Hızlı trenle seçime doğru Ülkede bir şeyler o kadar hızlı seyrediyor ki
Ülkede bir şeyler o kadar hızlı seyrediyor ki, tüm öngörüler nakavt. Asgari ücret net 5.500 TL’ye yükseltilince bir iki ay iyi gibi geldi. Sonrasında ufaldı gitti. Şimdi söylentilere göre yılbaşında 10 bin TL’ye yükseltilecek. Bununla birlikte bankalardan düşük faizli tüketici kredileri pompalanacak. Tekrar pembe bir ortam yaratılarak şirin görünme sağlanmaya çalışılacak. Mümkün olduğunca dolara baskı yaparak aşırı yükselmesinin önüne geçilerek enerji fiyatları da bir yerlerde tutulmaya çalışılacak. Piyasada şişirilen bu paralarla tüketim artacağından enflasyon TÜİK’e göre bile %200’leri geçeceğinden bu pembe tablo en fazla iki ay sürecek, muhtemelen nisan ayında da seçime gidilecek. Görünen senaryo bu. Tekrar tutar mı?
Tutarsa da sonu nereye gideceği meçhul. TÜİK 14 Ekimde bir rapor yayınladı. Raporda tarımda üreticilerin üretim maliyetlerindeki artışın %156 olduğu belirtildi. Ülkenin nereye doğru gidildiğinin yönünün tespitinde, devlet rakamları bile çok önemli göstergedir. Tarımda yıllar itibarıyla üretim maliyet fiyat artışları şöyledir;
- 2020 Eylül Sonu Artış %18
- 2021 Eylül Sonu Artış %23,35
- 2022 Eylül Sonu Artış %156
Sadece ürün üretiminde ilk kullanılan (DAP) gübre 2021 sonu ton 11 bin TL iken, 2022 9 ay sonu 18.600 TL olmuş dokuz aylık artış %70’ler düzeyinde yapılan istatistiklerde tarımsal alanların azaldığı, tarımla uğraşanların SGK verilerine göre azaldığı düşünülürse ülkeyi tarımsal alanda çok önemli sıkıntılar beklediğini söylemek kehanet olmayacaktır.
Birde yukarıda belirtmeye çalıştığım üzere, yılbaşında piyasaya para pompalayarak, yani bir mutluluk ortamı yaratmanın yaratacağı fiyat artışlarının %250 – 300’lere gitmesi olası bir durumdur. Böyle bir duruma düşmemenin tek çaresi üretimdir. Ne yazık ki üretimde artışlar yaratamıyoruz.
Bir seçimin ülkeye bu kadar büyük bir yük yüklemesinin faturasının geleceğimizi daha da kötüleştireceği endişesi duymaktayım.
Tüm istatistiklere bakıldığında üretimdeki artışların, enflasyon artışının dörtte biri kadar olmadığı düşünülürse, para basarak bol miktarda piyasaya para sürülmesi doğal olarak TL’de aşırı değer düşmelerine neden olacaktır. Değeri düşen paranın, yani satın alma gücü kalmayan paranın elimizde nicelik olarak çok olmasının hiçbir anlamı yoktur.
Özetle üretim artışını hedeflemeyen bu eylemler, enflasyona çare olacak önlemler olmayıp, olumsuzluğu daha da körükleyen eylemlerdir. Keşke TL’nin satın alma gücü artsa, ücretler artmasa da olur.