KIYI KENTİ
Kocaeli, 1960’lı yıllarda başlayan sanayileşmenin tetiklediği; göç, nüfus artışı ve hızlı kentleşme süreçlerini plansızca yaşayarak kıyı kenti kimliğini kaybetmiştir.
Çünkü hızla yaşanan bu plansız süreç çevre sorunlarını başlatmış, Kıyılardaki inşai faaliyetler, evsel ve endüstriyel atıklar ile, 1970’li yıllarda İzmit KÖRFEZİ’ndeki kirlilik tırmanışa geçmiş ve kentlinin deniz ile olan ilişkisi tamamen kesilmiştir.
uzaklaşmaktadır. Liman ve iskele dolgularının haricinde yapılan dolgular da bulunmaktadır. Örneğin; Körfez kıyı bandını bağlamayı hedefleyen, kesintisiz yürüyüş, bisiklet vb. faaliyetleri içeren projeleri bulunan Belediyemizin, sahilde kent otoparkı oluşturmak için dolgu yapması… Bu tezatlık karşısında; “otoparkın önü daha da doldurulup yeni bir kıyı hattı mı oluşturulacak” diye düşündürmektedir.
Kıyı kimliğinin yaşamımızdan yok olmakla birlikte, Körfez Kenti kimliği Körfez kullanımındaki değişen fonksiyonlar ile devam etmektedir.
KÖRFEZ KENTİ
İzmit Körfezi, İstanbul gibi büyük bir ticaret merkezine yakın konumu ve sahip olduğu kamu ve özel limanları ile deniz yolu taşımacılığında çok önemli bir yere sahiptir.
2007 yılında TMMOB Kocaeli İKK Kent Sempozyumunda da, denize küskün kentliler olarak İzmit Körfez’ini birçok oturumda tartışmış ve bazı tespitlere ulaşmıştık;
KÖRFEZ’DE SORUN: KÖRFEZ KIYILARI VE YAPILARI AFETLERE HAZIR MI?
Yine halen tüm liman ve kıyıdaki tesislerin tamamında acil eylem planlarının olmadığına da bir kez daha dikkat çekmiştik. Oysa ki, Kocaeli Sanayi Odası verilerine göre;
Sanayide deprem nedeni ile birbuçuk milyar dolar (1.500.000.000 usd) lik maddi kayıp, iki milyar dolar (2.000.000.000) usd lik üretim kaybı olmuş, deprem sonrası kapasite kullanımı %30 lara düşmüştür.
Bu durum mevcut sanayi tesislerinin afetlere hazırlıksız yakalandığını göstermektedir. Ancak tüm bu zarara rağmen 99 depremini yaşayan zarar gören sanayi tesisleri Körfez’i de Kocaeli’yi de terk etmemişler, zararlarını giderip işlerine devam etmişlerdir.
Bu örnekten şöyle bir sonuç çıkarmak yanlış olmaz; Kocaeli ve Körfez bulunmaz hint kumaşıdır ve ödenen zarar ziyan bu cazibenin yanında sorun olmamıştır…
Benzer bir başka örnek de; Körfez’i atıkları ile kirleten tesisler, yük gemiler vb. deniz taşıtları için de geçerlidir. Körfez kirliliği için başlatılan denetim ve bunun yaptırımı olan maddi cezalar, bu suçun işlenmesine yeterince engel olamamaktadır.
KÖRFEZ’DE SORUN: YOĞUNLUK ARTIŞI
Körfez’in ticari olarak cazibesi, yatırımcı baskıları, geçmişten gelen hatalı plan kararları ile kazanılmış haklar ve diğer birçok sebep ile, Körfez kıyılarında yeni limanların, tesislerin yapılması veya mevcutlarının büyütülmesi, yük taşımacılığının artışı sürekli devam etmektedir.
Devam eden ve çoğalan faaliyetler ile gelecekte, denizin iki yakası bir araya gelecek gibi görünmektedir.
2008 ve 2009 yıllarında tüm duyarlı kentliler ile karşı çıktığımız büyük yatırımlar, bu gelecek öngörümüzü desteklemiştir;
Körfez’de ve kara ulaşımında trafik yoğunluğunun artması, kirlilik, tahribatların yanı sıra, görsel olarak sorunlar da karşımıza çıkmaktadır.
