İyi Partinin Kocaeli 2. Sıra Milletvekili adayı Ali Türkşen gazetemizi ziyaret etti, Keyifli bir söyleşinin yanında memlekete dair önemli konuların altını çizdi.
İyi Partinin Kocaeli 2. Sıra Milletvekili adayı Ali Türkşen gazetemizi ziyaret etti… Kardak kahramanı olarak tanıdığımız Kurmay Albay Ali Türkşen aynı zamanda bu iktidar ve ortağı FETÖ’nün kumpasıyla 3,5 yıl Balyoz davasının gerçek anlamda mağdurlarından…
Kahraman komutanı gazetemizde konuk ederken, kendiliğinden akıp giden bir sohbet havasında konuştuk. Bu konuşmaya gazetemizden Soner Kılıç ve Mecit Ünal, İrfan Parça katıldılar…
Kocaeli Haberci: Soner Kılıç/Mecit Ünal/İrfan Parça
-Yeni bir parti olan İYİ Parti olarak artık seçime girebiliyorsunuz. Milli İttifak kurdunuz ve siz de ilimizde İYİ Partiden 2. Sıradan Milletvekili adayısınız. Önce sizi biraz tanıyalım?
“Benim iki memleketim var baktığınız zaman. Bir tanesi doğum yerim olan Bursa Mustafa kemal Paşa, hep yazları giderdik ama orada oturmuşluğum, yaşamışlığım yok. 11 yaşımdan itibaren 76 senesinde babam burada deniz hava üssünde deniz astsubayı olduğu için Değirmendere'ye geldik. Ortaokulu Değirmendere'de okudum. Lise'yi Gölcük'te okudum. Harp Okulunda okurken zaten evim buradaydı. Ondan sonra ilk görev yerim kura çektim Gölcük'e geldim. Yıllar sonra araya bir İstanbul girdi ihtisasımdan dolayı. Bu olaylar başladığında tekrar Değirmendere'ye taşındık. Ailemi buraya taşıdım. Küçük oğlum okula Uğur Mumcu İlkokulu'nda başladı, orada okudu. Daha sonra Karamürsel Eğitim Merkezine tayin oldum.”
Tercihim İstanbul’du…
“Milletvekili tercih sırasında İstanbul 1 ve 2 yazdım çünkü 25 yaşından itibaren hayatımın büyük bir bölümü İstanbul'da geçti. İstanbul olmasının daha uygun olacağını düşündüm. Şu an oturduğum Kadıköy'ün birinci tercih olarak yazdım. Bir ay önce taşındığım Beşiktaş'ı da 2. tercih olarak yazdım. Orada da uzun süre oturmuştum. Bana böylesi doğru geldi. Ama sonuçta tabi ki en son nihayetinde genel başkanımız bir karar verecek. Ben Kocaeli'ne aday olduğumu 2 gün kala öğrendim. Cumartesi günü genel başkanımızla telefonla konuştuk. Dedi ki senin oradan aday olmanı daha uygun buluyorum. Benim hiç bir yorumum olamaz.”
Yazıcıoğlu sülalesinden evliyim…
“Lütfü ağabeyi tanıyorum. Bir programda yan yana gelmiştik. Bana bir ara söylemişti Kocaeli'den aday olmayı düşünür müsün diye. Orada uzun süre yaşayan insanları belki haksızlık olarak görebilir ama genel başkanımız karar verir dedim. Çok da mutluyum aslında. Bir yandan da gönül borcu gibi... Babam Değirmendere'de, annem 2 sene önce vefat etti ve Değirmendere Mezarlığı'nda. Hadi onları geçtik, hanım zaten Gölcüklü. Yazıcıoğulları sülalesinden. Buranın da damadıyım aynı zamanda. Bunların hepsine baktığınız zaman çok da öyle dış kapının dış mandalı gibi gözükmüyorum. Çok da mutlu oldum çünkü babamla biraz daha vakit geçirmek için, çocukluğumun geçtiği yerlere tekrar hizmet edebilecek olmak duygusal anlamda çok iyi oldu.”
-Türkiye’nin genel durumunu değerlendirir misiniz?
