İnce, Ağıralioğlu Ve Millet İttifakı

  Herkes “Ne kadar rahat, hiçbir şey olmamış gibi davranıyor” diyor. Hayır! Tam tersi. Tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar köşeye sıkışmış, panik içinde. Bunu kendisi dışarıya çıkarak belli etmiyor ama yaptığı hamlelerle bunu hepimize gösteriyor.

Muhalif gibi görünen aktörlerini hiçbir lider deşifre etmez, ortaya koymaz, onları bu kadar bariz bir şekilde kullanmaz. Dolaylı bir dille farklı gerekçeleri enstrümantalize ederek, köprü kurarak onlarla birlikte hamle yapmaya çalışır.

Neden biliyor musunuz?

Bir sonraki seçimde ve daha sonraki seçimde onları kullanmaya devam edebilmek için. Ama Erdoğan bunun kendisi için son seçim olabileceğini görüyor. Bu nedenle tıpkı intihar bombacısı gibi siyasi fünyesini çekerek onları deşifre edip net bir şekilde tavır almaya zorluyor.

Evet! Yavuz Ağıralioğlu’ndan bahsediyorum. Hatırlayın lütfen; önce ne demişti? “Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı değilim, dayatılma şekline karşıyım” demişti. Baktı ki karşılık bulamadı “HDP ile aynı platformlarda, aynı denklem içinde olmayız” denildi. HDP “hiçbir şey istemiyoruz” dedi çekildi. O da ortada kaldı.

Şimdi Erdoğan’ın kullandığı dil ve gerekçe ile … Erdoğan ne diyor? “Kılıçdaroğlu, Bay Kemal terör örgütünün temsilcileri ile görüşüyor, mecliste onlarla boy gösteriyor” diyor. Bir Cumhurbaşkanı kendi halkına kendi milletine “terörist” der mi?  Ana muhalefet liderini teröristlerle masaya oturuyor karesiyle birlikte eleştirir mi? Böyle bir şey olabilir mi? Sen Öcalan’a mektup yazdırtıp diğer Öcalan’ı TRT’ye çıkarttığında bile ana muhalefet sana terörist demedi.

Yavuz Ağıralioğlu’nun Yapmaya Çalıştığı Şey Ne?

 Ben bu yazıyı yazarken Ağıralioğlu istifa etti. Ağıralioğlu şunu yapmaya çalışıyor: İYİ Parti’yi ittifaktan kopartamadılar, İYİ Parti seçmenini körüklenmiş hamaset dolu bir milliyetçilikle Kılıçdaroğlu’na oy vermekten vazgeçirtip en hafifinden sandığa gitmekten men etmek veya Sinan Oğan gibi milliyetçi bir adaya yönlendirmek.

Bu olabilir mi? Kısmen çok düşük oranda olabilir.

Bunların göremediği şey şu: Anti Erdoğan Cephe kenetlendi, yaşanabilir bir ülke için kol kola girdi ve bunlar siyasi olarak aynı düzlemde değiller. Tıpkı MHP ile HÜDA PAR’ın aynı düzlemde olmadığı gibi Millet İttifakına doğrudan ya da dolaylı olarak destek veren kitleler siyasi olarak aynı düzlemde durmuyorlar. Aynı yerde durdukları tek bir şey var. Hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, çoğulcu ve katılımcı bir rejime dönebilmek için tek adam despotizminden kurtulmak ve bir nefes almak gerekiyor. Ondan sonra TİP’in ideolojisi farklıdır, CHP’nin ideolojisi farklıdır, DEVA’nın farklıdır. Bunlar aynı çizgide duran aktörler değil ama ortak paydalarda ülkeyi yönetebilecek şekilde bir araya gelmiş ve onlara dolaylı olarak destek veren tek adam rejiminden kurtulma motivasyonuyla bu sürece destek veren aktörler var. Bu noktada duygusal yaklaşmamalı, milliyetçiliğin kullanılması bir tarafa bırakılmalı. Maalesef Türkiye’deki sol bile dünya standartlarının çok çok üstünde milliyetçi. Türkiye’de olması gerekenden çok yüksek dozda milliyetçilik var. Hiç kafanıza takmayın, millet ittifakına oy verdiğiniz zaman milliyetçilik açısından hiçbir şeyiniz eksilmeyecek.

Muharrem İnce Ziyareti Doğru Bir Hamle mi?

Muharrem İnce ziyareti olmazsa olmaz değerinde bir ziyaret. Kılıçdaroğlu Memleket Partisi ve İnce’yi ziyaret etmemiş olsaydı büyük bir hata yapmış olacaktı. O kapıyı çalması, o kapıda bir fotoğraf karesi vermesi, İnce’yle oturup konuşması, mümkünse, istiyorsa, talebi varsa, işbirliği şartlarının konuşulabileceğini söylemesi gerekiyor. Ama bunun üstünde somut hiçbir şey söylemesine gerek yok.

Çünkü, yanılıyor olabilirim ama, sosyal medyaya düşen Muharrem İnce karesi, İnce ses kayıtları, İnce görüntüleri bu kadar kötüyse Saray’ın elinde kim bilir onunla ilgili neler vardır. Muharrem İnce istese bile Millet İttifakına destek veremeyecek, içine giremeyecek, Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklayamayacak kadar kötü bir yere düşmüş olabilir. Umarım yanılıyorumdur,

Nereden çıkarım yapıyorsun diye soracaksınız. Sosyal medya fenomenlerinin bile eline düşmüş bu kadar görüntü, bu kadar çirkin ve ahlaktan uzak ifadeler varsa Saray’ın elinde çok daha fazlasının olabileceğinden endişe ediyorum.

Seçim Güvenliği Ne Olacak?

Seçim ve sandık güvenliği ile ilgili bazı isimleri görüyorum. Geçmişte 2018 yılında fiyasko yaşamış bazı organizasyonların başındaki aktörler yine seçim güvenliği ile ilgili gündeme geliyor. Hiç riske girmeye gerek yok. İstanbul seçimlerinde hepimizi kendisine hayran bırakan Canan Kaftancıoğlu ve ekibi bu işin başına getirilmeli. Ülke tepeden tırnağa altılı masadaki tüm partilerin göndereceği temsilcilerle birlikte adeta seçim güvenlik konsorsiyumu oluşturur gibi bir araya gelmeliler. Bize iki demlik çayı demleyip gönül rahatlığıyla, stres yapmadan keyifli bir şekilde nasıl seçim izleyeceğimizi anlatmaları gerekiyor.

Hoş “İstanbul’da öyle oldu da ne oldu” diyeceksiniz, dokuz doğurmadık mı? Anadolu Ajansı veri akışını durdurmadı mı? YSK aynı zarftan çıkan AKP’nin kaybettiği oyları geçersiz kazandıklarını geçerli sayan karar almadı mı? Aldı! Ama son gülen yine demokrasi ve demokratlar oldu. İşte, zor olacak güç olacak ama sonuç alacağımız sürecin organize edilmesi gerekiyor.