Geçmiş geleceğin aynasıdır diyorlar. Ermeni toplumunun geçmişine baktığımız zaman daima, her yerde hep büyük devletlerin piyonu olduklarını görmekteyiz.
Yalan, dolanla, acındırma ile daima kendilerine hamilik yapacak ağabeyi arayışı içinde olmuşlardır. Tarihi kronolojiye bakıldığı zaman Rusya, İngiltere, Fransa ve Amerika gibi devletlerden hep himaye görmüşlerdir.
Yayılmacı ve yaygaracı zihniyet, ekmek vereni arkadan vuran karakter Ermenilere atalarından kalan bir mirastır. Ermeniler bulundukları yerlerde hep gözyaşı, kan dökmüşler ve döktürmüşlerdir.
Yıllarca kendilerine ekmek veren, kollayan ve gözeten Osmanlı’yı savaş sırasında arkadan vurmuştur. Yakın zamana kadar hayatta olan Ermeni zulmünü birebir yaşayan, canlı tarih dediğimiz insanların yaşadıklarını dinlerken insan dehşete düşüyor. İnsanları samanlıklara doldurarak topluca cayır cayır yakmışlardır. Hamile kadınların ırzına geçtikten sonra dirgenle karnını deşerek vahşice katletmişlerdir. Ermeni terör örgütü Asala 40 küsur Türk diplomatını çeşitli devletlerde katletmişlerdir. Sicili bozuk Ermenistan Ordusunun uyguladığı en önemli vahşet saldırılarından birisi Hocalı Soykırımı olmuştur. Karabağ’da 7 bin kişilik nüfusa ve coğrafi konumu itibari ile bölge için stratejik öneme sahip Hocalı İlçesi 1992 yılı 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece Ermenilerin yeni bir Türk soykırımının adresi olmuştur. Rusya’nın bölgede yerleşen 366. Alayından da destek alan Ermenistan ordusu Hocalı’nın giriş ve çıkış yollarını kapatıp 25 Şubat gecesi katliam için harekete geçmiştir. Sivil, silahsız, çocuk, kadın, ihtiyar ve genç ayrımı yapılmadan yüzlerce Azerbaycan Türkü Ermeniler tarafından katledilmiştir. Resmi verilere göre o gece 613 kişi katledilmiş bunlardan 83 çocuk, 106 bayan, 70 yaşlı acımasız yöntemlerle işkence yapılarak öldürülmüştür. Ayrıca 76’sı çocuk 487 kişi yaralanmış ve 1275 kişi ise rehin alınmıştır, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmıştır, 26 çocuk tamamen ve 130 çocuk kısmen öksüz kalmıştır.
Ermeniler sivil halkı acımasızca, gözlerini oyarak, kafataslarının derisini soyarak ve vücutlarının farklı organları keserek öldürmüştür. Küçücük
çocukların gözleri oyulmuş, hamile kadınların karınları yırtılmış ve insanlar diri diri toprağa gömülmüştür. Hatta şehitlerin birçoğunun, cesetleri yakılmıştır. Bunlar yapılırken, Azerbaycan’a karşı psikolojik savaşın kazanılması amaçlanmıştır. Tüm yukarıda ifade edilenlerle ilgili görsel kayıtlar, yerli ve yabancı basının gözlemleri, operasyona katılmış Rus askerlerinin itirafları mevcuttur.
Ermenistan ordusu işgal ettiği Azerbaycan toprağında Ermeni olmayanların yaşamasına müsaade etmemiştir. Buna karşılık bugün Azerbaycan’da 30 bin civarında Ermeni yaşamaktadır. İşte bu iki örnek bile asalet farkını, bakış ve uygulama seviyesini ortaya koymaktadır.
Osmanlıyı arkadan vuran Ermenileri çok iyi anlatan ve tanıtan tarihi bir notu aktarmak istiyorum. İngiliz Konsolos Yardımcısı Dikson, Büyükelçi Lofter’e 29 Eylül 1908 de gönderdiği raporda şöyle diyor “Ermeni politikası daima bencil olmuştur, bencildir ve her halde bencil kalacaktır. Ermeniler Birleşik bir Osmanlı İmparatorluğunu desteklemiyor, yalnız kendi milliyet ve çıkarlarını düşünüyorlar”.
Dikson, Anayasa rejiminin yeniden kurulmuş olmasına karşın Ermenilerin hâlâ ülkeye gizlice silah ve mermi kaçırdıklarını bildiriyor, şu uyarıda bulunuyordu: “Türkiye de Ermenilere gereğinden çok özgürlük verilirse Rusya orada düzen çevirerek, çekişmeler yaratarak ve Osmanlı Ermenilerini Türklere karşı kışkırtarak tepki gösterebilir. Ermeni militan önderler, yeni rejim altında kendini beğenmişlik ve küstahlıkla ve herkese diktatörce davranılarak Ermenileri Müslümanların gözünden düşürüyorlar. Benim tanıdığım Ermeni sevilmeyen, bayağı, yaltaklanan, vicdansız, yalancı ve hırsız bir alçaktır.” Ermeni kızı Dayana diyor ki “Biz Ermenilerin birlik beraberliğini ve diriliğini Türk düşmanlığı sayesinde ayakta tutuyoruz.” Doğru söze ne denir? Bu doğruluğu bile bile Ermeni Diasporasına destek verenler utansın.