Kentimiz giderek sosyal, kültürel ve sanatsal açıdan yaşanabilir bir yer olmaktan çıkmıştır.
Sanayileşen, ticari faaliyetleri gelişen, yeni yerleşim alanlarına kavuşan ve belediyelerimizin giderek büyük mali olanaklara kavuşmasına karşın bu konumda olmamız hüzün vericidir.
Milli gelire büyük katkı yapan, ulusal ve uluslar arası firmaların konuşlandığı kentimizin; sosyo-kültürel ve sanatsal uygulamalar açısından çoraklaşması bir zihniyet sorunsalı olarak ortaya çıkmıştır. AKP’li Belediyelerin sanata karşın ideolojik yaklaşımları bu sonucun doğmasında başat rol oynamıştır.
Öte yandan; yoğun göç alan kentimizde konuşlanan insani unsurları açısından, kentlilik bilincinin oluşturulamaması, bu bilinç ve kültüre sahip olmayan idareciler tarafından yönetilmek durumunda kalınması, uygulanan yerel politikalar sonucu, renksiz ve kişiliksiz bir kent motifinin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Peşinen vardığımız genel değerlendirmenin detaylarına inersek:
1) Bundan 15 yıl önce kentin sanat hareketlerin merkezi ve sanatseverlerin buluşma noktası olan; “Çocuk Parkı” içinde, “Sanat Galerisi” ve “Kocaeli Fotoğraf Sanatçılar Derneği”’nin de yer aldığı yerleşkenin , İzmit Belediyesi’nin bu bölgeyi dönüştürme tavrı ve gayreti sonucu; “Kask” Derneği’nin bu alandan sorunlu bir şekilde ayrılma zorunda kalması, sanat çevresi açısından bir kırılma noktası olarak algılanmıştır. Halen galeri eski konumunu korumakla beraber, gözden çıkarılmış bir yerleşke izlenimini verdiği genel bir kanaat olarak ortaya çıkmıştır.
2) Muhalif sanatçı konumundaki hemşehrimiz Muhammet Şengöz’ün atölyesinin yer aldığı “Sabancı Kültür Sitesi”nden çıkarılması, kendisine uygun bir çalışma alanı tahsis edilmemesi önyargılı bir davranışın sonucu olarak algılanmıştır. Bu aşamada, sanat çevrelerinin ve dostlarının birliktelik içinde tavır alamaması bugünkü olumsuz tablonun ortaya çıkmasına yol açmıştır.
3) Sanatın farklı disiplinleri alanında; eşitlikçi ve tarafsız bir yaklaşım sergilenememiştir. Örneğin ebru, hat sanatı öncelenirken, resim, heykel gibi çağdaş sanat alanlarındaki çalışmalar ihmal edilmiştir. Şehir Tiyatrosunda da aynı kaygı gözlenmiştir. Örneğin “Şair” isimli oyunda bu ideolojik yaklaşımın yansımaları görülmüştür.
4) Sanat aktivitelerinin icra edileceği yeni sanat alanları yaratmada yetersiz kalınmıştır. Örneğin “Eski Gar Binası” ve müştemilatı bu amaç doğrultusunda kullanma niyet ve çabası maalesef sonuç vermemiştir. İstanbul, Eskişehir vs. örnek kentler gibi büyük firmaların katkıları ile yeni sanat alanları yaratılamamıştır. Örneğin Koç veya Sabancı gruplarının katkısı ve desteği ile, “Eski Gar Binası” nın “Çağdaş Sanatlar Müzesi” haline dönüştürülmesi düşünülememiştir.
5) Mega kent İstanbul’a komşu olmanın nimetlerinden istifade edilememiştir. Sanat festivalleri düzenleme konusunda isteksiz ve etkisiz kalınmıştır. Kentin potansiyeli harekete geçirilememiş, bu oluşumların turizme katkısı göz ardı edilmiştir.
6) Kent meydanlarını, kentlerin yaşam alanı ve kentlilik bilincinin oluştuğu havzalar olarak düşünmek ve uygulamak gerekmektedir. Örneğin Roma’da “Piazza del Popolo” meydanı gibi alanların varlığı kente estetik güzellik ve değer katmaktadır. Kentimize dönüp baktığımızda ise, elimizdeki imkanlar maalesef yeterince değerlendiremediğimizi, “Cephanelik ve Perşembe pazarı “ gibi alanlarımızın meydana dönüştürülme fırsatı kaçırdığımızı üzüntüyle görmekteyiz.
7) “Kültür Tepesi” projesi kapsamında , yer alan “Şelale “ konsepti, yapılan tüm uyarılara rağmen, tarihi doku ile uyumlu olmadığı gibi işlevsel de olamamıştır.
8) Kentin kimliğini oluşturan eserlerin korunup kollanması bir kentin onurudur. Öte yandan böylesine yapıtlar konusunda toplumun genel kabul ve onayının alınması çağdaş yönetimler açısından vazgeçilmezdir. Son günlerde İzmit ve Gazi Liseleri konusunda siyasi tasarruflardan, kamuoyunun yoğun tepkisi üzerine vazgeçilmiş olması sevindirici olmuştur.
Kent yönetimi açısından ortaya çıkan olumsuzlukların temelinde sistem sorunu ve sivil toplum anlayışının yetersizliği yatmaktadır. Merkezi yönetim anlayışı yerel yönetimlerin insiyatif alanını daraltmakta, kent insanının tercihi yerine merkezin değerlendirme ve son kararı devreye girmektedir. Çözümü, yönetim sisteminin değişmesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi talebinin öne çıkması ve “Sivil Toplum Hareketi”nin güçlenmesinde aramak gerekmektedir. Ayrıca belediyelerin, ideolojik ayırım gözetmeden kapsayıcı ve bütünleştirici bir politik tavır takınmaları icap etmektedir.
Çok sayıda hem şehri derneğinin varlığına rağmen kentimizde; “Sivil Toplum Hareketi” güçlü bir ivme kazanamamıştır. Yerel ölçekte hemşehri derneklerini kentlilik ortak bilincinde buluşturmak icap etmektedir. Bu konuda en önemli sorumluluk kanımca; “Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği”ne düşmektedir. Özellikle sosyal, kültür ver sanat alanında liderlik yapacak beşeri birikim ve konumda olması, gündem belirleyici ve yönlendirici olarak sahne alması gerekmektedir.
Unutulmaması gerekir ki; maddiyete değer katacak ve yaşama sevini verecek olan sanat ve kültürel aktivitelerdir. Bu bağlamda duyarlılık ortaya koymak, sanat adına daha fazla talepte bulunmak, eylem koymak, keyif alabileceğimiz ve mutlu olabileceğimiz bir kentte yaşamanın ön koşuludur.
Saygılarımla,