“Off-shore banking” veya“kıyı bankacılığı”olarak tanımlanan serbest bankacılık sistemi; sektörle ilgili her türlü yasa ve yönetmeliğe tabi olmadan, Virgin, Şeyşel, Bahamalar gibi adalar veya Panama gibi ülkelerde uygulanmaktadır
Kişi, kurum, vakıf veya şirketler; kaynağını gizlemek gereğini duydukları yasal veya gayri yasal fonlarını, denetim dışı tutmak ve aynı zamanda yüksek getiri sağlamak için; “uluslar arası finans” sisteminin arka bahçesi konumunda olan, kıyı bankacılık sistemi içinde değerlendirmektedir.
Fonların yurt dışında ki kıyı bankacılığı sistemine aktarılması; ulusal devletlerin vergi kaybına neden olmaktadır. Ayrıca; bankalar, “Merkez Bankaları”na sıfır faizli karşılık yatırmaktan kurtulmakta; tasarruf mevduatı sigorta fonuna prim ödeme sorumlulukları da ortadan kalmaktadır.
Yakın bir tarihte; Vergi cenneti Panama merkezli küresel hukuk firması : Mossack Fonseca’ın; off-shore hesaplarını tuttuğu, 214 bin 488 şirkete ait, 11.500 milyon gizli dosyanın basına sızdırılması, dünya kamuoyunda büyük bir ilgi uyandırmıştır. Belgelerde çok sayıda şirketin, devlet başkanının, kamu görevlisinin, siyasetçinin, sporcunun yer aldığı bilgisi tartışılmaya başlanmıştır.
Sistemin ilk krizi 2008 yılında yaşanmıştır. ABD kaynaklı krize finansal sistem neden olmuştur. Konut sektöründe ortaya çıkan, açılan konut kredilerin geri dönmemesinin ve gayrimenkul fiyatlarının gerilemesinin yol açtığı kriz; finansal kurumları ve bankaları sarmış, zora sokmuştur.
Kriz; Başta AB ülkeleri olmak üzere, dünyaya dalga dalga yayılmış, devletlerin müdahalesini zorunlu kılmıştır. “Merkez Bankaları” kanalıyla, kamu kaynakları devreye alınmış, finans kuruluşlarına likidite enjekte edilmiştir. Buna rağmen sistem henüz kendini restore edememiştir.. Dünya ölçeğinde bugüne dek; büyüme rakamlarında, istihdam ve enflasyon verilerinde istenen sonuç elde edilememiştir.
Küresel finansal sistemin ve neoliberal politika uygulamalarının ülkemizdeki tahribatı çok büyük olmuştur. Yüksek getiri amacıyla ülkemizi tercih eden yabancı kaynaklar, ağırlıklı olarak inşaat sektörüne kaydırılmış, lüks rezidans, AVM ve kamu binalarının inşası için kullanılmıştır.
Sanayi, tarım ve üretim temelli yatırımlar ihmal edilmiştir. Kayıt dışı ekonomi ile yeterli mücadele edilememiştir. Bu durum, borçluluk oranının yükselmesine ve ülkemizin sistem içinde kırılgan bir konumda bulunmasına yol açmıştır.
Adil bir dünya düzeni açısından alternatif oluşturabilecek bir sistem önermesinin olmaması, geleceğimiz açısından umut kırıcıdır. Bununla berber; yaşanılabilir bir dünya düzeninin özlemini duyan oluşumların, küresel ölçekte; dayanışmaya, bilgi paylaşımına ve yeni arayış içinde olmalarına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız bulunmaktadır.
Saygılarımla;