“16 senedir bir partinin onun özelinde de genel başkanın hala daha son dönemde çıkan yeni yasayla birlikte partili cumhurbaşkanımız tarafından 16 yıldır yönetiliyoruz. 16 yıldır bazı şeyleri hafızamız unutsa bile yaşananlar mutlaka bir yerde olacak. Kendi sözleri de 16 senedir ortada, bugüne kadar yaptıkları da ortada... Tamamen mağduriyet edebiyatı üzerine bir başlangıç yapıp ekonomik anlamda ilk birkaç sene Türkiye’yi olumlu anlamda belli bir noktaya soktuktan sonra, mağdur edebiyatıyla gücü elde ettikten sonra artık kendi özlerine döndüler ve bugün bu durumdayız.”
-İyi giden işler neden bozulur?
“Artık bu bir güç zehirlenmesi midir, o gücün karşısında olan herkesi daha fazla ezmeye çalışmalarından mıdır nedir? Başta adalet anlamında olmak üzere yargı anlamında, ekonomik, toplumsal ve ahlak anlamında son derece geriye gittik. Bu sabah 1 saat önce İstanbul'dan yola çıktım ve buraya geldiğimde dolar birkaç kuruş artmış olabilir. Bugünlerde en çok konuşulan konu bu... Çünkü biz 16 senedir maalesef cumhuriyetin bütün kazanımlarını satma ve yağmayla buraya geldik. İzmit'ten her geçişimde içim acır. Seka fabrikası… Başta Seka olmak üzere bütün şeker fabrikaları hepsi bir de maalesef satma yağmanın tamamen kendi yandaşlarına, yani kendi taraftarlarını zengin edecek şekilde topluma bir faydası olmaksızın, borcu döndürmeye yönelik o borcun da faizini ödeyemez hale geldiğimiz günleri yaşamaktayız. Çünkü üretime dayalı reel ekonomi izlememekten kaynaklı…
-Bu iktidar 16 yıldır tek bir Fabrika yapmadı, sizce nedendir?
“Yani yeni fabrika açmak yerine en kolay görülebilen göz boyayıcı yatırımlara yöneldiler. Nedir mesela; bugün İstanbul’dan gelirken, burası için çok anlamlı değil ama Bursa tarafında gidecek olsan bir Osmangazi Köprüsü var. Avrasya Tüneli var İstanbul'da… Evet çok kolaylaştırdı hayatı ama şunu insanlar sorgulamak yerine yani cümleyi sadece yol yaptılar, köprü yaptılar kısmında kurup kalıyorlar. Şuna bakmak lazım bir vatandaş olarak o köprüyü, yolun 1 kilometresini Avrupa'da o ülkeler imal ettiğinde kaça malediyor, burda kaça mal ediliyor? Bize maliyeti ne olduğu sorgulanmalıdır.”
-Eğitim dersek?
“Eğitim sistemi de yap-boz hale geldi ve Türkiye bütün dünayayla böyle basat şekilde yanyana yürüyecek bilimsel gelişmişlik içerisinde olması gerekirken, daha fazla dini ağırlıklı okulların açıldığı, adeta insanların bugüne değil de öteki dünyaya hazırlandığı bir eğitim sistemiyle karşılaştık. Liyakat sistemi tamamen ortadan kalktı. O işin ehli olmayan insanlar bazı kurumların başında oluyor maalesef. İşte TÜBİTAK'ta en basit örneğini duyuyoruz. TÜBİTAK'ın kıymet vermediği projeler Avrupa veya Amerika'ya gönderildiğinde orada akranları arasında ileri çıkan, ödül alan projeler oluyor. Çünkü onu Türkiye'de biz değerlendiremiyoruz. Bütün bunlar olurken medyayı da tamamen satın almak suretiyle insanlara sadece çok güzel bir Türkiye varmış da biz yanılıyormuşuz gibi gösteriyorlar. Ahlaken de, toplumsal olarak da çocuklara çocuk istismarı, kadınlara şiddet, hırsızlık, tecavüz... Bunlara istatistiki olarak da baktığımızda çok iyi değiliz. Ahlaken de iyi durumda değiliz.”
-Örnek olması gereken siyasetin dili de bozulmadı mı?
“Evet, siyasetin dili maalesef çok bozuldu ve iktidar hem hakaret ediyor hem kötü bir şey söylememiş gibi anlatıyor… Kendilerine yöneltilen tek bir söze bile karşılık verirken hakaret üstüne hakaret ediyor ve bu toplum tarafından görülmüyor.”
