Laiklik kavramı, Osmanlı'nın son dönemlerinde ve Türkiye’de Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana birçok kez tartışmaya açılmış, farklı görüşler ve anlayışlar ortaya konulmuştur.
Ancak laikliğin temelinde din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması yatar ve bu ayrılık dinin bireylerin özel yaşamına saygı gösterilmesi gerekliliğini ifade eder. Laiklik, halk arasında sıklıkla dinsizlik ya da dine karşı bir tutum olarak algılansa da gerçekte bu kavram, devletin tüm inançlara eşit mesafede durmasını, her bireyin inancını özgürce yaşayabilmesini sağlayan bir yönetim modelidir.
Türkiye’de laikliğin temel amaçlarından biri, dinin devlet işlerine ve kamu yönetimine müdahil olmamasını sağlamaktır. Bu anlayış, Kur’an ve sünnete de uygun bir yaklaşımdır. Kur’an, inanç özgürlüğüne vurgu yaparak “dinde zorlama yoktur” ilkesini ortaya koyar. Laiklik de tam olarak bu özgürlükçü bakış açısına dayanır. Laik bir düzende Müslüman bireyler, inançlarını kamusal alanda da yaşama özgürlüğüne sahiptir; ancak bu hak, başkalarının inanç özgürlüğünü kısıtlamaz. Böylece toplumdaki tüm bireylerin hakları korunur, dini çatışmaların önüne geçilir, ortak yaşam alanlarında huzur sağlanır.
Ancak laikliğin temel düşmanları, din üzerinden siyaset yapan veya çıkar sağlayan din tüccarlarıdır. Bu kişiler, dini kavramları kendi menfaatleri doğrultusunda kullanarak halkın inanç dünyasını manipüle eder ve toplumsal huzuru bozarlar. Bu yaklaşım hem İslamiyet’e hem de laik düzene aykırıdır. Dinin maneviyatını bir ticaret aracına dönüştürmek, inançların yozlaşmasına ve toplum içinde kin, nefret ve kutuplaşma yaratılmasına neden olur.
Laik düzen, yalnızca Müslümanların değil, farklı inanç gruplarının ve inançsızların da huzur içinde yaşamasını garanti eder. Toplumdaki bu çeşitlilik, laikliğin sağladığı bir güvencedir. Devletin tarafsızlığı sayesinde ibadetler ve inanç pratikleri kişisel özgürlükler çerçevesinde serbestçe yapılabilir. Bu ortam, dinin siyasete alet edilmesini önleyerek, İslam’ın bireylerin özel yaşamında ve vicdanında derinleşmesine imkân tanır.
Türkiye gibi çok farklı kültürleri ve inanç gruplarını barındıran bir ülkede, laikliğin doğru anlaşılması, toplum barışının sağlanması açısından büyük önem taşır. Laiklik sadece bir yönetim biçimi değil; aynı zamanda İslam’ın ahlaki ve vicdani temellerine de uygun bir toplumsal düzenin ön şartıdır. Dini inançları sömürmeden, her bireyin inancına ve vicdanına saygı gösteren bir toplum, ancak laiklik ilkesi sayesinde gerçek anlamda adil ve özgür olabilir.