Yaşadığımız kentin tarihini, kültürel kodlarını, sosyolojik, toplumsal ve ekonomik yapısını irdelemek, geleceğe yönelik öngörülerimize yer vermek, bu konuda bir tartışmaya zemin hazırlamak düşüncesi ile bu yazıyı kaleme aldım.
Bugünlerde, “Kocaeli Büyükşehir Belediyesi”nce, “Uluslararası Gazi Akça Koca ve Kocaeli Tarihi” sempozyumu başlamış bulunmaktadır. 3 gün boyunca devam edecek olan sempozyumda, çok sayıda akademisyenin sunacakları bildirimlerin (bu arada, her akademisyene sunum için tanınan 15 dakikalık sürenin konunun bütünlüğü anlatma bakımından yetersiz olduğu, gerekirse 1 yıl sonraki düzenlemede akademisyen sayısının azaltılmasının düşünülmesinin yerinde olacağını düşünmekteyim) kentimizin geçmiş tarihinin bilinmesine, elde edilecek bilgiler ışığında geleceğimizin sağlıklı bir boyutta biçimlenmesine vesile olmasını dilemekteyim.
Tam da bu aşamada her şeyin ticarileştirildiği, günümüz kapitalist sistemin kültürü ve sanatı da bir meta haline getirdiği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Bu ve benzeri organizasyon kararı verilmeden, yerel yönetim mutfağında ön hazırlık yapılmalı ve ilgili “Sivil Toplum Kuruluşları” STK’larla işbirliği içine girilmelidir. Bu arada, kentimizin tarihsel, kültürel ve çevresel değerlerinin tanıtımına yönelik oluşturulan derneklerin faaliyetlerinin de yeterli olmadığı, aynı konuda çalışan dernekler arasında eşgüdüm sağlanamadığı, bu konulara duyarlı kentin simge isimlerinin desteğinin alınamadığı, salt AB fonlarından istifade kaygısı gözetildiği, güçlü taban desteği olmadığı için toplumsal duyarlılığın ve katılımcı anlayışın harekete geçirilemediği görülmektedir.
Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir iskan bölgesi olmuş, Bithynia’ya başkentlik yapmış, Nikomedeia olarak adlandırılan bölgemizin sahip olduğu tarihi değerlere bugüne kadar maalesef sahip çıkılamamıştır. Bu konuda geçmişten bugüne kadar kentte görev yapan kamu ve yerel yöneticilerin payı ve sorumluluğu çok büyüktür. Bu sorumlulukta, 2000 döneminden buyana yerel yönetimlerde görev yapanlara ayrı bir sayfa açmak gerekmektedir.
Öncelikle zengin kültürel kalıntılara, eşsiz doğal güzelliklere sahip olan bölgemizin hatalı sanayi politikası doğrultusunda, İstanbul’a yakınlığı, deniz ulaşım imkanları gözetilerek, kültürel değerleri hiçe sayılarak, zamanında ağır sanayi bölgesi haline dönüştürülme kararı tam anlamıyla kentin ölüm fermanı olmuştur.
Sanayileşmeye bağlı olarak Anadolu’dan yoğun göçe maruz kalan kentimiz, bu sorunun altında kalmıştır. Özellikle 2000 sonrası ekonomideki gelişmeye bağlı olarak kırsaldan kentte başlayan göç karşısında, gerek yeni yerleşim alanlarının kazanılması ve gerekse kentsel dönüşüm projelerin uygulaması esnasında, akademik olarak yapılan tüm uyarılara rağmen, tarihsel değerlerin korunması konusuna özen gösterilememiş, kent beton yığınına dönüştürülmüştür. Duyarlı bireylerin veya üye tabanı olmayan STK’ların çabaları etkisiz kalmış, bu olumsuz gidişe engel olunamamıştır.
İyileştirme konusunda, kamu ve yerel yöneticilerinin, özellikle İzmit Belediye Başkanı Sayın Nevzat Doğan’ın“Tarih Koridoru” inşaası üzerine konuşlandırılan vizyon ve hedefini n genel olarak, bugüne kadar geçen bunca zamana rağmen, olumlu yönde sonuçlandıramadığı, alınan mesafenin yetersiz olduğu kanaatimi belirtmek isterim.