“Siyasiler birbirlerine karşı özellikle son dönemde, son bir aydır belki gerçekten bizim Türkiye'de 16 senedir özlediğimiz tablonun 180 derece tersini yarattılar. İYİ Parti'nin seçime girmesi konusunda Sayın Meral Akşener ile Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı o işbirliği, hiç birbirlerine tek bir kötü kelime söylemeden, çok olumlu bir hava yaratmış olmaları aslında siyasetin de böyle yapılması gerekirken, siyaset bambaşka kirli bir ağza döndü. Birinin çıkıp ta CHP pisliktir, CHP çöptür demesi benim içimi acıtıyor açıkçası. Hangi parti olursa olsun.”
-Toplumumuz unutkan mı, duyarsız mı?
“Toplumumuz hem unutkan hem duyarsız. İkisi de var galiba.
Halkımızın da duyarsızlığı yada unutkanlığı şöyle; siz sürekli aynı şeyi papağan gibi hergün hergün tekrarlarsanız bütün kanallarda bir süre sonra aynı şeyi insanlar da tekrarlamaya başlıyorlar. Baktığınız zaman toplumun tamamı böyle değil tabi. Yani sorgulayan, İYİ Parti ve CHP iyi yada kötü birşey yaptığında onu da ortaya koyan bir kesim de var. O kesimi çoğaltmak lazım ama o kesimi azaltmak için kendi ağızlarından işte okuma oranı ne kadar yükselirse tüylerim diken diken oluyor ne kadar cahil varsa o kadar aslında sıhhatlidir gibi ifadeler kullanan bu partinin ağızları var.”
-Şuraya gelmek istiyorum; Kendisinden önce, 16 yıldan önce olumsuz ne yapılmışsa hepsini CHP yapmış gibi bir algı yaratıyor. Oysa 1950'den bu yana iktidar olamamış, tek başına iktidara gelememiş bir CHP var. Kendisinin dayandığı sağ politikaların yaptıklarının hepsini reddediyor, topluma da CHP yapmış gibi yansıtıyor. Sizce bu doğru bir şey mi?
“İşte bunun hepsi algı yönetimi. O medyayı da ele geçirdiğiniz zaman sürekli ekranlara siz çıkıyorsunuz. Ben artık hiç televizyon seyretmiyorum akşam programlarını falan seyretmiyorum. Çünkü adeta cebine bir kağıt konmuş, bu akşam şunu savunacaksın denen ‘gazeteci’ tırnak içerisinde söylüyorum gazetecilerin çıkıp o akşam o fikri savunduğu, ertesi akşam başka bir kağıt konup bu akşam da bunu savunacaksın deyip 180 tersi birşey savunacaklarsa da onu savunmaktalar...”
-Dış politikada her şey yolunda mı?
“Dış politikayı ihmal ettik. Dış politikada sıfır sorun politikasıyla başlayıp, etrafımızda bir Allah'ın kulu dostumuz kalmayan bir duruma geldik. Bunu Avrupa ve Amerika basınında da bizim kendi siyasilerimizin çok içimizi acıtan aslında görmek istemediğimiz manzaralarla nitelendiği durumları da görüyoruz. Bunların hepsi aslında sizin 16 yılı iyi kullanmadığınızın bir işareti.”
-15 Temmuza nasıl gelindi?
15 Temmuz hiç olmayabilirdi aslında. Nasıl olmayabilirdi, Ergenekon ve Balyoz 2007 yılında başladığında biraz aklıselim hareket edilseydi… devlet aklı olsaydı bunun bir kumpas olduğu bu kadar subayın sadece dijital verilerle, yani hiç bir fiil, eylem olmaksızın tamamen dijital verilerle… hiç bir imza vesaire olmaksızın böyle birşeye kalkışmasının çok mantıklı akla yakın olmayacağı zaten ortaya çıkabilirdi. Hakikatten bugünü yaşıyor olmamızın bir avantajı ama onu da geri çevirmeye çalışıyorlar. Beyefendilerin hepsinin internette şu an bir tık mesafedeyiz zaten bütün beyanatları, Türkçe Olimpiyatları'nda söyledikleri, hoca efendilerini gözyaşları içerisinde yurtdışından çağırdıkları daha dün ortada yani. Bugün en fazla Fethullah Gülen'in karşısında olanlar Meclis kürsüsünde Hoca Efendi bu ülkenin bir değeridir, kimsenin ona laf söylemeye hakkı yok diye söylüyorlardı. Ki biz o gün Fethullah Gülen'in ne olduğunu söylüyorduk. Rahmetli Necip Hablemitoğlu'nun 'Köstebek' diye bir kitabı var. Bunu okuyan bir insanın bu günlerin gelişini çok çok önceden görmesi lazım... Dolayısıyla 15 Temmuz'u yaratan sizsiniz, 15 Temmuz'un ekmeğini yemeye çalışan yine sizsiniz.”