KÖRFEZ’DE SORUN: KÖRFEZ KIYILARINDA SİLÜET BOZULUYOR
Kıyıdaki tesislerin ve özellikle depolama alanlarının, silüet veya estetik bozuklukları yaratması da giderek çoğalacak olan olumsuz yönlerden bazılarıdır. Sağlık sorunlarının artması, sosyolojik ve psikolojik sorunların başlaması da bu gidişle gelecekte karşımıza çıkacaktır.
KÖRFEZ’DE SORUN: KÖRFEZ KIYILARINDA İZİNSİZ FAALİYETLER Mİ VAR
Bir diğer tespitimiz ise, kıyı alanlarındaki faaliyetlerin izinlerine yönelik olarak “ Bakanlık onayı, belediye onayı ve çed raporları …” şeklindeki sürecin gerçekte doğru işlemediği ve çoğu kez kılıfına uydurma mantığı ile hareket edildiği, yaşanan örnekler ile görülmüştür.
Örneğin;
Ve deneyimlerimiz ile bu dolgu alanlarının da bir hikayesi olduğunu düşünüyoruz;
KÖRFEZ’DE SORUN: İstanbul’dan KÖRFEZ’E VE KOCAELİ’YE BASKI
Kentin tamamında ve Körfez’de son yıllarda yoğun yatırımların hızlanmasındaki başlıca sebep ise; İstanbul’un üstlendiği yeni “kültür kenti “ vizyonudur.
İstanbul’un bu yeni vizyonu gereği Kocaeli’nin İstanbul’un atık kenti olmaya devam etmesi, İstanbul’daki liman- tersane- depolama- lojistik gibi faaliyetleri kendi bünyesinde barındırması, İstanbul’un sanayi alanlarının Kocaeli ve diğer kentlere taşınması ve böylece sanayinin ihtiyacı olan deniz ulaşımının Körfez üzerinden yoğunlaşması …. söz konusudur.
İstanbul’un yeni planlamasında Marmara bölgesindeki her bir kente yeni görevler düşünülmüştür. Bir çok toplantıda KBB yetkileri “İstanbul’dan Kocaeli planlanamaz, biz buna izin vermeyiz, vermedik… “ deseler de İstanbul’un planları ortadadır.
Hatta Kocaeli planlarından daha aleni olarak, İnternet ortamında görülebilmektedir.
İstanbul hem kendisi hem de Marmara Bölgesi için, çok merkezli ve dengeli??? bir mekansal gelişme modeli tanımlanmıştır.
Kocaeli, Sakarya ve Düzce İllerinin, Kuzey Marmara Alt-bölgesinde yer aldığı 5 alt bölgeye ayırmıştır.
Bölge’nin doğusunun; bir ‘kalkınma koridoru’na dönüştürülmesi düşünülmüş, böylece İstanbul’a yönelecek yeni yatırımlar için bölgesel tamponlar oluşturulmaya çalışılmıştır.
İSTANBUL ÇEVRE DÜZENİ PLANInda;
“İstanbul’u gereksiz işlevlerden ve işletmelerden arındırmak için değerlendirilebilecek ilk önlem; İstanbul’a gelmeyi düşünen sanayi kuruluşlarının öncelikle Marmara Bölgesi’nde uygun yerlere yönlendirilmelerinin sağlanmasıdır.
İstanbul’da yer seçmiş olan ve halen faaliyetlerini sürdüren, ancak çevresel ve ekonomik anlamda kente katkısı olmayan faaliyetlerin öncelikle Marmara Bölgesi olmak üzere ülke içerisinde uygun yerlere yönlendirilmesi olanakları araştırılmalıdır.” Denmektedir.
UYGUN YERLERDEN EN CAZİP OLANI KÖRFEZ Mİ?
Planda;
Marmara Bölgesi bütününde mekansal ve işlevsel açıdan dengeleyici yaklaşımda aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulmuştur:
İstanbul’un taşıdığı gereksiz yüklerin Marmara Bölgesi’nde etkin bir biçimde dağıtılması,
Bölge’nin batısında tarım, tarıma dayalı sanayi ve turizm ağırlıklı işlevler üzerinde yoğunlaşılması,
Bölgenin doğusunda, doğal değerler göz önünde bulundurularak sanayi ve ticaret ağırlıklı koridorların geliştirilmesi,
Bölgesel çerçevede güç ve yük dağılımını dengelemek üzere, kara üzerindeki ulaşım eksenlerine entegre olacak şekilde Marmara Denizi ulaşım olanaklarından faydalanılması,…
Yine planda;
“…Marmara Bölgesi ölçeğindeki bir bölge planı bulunmamaktadır. Böylesine bir boşluğun giderilmesine İstanbul Çevre Düzeni Planı çalışmaları çerçevesinde özen gösterilmiş olup, bölgesel açılımlar kapsamında gerekli incelemeler yapılarak stratejik saptamalarda bulunulmuştur. Planlama sisteminin bütünlüğünü sağlamak için geliştirilen yaklaşımlarda İstanbul’un çevre iller ile bir bütün olarak ele alınması konusu vurgulanmıştır.”
