İzmit'teki çalışmalarımıza bir mola verip, Necat Çakır ve eşlerimizle birlikte Datça yollarına düştük. Bademleri çiçekli görebilme umudumuz vardı.
Yolculuğumuz Susurluk’a kadar kapalı ve ara ara yağmurlu geçti. Yasa tesislerinde mola verdik. Bu mevsimde öyle bir kalabalık vardı ki, yaz sezonunda bile bu kadar yoğunluğa az rastlanır.
Otoyol fiyatları yine katlanmış. Altınova-Bursa hattı geçen yıl ekim ayında 55 TL idi. 85 tl ye çıkmış. Yani 5 aylık artış %55 olmuş. Bursa- İzmir hattı ise 330 TL yükselmiş.
Yol güzergahımızda bir değişiklik yapıp çok ilgi çektiğini duyduğumuz, Ödemişe bağlı Birgi köyünü ziyaret etmek için İzmir-Aydın otoyolunun Torbalı kavşağından çıktık.
Torbalı çevre yolunu geçerek, 62 km olan Ödemiş'e doğru yola devam ettik. Ödemiş'e 10 km kalana kadar yol bölünmüş yol şeklinde olup, sağlı sollu botanik seraları ve peyzaj ürünleri pazarlayan firmalar bulunmaktadır.
Ödemiş 140.000 nüfusu olan büyük bir ilçe. Yolları oldukça dar, merkez caddesi çift taraflı olup yanlarda da araç parkları nedeniyle daralmış, 3-4 kilometre yolda 10 civarında kırmızı ışık var. Işıklardan yana şansınız varsa 15 dakikada şehirden çıkabilirsiniz.
Birgi köyü Ödemiş’e 6 km uzaklıkta. İlk dikkat çeken yoğun bir ziyaretçi varlığı idi. Köy Frig uygarlığı ( M.Ö. 750-680 ), Lydia uygarlığı, Bergama krallığı ve Anadolu beylikleri döneminde 13. ve 14. yüzyıllarda Aydınoğlu beyliğine başkentlik yapmış.
Köyde tarihi taş evler restore edilmiş ve ziyarete açılmış. En çok dikkat çeken yerler Umurbey'in heykeli ve Çakırağa konağıdır. Çakırağa konağı 1761 yılında Çakıroğlu Mehmet bey tarafından yapılmış. Konak 3 kattan oluşmakta bütün odalar duvar ve tavan süslemeli ve ahşap oymalı. Çakıroğlu Mehmet Bey biri İzmirli diğeri İstanbullu iki hanımla evli olup, hanımlar memleket hasreti çekmesinler diye odalarına İzmir ve İstanbul görüntüsü resimler yapılmış. Konak 1983 yılında kamulaştırılarak müze olarak hizmete açılmış.
Birgi köyü ziyaretinin ardından Ödemişten Tire’ye geçtik. 17 yıl önce bir dostun önerisi üzerine Tire’ye uğramış, köfte yemiş ve çok beğenmiştik. Bu kez de Tire köftesi yeriz diye planlamıştık. Tire Ödemiş’e göre çok daha derli toplu geniş ve rahat caddeler ile farklı bir görünüm sunmaktadır. 17 yıl önceki meydan ve etrafındaki köfteci dükkanlarını göremedik. Zamanımızın da kısıtlı olması nedeniyle, iyi görünümlü bir restorana girdik restoran sahibine 17 yıl önceki anımı söyleyince “ben buraya bir yıl önce Maraş’tan geldim” dedi. O anda Tire köftesi hayalimiz balon gibi söndü. Yine de menüde Tire köftesi olduğu için sipariş verdik ancak hayal kırıklarını yaşadık. Sunulan paça çorbasına bir diyeceğimiz yok tabii.
Tire den ayrılıp, tekrar İzmir -Aydın otobanına Selçuk gişelerinden giriş yaptık. Muğla'ya geldiğimizde hava kararmıştı. Direksiyona Necati Çakır geçti ve saat 21 sularında Datça’ya ulaşabildik.
Yol boyunca dikkat çeken bir durumda, ana yol billboardlarında Erdoğan’ın fotoğrafı ve “Türkiye bilir, gerçek belediyecilik ak partidir” sloganı ile dolu. Kent merkezlerinde de yine AKP adaylarının aşırı reklam panoları yer almaktadır. Diğer tüm partilerin reklam toplamının defalarca katından fazla bir reklam harcaması. Bu aşırı israfı görünce insan nasıl belediyecilik yaptıklarını veya yapacaklarını gerçekten Türkiye’nin iyi bilmesi gerekir!
Nasıl ki bir insan abartılı bir şekilde kendini methediyorsa, bazı şeyleri gizlemek durumunda olduğundandır. Bu aşırılığı da görünce doğrusu bu durum aklıma geldi.
Ertesi gün Datça ve etrafını gezdiğimizde bademlerin büyük bir çoğunluğunun çiçeklerini döktüğünü. Az da olsa çiçek dökmeyen bademleri de gördüğümüzde mutlu olduk.