Altı haftadır zorunlu tutsaklık devam etmektedir. Bir kısım mesleki çalışmalar yanında, internet ve kitap okuyarak zaman geçirmekteyiz.
En son okuduğum Grigoriy Petrov’un “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabından etkilenmemek mümkün değil. Aslında yıllar öncede bu kitabı okumuştum. Ancak bende şimdiki gibi etki bırakmamıştı.
Atatürk’ün bu eseri, okulların müfredatına dahil edilmesini istemesini çok iyi anladım. Kitapta, halkların tarihinin yaratıcısı kimlerdir? Sorusu sorularak sorgulanıyor. Kahramanlar mı? Halk mı? Konuşmalarımızda bazen bu ülkeye yeni bir Atatürk gerekli demiyor muyuz?
Kahramanlar mı gerekli, halk mı?
Bu konuda iki farklı düşünürün görüşleri tartışılmaktadır. Birincisi İngiliz düşünür Carlyle. Bu düşünüre göre; halk kitleleri cansız bir balçık yığını olup, usta bir heykeltıraş eli dokunmadığı sürece öyle kalacaktır. Sonunda bir kahraman (Napolyon – Atatürk vs. gibi) ortaya çıkar ve bu balçık yığınını eline alarak ona çeşitli şekiller verir. Kitlelerden istediğini yaratır.
Halk kitlelerinin yere düşmüş saman çöpü olduğunu, bu çöpün yanıp kül olacağını veya çürüyerek, gübreye dönüşeceğini, büyük insanlar ve kahramanlar ise, gökten düşerek bu çöpü tutuşturan şimşek gibidir.
Carlyle’ye göre, bir halkın hatta bütün insanlığın tarihini güçlü iradeye sahip dahi insanlar şekillendirecektir.
Bu görüşün tersini savunun ise Lev Tolstoy’dur.
Kahraman, gerçekten şimşektir. Fakat halk kitlesi bir balçık veya ot yığını değildir. Halk, içinden şimşeğin çıktığı bir buluttur. Bulut elektrik yükü ile dolduğu zaman şimşek çakar. İçerisinde elektrik olmayan bulutsa sadece su buharı birikintisidir. Şimşek çaktırmaz. Kimliğinde kahramanlık ve büyüklük ruhu taşıyan bir halk kahramanlarda yetiştirebilir. Sadece soğuk bir sisten ibaret olan halk kitlelerinin şimşek yaratmasını hiçbir güç sağlayamaz.
Hangi görüş doğru?
Birbiriyle çelişen iki görüş gibi görünse de aslında birbirinin tamlayan görüşler olduğunu düşünüyorum. Zira belli birikim ve hedefleri olmayan bir halkı liderlerde harekete geçiremez.
Her halkın içinden hem büyük şahsiyetler hem de aşağılık insanlar çıkabilmektedir. Bunların hangisinin iktidara geleceğini belirleyen temel etken halk kitlelerine hakim olan ruh halidir. Halkın sahip olduğu değerler, zekası, iradesi ve vicdanı gelişmekte midir? Yoksa zehirli otlar sarmış gibi çürüyerek yok mu olmaktadır?
Günümüzde halkın ruh halinde en önemli etken ise kaliteli ve çağdaş bir eğitimin varlığı yatmaktadır. Çağımızda eğitime yatırım yapmayan toplumların, elektrikli bulutlar ve sonuçta şimşek üretmesi düşünülemez. 1920’li yıllarda halkın eğitim düzeyi düşük olmakla birlikte ülkenin büyük bölümünün işgal altına olması ve tamamen yok olma tehlikesi vardı. Atatürk halkın bağımsızlık ve yok olmama ruh halini hareketlendirmiştir. Bu ruh hali iradesi olmasaydı sonuç alınması zor olabilirdi.
Sonuç olarak hepimizin hayatı ve çalışmaları nedir? Kendi ülkemizde ne ile meşgulüz. Halkımızın kaderi ile ilgili nasıl bir rol üstleniyoruz? Başta bunların sorgulanması gerekiyor.