Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz tarihçi Kemal Karpat ile ilgili bir kaç yıl önce kaleme aldığım yazımı güncelliğini koruduğu düşüncesiyle tekrar köşeme aldım. İlgi çekeceğini umuyorum.
Hürriyet gazetesi Pazar ilavesinde gazeteci Yenal Bilgici’nin Kemal Karpat ile yapmış olduğu söyleşiyi okudum ve değerli tarihçinin ortaya koyduğu görüşlerin üzerinde bazı düşüncelerimi paylaşmak isiyorum.
Kemal Karpat’ın ileri sürdüğü görüşe göre;
‘’ Türkiye’de toplumun 250 senelik bir değişim sürecinden sonra, bu gün kişinin kendi değerini anlaması, kendisinin farkına varması sonucu yaklaşık 20 milyon kişilik bir orta sınıf ortaya çıkmıştır. Aslında bu işler sayıya bakmaz; beyin gücüne, hareket imkanlarına bakar. Türkiye’de bu şekilde hareket edecek bir kitle var, bu tek parti zamanında yoktu. Bu kitle; eğer Atatürk rejimi olmamış olsaydı, entelektüel bakımdan, kültür bakımından bu forumuna giremezdi.
Ama aynı kitle, bu gün siyasi tercihini daha ziyade AKP.den yana koyuyor.
Bu ne demek?
Türkiye’de yerel orta sınıf muhafazakar ve Müslümandır; ama ekonomik bakımdan moderndir. Medeniyeti daha fazla maddi olarak düşünmesine rağmen, düşünce tarzı ve yaşayış tarzı Avrupai’dir. Aslında bu ;Türkiye’nin karşılaştığı çelişkidir.
Nedir bu çelişki?
Biz Türk’üz, Müslümanız, Avrupalıyız ve moderniz. Hepsi de doğrudur. Osmanlı’da da böyle oldu .Orta sınıfın böyle özellikleri vardı. Nihayet bu orta sınıf Menderes ile temsil edilmeye başladı; Süleyman Demirel zamanında güçlendi; Özal ile onun kültürel istekleri kabul edildi. İslam’ın Türkiye’nin kültürel kökeni olduğu kabul edildi. Bu şekilde gittikçe kuvvetlenen yerel orta sınıf, AKP ile siyasi iktidarını sağladı. Ama unutulmamalı ki; bu demokrasi sayesindedir. Bu demokrasiden bu günkü liderler, Tayyip Erdoğan bey olsun, Abdullah Gül bey olsun, çok güzel faydalanarak siyasi hakimiyeti elde etti. Ama ondan sonra da her rejimde olduğu gibi, bilhassa da 2011-2012 den sonra parçalanmalar başladı. Yani, orta sınıf içinde bu günkü Türkiye’de dönüşüm siyasi iktidarın bir ekonomik-sosyal siyaset olmaktan çıkarak ideoloji’ye dönüşmesidir artık.’’
Kemal Karpat’ın Türkiye’de orta sınıfın tarihsel süreç içersindeki gelişmesini anlamaya ve bu gün geldiği noktayı izahına katılmamaya imkan yoktur diye düşünüyorum.
Ama; orta sınıfa sahip çıkması ve yanına çekmesi gereken muhalefet partilerinin bu konuda fazla bir çaba göstermediklerini de üzülerek belirtmem gerekir.
Örneğin emeğin kitle partisi olarak kendini tanımlayan ve bütün kazanımların sahibi Cumhuriyetimizin kurucusu olmakla övünen CHP, ne yazıktır ki orta sınıfın teveccühünü kazanmayı becerememiştir. Bunda tek parti döneminin zorunlu bazı uygulamalarının payı olduğu kuşkusuzdur. Ancak, hem zorunluluk kısmı topluma doğru anlatılamamış, hem de ekonomik büyümeye paralel gelişmenin parti programlarında güncelleştirilmesi başarılamamıştır.
Daha net anlatmak gerekirse:
Kendini orta sınıf üyesi sayan vatandaşın bazı ekonomik varlıklarının olası bir CHP iktidarında elinden gideceği kuşkusu haksız bir şekilde devam etmektedir.
Nitekim; Kemal Karpat ile yapılan söyleşide bu konuya da değinilmiş.
‘’ Şu an hakim olan orta sınıfın 250 yıldır geliştiğini, bireyselleşmeyi öğrendiğini söylediniz. Peki neden değişmiyorlar; neden hala tek adam kültürüne teveccüh var? diye sorulduğunda, cevap;
-Çünkü korkuyorlar, Karşılarındaki muhalefetin değişmediğini düşünüyorlar.Bu muhalefet değişmeden iktidara gelirse, tek partideki bürokratik hakimiyet sisteminin onları malından mülkünden edeceğini düşünüyorlar. Onun için de iktidara sarılıyorlar. Muhalefet bu anlayışı kırmak için yeni bir görüşle ortaya çıkmalı. Hakim olan orta sınıfın düşüncelerini anlamaya çalışmalı, ona güven verici ekonomik sosyal program geliştirmeli. Bunu yaparken parti olarak kurucusu olduğu Cumhuriyetin ana temelleriyle de bağdaştırmalı. Orta sınıf o zaman böyle bir muhalefet partisini destekleyebilir. Ayrıca; bu gün muhalefet patilerinin başında bulunan liderler halk tarafından lider olarak kabul görmüyor, çünkü hakikaten yeni bir şey üretmiyorlar.’’
Tarihçi Kemal Karpat’ın görüşleri kısaca böyle. Katılıp katılmama okuyucularımızın değerlendirmelerine kalmıştır.
Ben bu konuyu işlemiş olmakla, ortaya konan düşünceleri tartışmaya değer bulduğumu ifade etmek istedim.