Türkiye ekonomisinin makro veriler itibariyle, genel bir değerlendirmesini yaptığımızda;
2014 yılı için hükümetçe öngörülen hedeflerinin gerçekleştirilemediği, ekonomimizin kırılgan yapısının ve dışsal şoklara karşı duyarlılığının devam ettiği görülmektedir.
2014 yılı için hükümetçe öngörülen, % 5’lik büyüme oranın çok altında kalınmıştır. Yılsonu itibariyle % 3 civarında bir oranda gerçekleşme olacağı tahmin edilmektedir. Öte yandan; aynı yıl içinde dünya ekonomisinin, % 3.8 nispetinde, ABD’de ekonomisi için ise, % 3.1 oranında büyümesi beklenmektedir.
2014 yılsonu itibariyle % 5 olarak öngörülen enflasyon verisi, yıl içinde sürekli revize edilmiş, yılsonu itibariyle, öngörülen hedefin çok üstünde, % 8.17 oranında gerçekleşmiştir. Anılan yıl içinde; “Tüketici Fiyat Endeksi”nin en çok artışı, tahıl ve ekmek fiyatında yaşanmış (dünyadaki düşüş eğilimine karşın), 2014 yılında % 14.83, son iki yılda toplam % 26.63 oranındaki artış rakamıyla Cumhuriyet tarihimizin rekoru kırılmıştır.
İşsizlik rakamları ile iç tasarruf oranları konusunda, hükümetçe öngörülen hedefler realize edilememiştir. İşsizlik verilerinde, çift haneli rakamlar düzeyine ulaşılmış % 10 oranı aşılmıştır. İç tasarruf oranının ise % 12 düzeyinde seyretmesi, bu konuda iyileştirme sağlanamaması, ekonominin işleyişine olumsuz yansıması olmuştur.
İç ve dış borç yükü açısından riskli bir sürece girilmiştir. Toplam dış borcun milli gelire oranı 2013 yılında % 44 iken, 2014 yılında % 50’ye yükselmiştir. Toplam dış borcumuz 402 milyar dolar, kıssa vadeli dış borcumuz ise 130 milyar dolar olmuştur. Son bir yıl içinde kamunun 105 milyar dolar olan borcu 120 milyar dolara yükselmiştir. Özel sektörün dış borcu cari yıl boyunca % 5.6 oranında, devletin borcu ise % 14.2 oranında artmıştır.
İnşaat ve gayrimenkul sektörünün dış borç toplamı 25 milyar dolara yükselmiştir. Özel sektör bağlamında; imalat sektörü % 4.9 faiz oranı ile borçlanabilirken, inşaat sektörü çok yüksek bir düzeyde, % 6.7 faiz oranı ile kredi bulabilmiştir. Banka dışı, özel sektörünün sadece tahvil borcu 30 milyar düzeyine ulaşmıştır.
Avrupa Komisyonu’nun raporuna göre; Türkiye’deki yabancı sermaye yatırımının milli gelire oranı % 23.6’ dan, yüzde 19.9’a düşmüştür. TCMB üzerinde yoğunlaşan siyasi baskı, kamu ihale yasasında yapılan değişiklikler, kamu bankaların özelleştirilememesi, hukuk devletine ve yargı bağımsızlığına olan güvenin zedelenmesi, sosyal devlet bağlamında; devletin kime ne kadar yardım yaptığının ve kime ne verdiğinin bilinmemesi, kayıt dışı ekonominin kontrol altına alınamaması gibi öngörülmezlikler nedeniyle, son dönemde 30 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye yatırımının yurt dışına çıktığı bilgisine anılan raporda yer verilmiştir.
Son 13 yıllık AKP iktidarı döneminde; İki Trakya büyüklüğünde tarım arazisinin kaybedilmiş, 2002 yılında 93 milyon dönümlük alanda buğday ekimi yapılırken, 2013 yılında bu ölçek 78 milyon dönüme inmiştir. Bunun sonucu olarak; 2002 yılında 19.5 milyon ton olan buğday üretim rekoltesi, geçen bunca zamana, artan 8 milyon nüfusa rağmen, 2014 yılında 19 milyon tona gerilemiştir.
AKP iktidarı döneminde; 31 milyon ton buğday ithaline 20 milyar lira ödenmiştir. 2003-2013 döneminde, 8.4 milyar dolarlık tarımsal hammadde ihracatına karşılık, aynı dönemde 49.5 milyar dolar ithalat gerçekleşmiş, 11 yılda ithalata ayrılan kaynak 267 milyar olmuştur. Sadece son 4 yılda küçük ve büyük baş hayvan ithalatı için, 3.5 milyar dolarlık bir kaynak harcanmıştır.
Küresel ekonomik sistemde, 2008 yılı itibariyle, ABD finans sektöründe kaynaklanan küresel krizin artçı şokları devam etmekte, geçen süre içinde yeni sorunların ilavesiyle sistemin geleceği belirsizliğini korumaktadır. ABD Merkez Bankası (FED)’in, ülke ekonomisinde sağlanan iyileşme doğrultusunda, 2014 yılını takiben, parasal genişleme politikasını sonlandırıp, faiz artırımına gideceği yolunda vermiş olduğu sinyal, gelişmekte ülke kategorisinde yer alan ülkemizde de haklı bir tedirginlik yaratmıştır.
Öte yandan; Ortadoğu coğrafyasında yaşanan kaos ortamı, ortaya çıkan ciddi belirsizlikler, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik darbe girişimi ve Kırımı ilhakına misilleme olarak; ABD ve Batı ülkelerinin uyguladığı ambargo sonucu, petrol fiyatının ciddi boyutlarda gerilemesi, Rusya ve petrol ihraç eden ülkeler yanında, gelişmekte olan ülke ekonomileriyle, küresel sisteme olumsuz yansımaları ortaya çıkmaya başlamıştır.
AKP hükümetlerinin uygulanan ekonomik politikaların ortaya çıkardığı yapısal sorunları çözme konusunda bugüne dek bir niyet ve eylem ortaya koyamamıştır. Reel ekonomi alanında; tarımsal üretim artırıcı, imalat sektörünü iyileştirici politikalar yerine, lüks konut, AVM, saray yapımı, uçak ve makam aracı alımı gibi üretken olmayan kamu harcamalarına yönelmesi, inşaat sektörünü önceleye bir politika uygulaması sonucu, yukarıda vurgulanan olumsuz verilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Küresel sistemden kaynaklanan riskler ciddi boyuttadır, ülke ekonomisinde kırılganlık artmıştır. Bu nedenle, 2015 yılında bireysel ve kurumsal olarak, tedbirli ve temkinli olunması gerektiğini düşünmekte ve önermekteyim.
Saygılarımla,