-FETÖ ile mücadele ediliyor mu?
“FETÖ ile mücadele edilmiyor. Şöyle edilmiyor; FETÖ ile mücadele çok garibanın sırtında kalmış vaziyette. Fiziken gördükleri askeri o kalkışma sırasında tetiğini çekmiş, mermisini kullanmışları ayrı tutuyorum. Olayları öyle bir genişletseler, ondan sonra kendilerinin, damatlarının, çocuklarının, gittiği okullarda okuyan başka insanları FETÖ'cülükten bütün devlet kurumlarıyla ilişkilerini kesiyorlar. Ondan sonra belli bir bankaya, kurdelesini kesip de işte herkes parasını buraya yatıracak dediğiniz bankaya para yatıran, elektrik faturasını yatıran, kirasını yatıran insanları FETÖ'cü ilan ediyorlar. Ama kendilerine baktığınız zaman siyasetten hiç ses seda yok. Mehmet Metiner geçenlerde bir programda kendi söyledi… Biz kendi iç hesaplaşmamızı yaptık dedi. Beni ilgilendirmiyor iç hesaplaşman. Yani hukuken savcı karşısına çıkan bir tane siyasetçi görmedim. Belediye başkanlarını onun için değiştirmişler güya. Bu da gösteriyorki; FETÖ ile mücadele sıhhatli bir şekilde asla gitmiyor. Garibanın sırtında gidiyor, ben öyle söylüyorum. Ama fiziken o işin içerisinde olanları ayrı tutuyorum.”
-Partiniz seçime hazır mı?
“Partimiz seçime hazır. Çok uzun süredir genel başkanımız Allah'tan bugünleri gördü. Çok önce başlamıştı şehir gezilerine gidip ziyaret etmediği 10-15 şehri kaldı. Teşkilatlanmayı zaten çok süratli yapmıştık. Aday listelerinden dolayı bir kırıklıklar olabilir ama her partinin içerisinde olur. Öyleymiş zaten. Onu da aştıktan sonra çok az bir hazırlık süreci kaldı ama tam gaz devam edeceğiz. Hazırız diyorum onun için.”
-Yapılanma anlamında AKP ile benzerliğiniz var...
“Almanya Berlin'de 2 sene ataşelik yaptım. Oranın politikacılarını ve basınını takip etme imkanı buldum. Orada köklü bir partileşme olduğu için liderle partinin dengesi birbirine yakın. Türkiye gibi Ortadoğu'ya doğru kayan ülkelerde liderle partinin arası her zaman açılıyor. Çünkü lider çok önemli pozisyona geliyor. Bizde de açıkçası sayın genel başkanımız çok güçlü bir figür o anlamda. Biz ona yetişmeye çalışıyoruz. O yukarıda kaldı. Genel başkanımızın temposuna yaklaşabilmek için bizim gayret etmemiz lazım. Geçmişe bakarsak diğer siyasi partilerde de bu durum böyle.”
“komutanım, bir Mustafa Kemal daha ne zaman çıkartacağız”
“Siyasete girdiğimden yada Ergenekon, Balyoz dönemi başladığından beri hep üzüldüğüm sosyal medyadan bana yollanan sorulardan bir tanesi 'komutanım, bir Mustafa Kemal daha ne zaman çıkartacağız'. Bekleyen bir kesim var yani birisi çıksın bizi kurtarsın. Ben de cevap olarak 'Mustafa Kemal sensin' yazdım. Toplum gelişmişlik düzeyinde olsa hiç kimseyi beklemesine gerek yok.”
-Ordunun durumu...