Bu bağlamda, kültür tepesinde Redif binasının restore edilerek, müzeye dönüştürülmesi beğenilmiştir. Ancak TSK’ya ait orduevi ve müştemilatının boşaltılmasına rağmen, bu alanın geçici bile olsa, bakımsız bir şekilde otoparka dönüştürülmesi tarihi mekana haksızlık olarak algılanmıştır. Ayrıca Sağlık Müdürlüğü ile Valilik Konağı için bugüne dek bir çözüm üretilmesi bir eksiklik olarak not edilmiştir.
Tarihi binaların restorasyon çalışmaları bağlamında Sırrı Paşa Konağı’ nın onarımı olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmiş ancak, “Pembe Köşkün” eski etkin konumundan uzaklaşmış bulunması düşündürücüdür.
Uzun bir geçmişin projesi olan Kapanönü Sokak’ta konuşlanmış bulunan Tarihi İzmit Evleri’nin restorasyon çalışmalarında epey mesafe alınmıştır. Restore edilen binaların durumları biran önce netleştirilmelidir. Bu bölgenin ne şekilde değerlendirilmesi gerektiği konusunda ilkesel davranmalı; Eskişehir Odunpazarı, Ankara Hamamönü örneklerinde olduğu gibi ticari alan olarak kullanılıp, kullanılmayacağı konularında kent sakinlerinin, yöre halkının tercih ve kararı öncelenmelidir.
Sosyal yaşamı kısıtlayan ve boğan yerel yönetimlerin baskıcı uygulamalarının, kentimizin uluslararası boyutta tanıtımının sağlanıp, kentimize yönelik turistik amaçlı seyahatlerin olanaklı kılınacağını en aşağı bugünkü yerel yönetim anlayışı ile mümkün olamayacağını düşünmekteyim.
Ülkemizde en fazla hemşehri derneklerini barındıran ilimiz yerel yönetimlerince, söz konusu dernek üyelerinin kentlilik bilincini geliştirip, ortak bir paydada buluşturup, kaynaştıramamış olunması, kent duyarlılığını geliştirememiş ve katılımcı anlayışı sekteye uğratmıştır.
Tarihsel özelliği itibariyle “Nicomedia” adını öne çıkarma gayretlerine karşın; “Arkeoloji Müzemizi” tarihsel zenginliğimize koşut olarak, yıllar itibariyle genişletip, büyütüp yeni eserlerle donatamamış olmamız, tüm yerel yönetimlerin başarısızlığı olduğunu kabul etmek gerekmektedir.
Sanayici ve işadamlarımız kentin ekonomik konumundan ve makro verilerle öğünmesine ve nemalanmasına karşın; ilimizin kültürel gelişimine (Eskişehir örneğinde olduğu gibi) katkı sunmamaları yanında, körfezi doldurup, limanların özelleştirmesine alkış tutup, Bölgemizin turizm ve çevre açısından tek bakir kalmış bölgesi olan Kandıra’yı, toplumsal tepkiye karşın, “Gıda Organize Sanayi Bölgesi” ne dönüştürme kararlılıklarını sürdürmüşlerdir.
Yeri gelmişken, bundan birkaç yıl önce Posco’nun kuruluş aşamasında, kamuoyunda oluşacak olası olumsuz tepkileri önleme amacıyla yerel basınımız mensuplarının anılan firmanın davetini kabullenip, Kore’ye gitmeleri, dönüşte tesis ile ilgili olumlu yazılar kaleme almaları şık olmamış, basının güvenirliğine ve kentin vicdanı olma konumuna darbe indirmiştir.
Sonuç itibariyle; kentimiz tarihi, coğrafi, kültürel değerleri vahşi kapitalizm ve yoz kentleşme uygulamalarına teslim edilmiş, sanayileşme yönünde geri dönülmez yola girilmiş, turizm ve kültür kenti hayallerimize son verilmiştir.
Saygılarımla,