Bu hafta ülkemiz için çok önemli bir hafta olacak.
Zira cumhurbaşkanı kalabalık bir heyetle ABD’ye gidiyor. Bakalım hangi tavizler verilip, neler önerilecek. Ayrıca ABD merkez bankasının (FED) toplantısı var. Bizi etkileyecek ne tür kararlar alınacak. Tabi ki en önemli T.C. Merkez Bankasının toplantısı var. Faiz kararı açıklanacak. Beklentiler faizlerin düşürüleceği yönünde.
Bütün bu toplantı ve alınacak kararların en çok etkileyeceği husus dolar kurunun ne olacağının durumu ile ilgili. Dolar kuru ülkemiz ekonomisi için çok belirleyici bir unsur. AKP’nin uyguladığı ekonomik politikaların bizi getirdiği nokta maalesef bu.
Temel uygulanan politika ithalata dayalı bir sistem. İhraç ettiğimiz ürünlerin %96’sının hammaddesi ithalata dayalı. İhracatımız arttı diye seviniyoruz ama bir bakıyoruz ithalatımız daha çok artmış, sürekli cari açık veriyoruz. Sadece cari açıkla kalınmıyor. Dolar arttıkça üretici maliyetleri de artıyor. Nitekim en son TÜİK’in açıkladığı ÜFE (üretici fiyat endeksi) %46’lar düzeyinde. Bu artışın gelecekte tüketici fiyatlarına yansıması da kaçınılmaz. Peki, bu kısır döngü özellikle son yıllarda neden daha çok belirgin hale geldi.
Son üç yıl ne oldu?
Son üç yılla ilgili bazı istatistik sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Sanayi ve teknoloji bakanlığı geçen hafta yabancıların ülkemizde yaptığı komple yatırımlara verilen teşviklerle ilgili bir rapor yayınladı. Buna göre komple yatırımlarda yabancı yatırım teşviklerinin toplam teşviklerin;
2017 yılında %60
2018 yılında %6
2019 yılında %5
2020 yılında %7’si yabancılara ait.
2017 yılında %60 olan yabancı yatırım projesi oranı 2018 ve sonraki yıllarda 10 kat azalıyor. Son üç yılda bu azalma neden?
Diğer bir tespitte dolarla ilgili yapalım.
2002’de dolar 1.29 TL, 2003’te 1.35 TL, 2017’de 3.52 TL ve bugün 8.65 TL. 2002’den 2017 yılına kadar, yani 15 yılda dolar kuru 3,52/1,29=2,7 kat artmıştır. 2017 yılı ile 2021 yılı arasında (4 yılda) ise, 8,65/3,52 = 2,5 kat artmış. Son üç yıldaki artış 15 yıldaki artışa eşit.
Birde CDS (kredi risk prim) yönünden son üç yılın durumunu inceleyelim. CDS bir ülkenin aldığı borçlar ile ilgili olarak alacaklının alacağını garanti altına olmak için ödediği sigorta primi oranıdır.
Türkiye’nin CDS oranları 2010 yılında 142 (yani %1.42), 2017 yılında 167, 2019 yılında 280, bugün 367. Görüldüğü üzere 2017’den sonra 362/167 = 2,16 kat artmış yani son üç yılda ülkenin riski iki kat artmış.
Son üç yılın sonucu
Yukarıda verilen verilere bakıldığında son üç yılda sabit yabancı yatırımları 10 kat azalmış. Dolar son üç yılda 2,5 kat artmış. En önemlisi ülkenin risk oranı da 2,16 kat artmış. Bu olumsuzlar varken doların düşmesi mümkün mü?
Son üç yılı niye esas aldım, tek adam rejimi gelince şahlanacaktık ya, uçacaktık ya öyle mi olmuş diye bir görelim istedim. Ne yazık ki şahlanan ekonomimiz değil de başka şeyle olmuş.
Mevcut durum böyle olunca doları yerinde tutmak gerçekten kolay görülmüyor. Birde faiz indirimi olursa…