Bir dere düşünün. Kıyısı ağaçlarla, çeşitli çalı ve otlarla bezenmiş bir dere. Ağaçlarından kuş cıvıltıları geliyor.
Berrak suyunda balıkları görüyorsunuz. Kıyıda kurbağalar zıplıyor. Otların arasında çeşitli canlıların yaşadığını ortaya koyan sesler ve hareketlilik var, kelebekler uçuşuyor, arılar vızıldıyor. Hayvanlar kıyısına gelip su içiyor. Bazı yerlerinden arklar açmışlar, yakındaki tarlalardaki tarımsal ürünleri sulamak için. Yatağının daha geniş olduğu yerlerde, suyun daha az hareketli ve derinliği az olan kesimlerde köyün çocukları su içinde oynuyor
Bu derenin suyu kesilir veya suyu çok azalırsa ne olur? Cevabı çok kolay: Suya ihtiyacı olan her şeyin- bitkiler ve hayvanlar- yaşamı zorlaşır ve hatta sona erer. Toprak da kötü etkilenir; kurur ve içindeki organizmalar yaşamakta zorlanır. Bunun aksini iddia etmek doğa kanunlarına göre mümkün değildir.
İşte HES denilen şeyin yaptığı budur.
Durumun bu olduğunu bilmeyen yok. Bu nedenle Birleşmiş Milletler Teşkilatı 2010 yılında, tam 122 ülkenin kabul etmiş olduğu, “Türkiye’nin çekimser kaldığı “ bir karar almıştır. Bu karara göre göre su kullanmada öncelik sırası şöyledir:
1-İçme ve kullanma,
2- Ekolojik dengeyi gözetme,
3-Sulama,
4-Sanayi,
5 -Enerji.
Yani sudan enerji elde etme diğer dört konuda faydalanmayı kısıtlamaya neden olmuyorsa mümkündür. Ama Türkiye’de kimin umurunda…
Gelelim HES’e:
HES, hidroelektrik (HE) ve santral (S) kelimelerinin kısaltılmasıyla oluşmuştur. Yani Hidroelektrik Santral demektir. İşleyişi eski tip su değirmeni gibidir. Bu değirmenlerde, yukarıdaki arkta akan su, geniş ağızlı ama diğer ucu gittikçe daralan 5-10 m uzunluktaki çelik borunun ucundan tazyik ile akar ve hemen ucundaki çarkı çevirir. Bu çarka bağlı olan şaft döner.
HES santralın da sistemi aynıdır. Ancak değirmendeki 5-10 m borunun yerini bazen 5-10 km uzunlukta boru alır. Borunun başlangıç noktası santralin bulunduğu kottan daha yüksek yerde inşa edilen regülatördür Regülatör denilen şey bir çeşit barajdır, suyun birikim yeridir. Buradan itibaren su, uzaklardaki elektrik santraline ulaşıncaya kadar araziye döşenmiş olan boru içinde yolculuk eder.
Borunun uzandığı hatta neler olur?
Neler olmaz ki !.. Dereden geçecek su, burunun içinden geçtiğine göre dere yatağında su kıtlığı olur. HES’i yapanlar her zaman akan suyun %40 kadarı regülatörden salınacak derler ama bu oran % 10’u hiç geçmez ve hatta bunun altında kalır. Sonuçta dere yatağının en azından iki tarafı kurur. Buradaki bütün canlılar susuzluktan mahvolur. Köylünün sulama için aldığı su yetmez. Çevredeki hayvanlar içecek su bulamaz. Sadece orada yetişebilen bir bitki türünün de nesli kaybolur. HES’ler aynı dere üstünde peş peşe tesis edilirse durum daha da vahimdir: Ortada, borunun geçtiği hat boyunca dereden eser kalmaz. Üstelik bu dere ile beslenen, çevredeki su kaynakları da kurur. Yani zarar çok ötelerde de kendini hissettirir. Un değirmenleri çalışmaz. Santralden çıkan suyun kalitesi düşer, ısınır ve tuzlanır, sulama suyu olarak kullanıldığında sebzelerin verimi düşer.
Daha bitmedi; inşaat sırasında olanlar ekolojik rezaletin ön habercisidir.
Regülatörün yapılacağı yere kadar yol açılır. Bu nedenle ormanda büyük tahribat olur. Oluşan molozlar vadiye akar, önlerine gelen bitki ve hayvanları öldürür, tahrip eder.
Açılan yol güzergahında, toprak içinde ve üstünde bulunan bütün canlılar zarar görür ve ölür. Sadece orada olan bir tür tamamen ortadan kalkabilir,
Yol boyunca yeşil örtü ortadan kalktığı için heyelan, sel ve çamur baskını olasılığı artar,
Çimento kamyonları artıklarını dereye boşaltır. Balıklar ölür, arıların yaşamı tehlikeye girer,
Bu iş için taş ocakları kurulur. Toz bitkileri ve gürültü hayvansal canlıları perişan eder,
Yani HES, ormanın tahribatı ile başlar ve bu tahribat yıllarca devam eder.