nel sangue e nel sudore”başlığı ile yer alıyor. Bu şiirin Türkçesi şöyle:
KAN TER İÇİNDE
Yapıcılar türkü söylüyor
Yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ama.
Bu iş biraz zor.
Yapıcıların yüreği
bayram yeri gibi cıvıl cıvıl
ama yapı yeri bayram yeri değil.
yapı yeri toz toprak.
Çamur, kar.
Yapı yerinde ayağın burkulur
ellerin kanar.
Yapı yerinde ne çay her zaman şekerli
her zaman sıcak,
ne ekmek her zaman pamuk gibi yumuşak
ne herkes kahraman
ne dostlar vefalı her zaman.
Türkü söyler gibi yapılmıyor yapı
bu iş biraz zor,
zor ama
yapı yükseliyor, yükseliyor.
Saksılar konuldu pencerelere
alt katlarında.
İlk balkonlara güneş taşıyor kuşlar
kanatlarında.
Bir yürek çarpıntısı var her putrelinde
her tuğlasında
her kerpicinde.
Yükseliyor, yükseliyor yapı
kan ter içinde.
Nâzım Hikmet… Sen 1963’ün 3 Haziran günü ölmedin. Çünkü bu kadar büyük şair istese de ölemez…
NOT: Bu metin, Kocaeli Dokümantasyon Merkezinin Şubat-2016 tarihli, yirmi dokuz sayfalık “Hayatı Özlemlere Gömülü Kalmış Nâzım Hikmet” isimli yayınından derlenmiştir.