Yazarımız Necdet Gülerin Kent medyasında yazıp, çizdiği ve hatta bu konuda bir kitabı ve çeşitli yayınları bulunan Orman yüksek mühendisi Gülerin bugünkü yazısı yine ilginç ve ders niteliğinde.
Kentin Ağaçlarını Belediyelerden Nasıl Koruruz?
Evet yanlış duymadınız!
Yazarımız Necdet Gülerin Kent medyasında yazıp, çizdiği ve hatta bu konuda bir kitabı ve çeşitli yayınları bulunan Orman yüksek mühendisi Gülerin bugünkü yazısı yine ilginç ve ders niteliğinde.
Umarız kenti yönetmeye çalışan belediye birimleri yine ders almayı bırakın ağaçlar için olumlu bir eylemde bile bulunmuyorlar.
“İnanılır gibi değil ama bu kentte, ağaçları Belediyelerden koruyucu tedbir almak gerekiyor.”
İşte... Yazarımız Orman Yüksek Mühendisi, Necdet Güler’in makalesi
SİNİR TÖRPÜSÜ !
Dünyayı saran bu salgın döneminde evimden mümkün olduğu kadar az çıkıyorum. Ancak kentin merkezine gitmem gerektiğinde İzmit Öğretmen Evinden ötesini yürüyorum.
Evde birkaç gün kapalı kaldıktan sonra kentin egzoz gazı kokulu ve gürültülü yollarında bile yürümek psikolojik açıdan iyi gelir değil mi? Benim için hiç böyle olmuyor. Çünkü ben ağaç düşkünü bir kişiyim ve bu konuda öyle durumlarla karşılaşıyorum ki inanın sinirlerim bozuluyor.
İlk bozulma daha SEKA camiye vardığımda, doğu duvarına bitişik alandaki Ihlamur ağacının başına geleni hatırlamamla başlıyor. Bu alanın ortasında yer alan, gayet iyi gelişmiş, 7-8m boyundaki Ihlamur Ağacı Belediye tarafından tekrarlanan yoğun budamalar (daha doğrusu tacını oluşturan dallarının doğranması sonucu) zayıf düşmüş, gövdesine böceklerin kurtları işlemiş ve yıkılacak duruma gelince bu “doğrayıcılar” onu dipten kesmek zorunda kalmıştı.
Oradan gara doğru yürüyorum. Altında, bir tarafta raylı sistemin, diğer tarafında otobüs durağının olduğu alt geçit ile garın arasında kalan bir alan var. Buradaki ağaçların dallarını iki yıl önce buduyoruz diye “doğramışlar” ve bazılarının kurumasına neden olmuşlardı. Bu alanın alt geçit duvarının 4-5 m uzağında bir Ökaliptüs ağacı var. (Sıtma ağacı ve Kırmızı Ökaliptüs olarak da bilinir). Bilimsel adı Eucalyptus camaldulensis. Kentimizde doğru dürüst büyümüş tek Ökaliptüs ağacı.
Arkadaşlarımla oradan her geçtiğimde, onlara bu ağaç türünün Avustralya orijinli olduğunu ve Türkiye’de doğal olarak yetişmediğini, burada alt geçidin yüksek duvarı sayesinde kuzey rüzgarından korunduğu için böyle çok simetrik ve güzel taç geliştirdiğini anlatıyordum.
Yani İzmit için nadide bir ağaç. Çok uzak bir ülkenin temsilcisi. Çok düzgün gövdesinin boyu yanındaki diğer ağaçları da aşmış, gar binasının simgesi olabilecek konumda.
Oraya güzellik katıyordu. İnanmayacaksınız oradan her geçişimde önce onu birkaç dakika seyredip yürüyüşüme devam ediyordum.
Şimdi fotoğrafa bakın…Ağacın tepesinin büyük kısmını kesmişler. Canım ağaç rezil rüsfa olmuş.
Bu ağaçtan ne istediniz? Neden tepe ana dallarını böyle doğradınız? Tepe dallarının böyle kesilmesi ağaca ve çevresine ne sağladı? Bu hangi düzeyde bilginin sonucudur?
İnanın bunu yapan ve yaptıranlar cevabını veremezler.
Bunu yaptıran yetkilinin bu ağacın ne olduğunu bilmemesi bir facia, biliyor da bu hale getirilmesine imkan vermesi ayrı bir facia.
Birilerinin eline bir motorlu testere ve asansör sistemli kamyonu ver, kentin ağaçlarının dallarını ve tepesini buduyorum diye doğrasınlar! Kim bunlar? Bunu hangi bilgi ile yapıyorlar? Böylece kentin yeşil örtüsünün ana unsuru ağaçlar hangi üstün (!) bilginin kurbanı oluyor! Üstelik kenti dolaşsan bir örneğine zor veya hiç rastlanmayacak bir ağaç bile bu bilgiye kurban ediliyor. Yazıklar olsun!
Daha bitmedi: Bundan sonra olacağı da söyleyeyim: Önümüzdeki sene yetkinlerin adamları o ağacın yeni oluşan dallarını kesecek ve ülkesinden uzakta yaşamak zorunda kalan bu ağaç SEKA caminin doğu alanındaki Ihlamur Ağacı gibi kuruyacak. Ve kimse bunun nedenini sorup soruşturmayacak. Çünkü bunun için ilgiyi uyandıracak kadar bilgi sahibi olmak gerekiyor.
Aslında sinirimi bozan bu bilgi düzeyi. Çünkü daha Ortaokul sıralarında ağaçların yaprakları yoluyla beslendiğini, budama yapıldığında yaprak sayısı azaldığı için ağacın kendini beslemede yetersiz kalacağını bilemeyecek kadar düşük bilgi düzeyini düşündükçe sinirlerimin bozulmasının ötesinde içime fenalık geliyor.
Ben bu yapılanların budama olarak nitelendirilmesinin imkansız olduğunu yazmaktan bıktım, birileri ağaçları doğramaktan ve doğratmaktan bıkmadı.
İnanılır gibi değil ama bu kentte, ağaçları Belediyelerden koruyucu tedbir almak gerekiyor.