18 haftalık hamileyken meme kanseri tanısı konan Berrin Altan’ın bebeğiyle kendi sağlığı arasında seçim yapması gerekiyordu. Altan bebeğe kıyamadı. Bir hafta önce Ömer’i kucağına aldı.
errin Altan (32) sol memesindeki sertliği ilk hissettiğinde, henüz hamile değildi. Son zamanlarda meme kanserli o kadar çok kadın duyuyordu ki... Kendinde de olabileceğini düşündü ve o korkuyla doktora gitti. Tetkikler yapıldı, sol memede bir kitle görülüyordu. Doktoru “Ya hemen alalım ya da bir süre takip edelim” dedi. Ona kalsa, ‘içindeki kötülükten’ kurtulmak istiyordu ama eşinin de telkiniyle takipte karar kıldı. Ancak 1.5 ay sonra yapılan kontrolde, kitlenin büyüdüğü anlaşıldı. Hemen ardından da hamile olduğunu öğrendi. Aslında, doktorlara göre, akla gelebilecek en son ihtimal meme kanseriydi. Doğum yapmış, 2.5 yaşındaki büyük oğlunu 22 ay, üstelik kanserli kütlenin görüldüğü sol memesiyle emzirmişti; ailesinde meme kanseri olan hiçbir kadın yoktu. Tıbbın saydığı risk gruplarında yer almıyordu.
HEM BEBEK HEM DE TEDAVİYİ SEÇTİ
Medikal Park Gebze Hastanesi’nde kesin tanı konduğunda hamileliği 18 haftalık olmuştu bile. Eşi İrfan Altan ve ailesi bebeğin alınması ve tedaviye hızla başlanmasından yanaydı. Eşi, “Sana bir şey olursa Deniz’e nasıl anlatırım. Hem beni hem de kardeşini suçlar, açıklayamam” dedi. Ama Berrin Altan kıyamadı bebeğine. Gebeliğini takip eden Dr. Burcu Çetinkaya, bebeğin organlarının önemli ölçüde geliştiğini, plasentanın moleküler yapısından da ötürü bir bariyer görevi görerek, kemoterapide kullanılan ilaçların bebeğe geçmesini önleyeceğini söyledi. Ameliyatını yapacak Dr. Bahattin Toptaş da öyle düşünüyordu. Sonunda ameliyata alınan Berrin Altan’ın memesi korunarak, tümörü temizlendi.
Ardından da Kartal Araştırma ve Eğitim Hastanesi’nin onkoloji kliniğine yönlendirildi. Orada hamilelik de gözönüne alınarak, 6 doz kemoterapi uygulandı. Berrin Altan, o zor günleri şöyle anlattı: “Hastalıktan çok korksam da bebekten vazgeçmeyi hiç düşünmedim. Tabii ki zor bir süreçti. Hamileliğin verdiği sıkıntıların yanısıra kemoterapiyle uğraşmak kolay değil. Derdim ne dökülen saçlarım, kirpiklerim ne de ölümdü... Beni asıl yıpratan iki çocuğumun annesiz kalma korkusu oldu.”
BİR BÜYÜK SINAV DAHA
Altan 5’inci kemoterapiyi aldığında, büyük oğlu bir enfeksiyon geçirdi. Kemoterapiye bağlı değerleri çok düştüğü, enfeksiyona açık olduğu halde, çocuk enfeksiyon kliniğinde tam 4 gece oğlunun başında bekledi. Neyse ki bağışıklık sistemi zayıflamış olsa da, enfeksiyon kapmadan çıktı.
Kemoterapi alan annelerin dünyaya getirdiği bebeklerin yeterince gelişemediğini okumuştu. Kemoterapi mide bulantısı yapsa, ağız tadını bozsa bile, doğacak bebeğinin beslenebilmesi için yemeği hiç bırakmadı. Her kemoterapi öncesi önce kontrole gidiyor, bebeğine baktırıyordu. Gerçekten de, bir hafta önce Ömer doğduğunda, 3 kilo 140 gramdı. Kemoterapide aldığı ilaçların bebeğe sütle geçme ihtimali nedeniyle oğlunu hiç emziremese de, kıyamadığı oğlu kucağındaydı...
SAVAŞ BİTMEDİ
Berrin Altan, “Aslında hala içimde bir korku var. Ama en zor bölüm hamilelikte kemoterapi almaktı. Neyse ki metastasım yok, şimdi sırada 30 seans radyoterapi var. Umutmuyum, 3-5 akılsız kanser hücresine yenilmeyeceğim” diyor.