Planı hazırlayanlar, “İstanbul’u gereksiz işlevlerden ve işletmelerden kurtarmamız gerekiyor”diyor…Yine onlara göre, “…gereksiz işletmeler Bursa’ya, Tekirdağ’a, Kocaeli’ne, Bilecik’e ve Sakarya’ya gitmeli” diyor…
Planda; Limanlarla ilgili yük hareketleri de yeniden yapılandırılmıştır. Bu kapsamda, doğuda Pendik liman altyapısının geliştirilmesi ve Gebze’deki mevcut limanların Anadolu Yakası’nın liman gereksinimi için de Kullanılması…
…İstanbul ve çevresine gelen yük gemilerinin öncelikli olarak Ambarlı Limanı’nı, öneri Kuzey Marmara Limanlarını (Tekirdağ, Yeniçiftlik ve Gümüşyaka limanları) ve İzmit Körfezi’ndeki limanları kullanmaları )öngörülmektedir
İstanbul’dan Köseköy’e taşınan lojistik birimleri, Körfez’de artan tersane ve limanlar, Derince Limanının büyütülerek Haydarpaşa görevini üstlenmesi… gibi, kente; yapı, insan ve araç yoğunluğu getiren eylemler başlamış bulunmaktadır.
Sürekli değişebilen kent planlarımız ise, hala noktasal çözümlere değinmektedir. Kocaeli çevre düzeni planlarında bölgesel etkileşimi sadece nüfus artışı olarak görmekteyiz.
İstanbul kendi vizyonu gereği nüfusunu sınırlamayı planlamış ve plan raporunda;
Ekonomik faaliyetlerin İstanbul’u biyolojik ve klimatolojik açıdan besleyen ekolojik değerlere, kaynaklara ve varlıklara taşıma kapasitelerinin çok üzerinde boyutlarda yüklemeler getirmiş olması, nüfusun ancak belirli bir düzeyde tutulması koşuluyla kentin varlığını sürdürebilmesine olanak tanımaktadır.
Denmektedir.
Kocaeli ise kendi planlamasında; İstanbul Metropolünün etkisini dikkate alarak, olması gerekenden çok daha fazlasını, 2025 yılı için belirlemiştir.
Öneri minimum planlama nüfusu 3,600,000…
Kocaeli planlamasında, kentin İstanbul’un etkileşiminde olduğuna dikkat çekilmekle birlikte, İstanbul planları ile entegrasyonuna yönelik çözümler veya İstanbul’un yükü konusunda önlemler içermemektedir.
KÖRFEZ’ İÇİN SONUÇ
Sanayi potansiyeli ve baskısı altında olan bir kentin kıyı kullanımında yaşanan gerçeklerin göz ardı edilmesi ve ütopik kararlar üzerinden stratejik planlar oluşturulmasıyla sağlıklı sonuçlar elde edilemeyecektir.
Kent kimligi içerisinde kıyı kullanımının söz sahibi olabilmesi; koruma ve kullanma dengesinin sürdürülebilir bir planlama ve yönetim stratejisi üretilerek, kocaeli kentinin sosyal, ekonomik, doğal ve kültürel değerlerinin birbiriyle entegre olacak şekilde kıyı kullanımına da yansıtılabılmesiyle gerçekleşecektir.
Bu yaklaşımların ve sorunların devamı ile gelecek için öngörümüz;
Çözüm için sanayiyi istemiyoruz demek ise yanlıştır. Önemli olan nitelikli, disiplinize edilmiş, kontrollü- yeterince sanayi ile birlikte yaşamayı bilmek, öncelikle de tüm bunları planlamak, geçmişin plansızlığını çözmek gerekir.
“İzmit Körfezi Odaklı Risk ve Tehditler” ETKİNLİĞİ ÇALIŞMA GRUBU ADINA
Nilgün Akcan Özcan