“Günümüzde ordunun durumu şöyle; Maalesef siyasallaştığını ve giderek daha da siyasallaşacağını düşünüyorum. Hiç hoşuma gitmiyor. İçerisinde hem eğitim sistemi olarak dayatmaya çalıştıkları ve alımlar sırasında ve şu anki organizasyonu itibariyle çok fazla siyasetle iç içe sokmaya çalıştılar. Kesinlikle iyiye gitmiyor. Hasbel kader askeri geçmişimden dolayı bana ekonomi sorsanız ben size 3 tane cümle söylerim ama 4'üncü cümlem olmaz… Çünkü ben ekonomist değilim. Ama siyasetle ilgili, askeriyeyle ilgili şimdi başlayalım akşama kadar konuşurum. Çünkü görüyorum onu. FETÖ'cüleri askeriyeye sokan da bu siyasi zihniyettir. O kimlikten siyasetle askeriyenin daha modern anlamda uyum içerisinde olabileceği bir sistem bulunabilir. Ama siz siyaseti askeriyenin üstünde bir baskı unsuru olarak kullanmaya başladınız. Çünkü terfi ettireceğiniz generalinizin, amiralinizin dosyasını artık bir tane bile komutana sormadan siz onların hepsini toplayıp sosyal medyada hangi twiti atığı yada kızının, eşinin hangi siyasi görüşte olduğuna varana kadar… Öyle karar veriyorsanız o baya bir siyaseti sokmak demektir silahlı kuvvetlerin içine ki hiç uygun birşey değil…”
-Afrin
“Yaptığınız uygun olmayan siyaset yüzünden askerin süngüsüyle halletmeye çalışıyorsun. Kaç tane şehit verdin orada sayısını bile bilmiyorsun. Şu anda da askerlerin durumu ne hiç birimizin haberi yok. Ne yapıyor çocuklar, ne yiyip ne içiyor bilmiyorum valla. Bu insanların derdi iktidarda kalmak, ne olursa olsun ne pahasına olursa olsun her türü argünamanı, enstürümanı kendi varlığını sürdürmesi üzerine kuruyorlar. Çünkü bu gitti mi elden hepsi çil yavrusu gibi başına geleceği belli değil hiç birisinin.”
-Mesaj
Bütün milletvekili adayları için bir yol haritası çıkacak ne yapacağımıza dair. Karar doğrultusunda ben de pılıyı pırtıyı Değirmendere'ye taşıyacağım ki o şehirde yaşamazsanız o şehrin sorunuyla siz de karşı karşıya olmazsınız. Sosyal medyadan bana ilk gelen şey Türkiye genelinde toplu taşımacılıkta en pahalı şehir Kocaeli diye söyleniyor. Bunu benim görmem lazım, o otobüse binmem lazım... Kartı basacağız... İstanbul'da otobüsü kullanıyorum ama burada benim yaşamam lazım. Dolayısıyla olabildiğince bu bir ay boyunca çok kapıyı dolaşıp, görüşebildiğim kadar çok insanla görüşüp gerçek sorunlarını tahlil ettikten sonra bir ay sonra bu sorunların çözümüyle Meclis'e gideceğimi değerlendiriyorum.”
-Seçim toto
“İl başkanımız 6 diyor. Baktığınız zaman teknik anlamda şunu söylemeniz lazım olması mümkün değil ama 13 aday varsa 13'ünün de İYİ parti'den olması lazım. Tüm adaylarımızın seçilmesi için mücadele edeceğiz.”
ALİ TÜRKŞEN KİMDİR?
1965 Mustafakemalpaşa-Bursa doğumlu olan Ali Türkşen, 1987 senesinde Deniz Harp Okulundan Makine Mühendisliği denkliği ile mezun oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde 2015 yılına kadar devam eden kariyerinin önemli bir bölümünde SAT Komandosu olarak görev yapan Türkşen, bu süreçte 1993 yılında gerçekleştirilen Lucky-S uyuşturucu gemisinin 14,5 ton uyuşturucu yüküyle ele geçirilmesinde ve 1996 yılında Türkiye ve Yunanistan'ı savaşın eşiğine getiren Kardak Krizi sırasında SAT Komando Tim Komutanı olarak görev aldı.
SAT Komando kariyeri kapsamında hem açık hem kapalı devre dalış cihazlarıyla dalış, serbest paraşüt, atış, hayatı idame, küçük birlik harekatı, kapalı mahal harekatı ve yakın dövüş gibi konularda uzmanlaşan Türkşen, takım ruhunun ne anlama geldiğini en iyi bilenlerle bir arada bulunma şansını yakaladı.
Aikido'yu bir hayat felsefesi olarak seçen, 2. Dan siyah kuşak sahibi Türkşen, 2001 yılında çıktığı bu yolda kendisiyle, çevresiyle ve evrensel enerjiyle uyum içinde yaşamaya özen gösteriyor.