Vergi afları ile ilgili olarak son yıllarda yapılan en önemli yasal düzenleme 6111 sayılı yasadır.
Yasada yapılan düzenlemelere ilgili olarak dünya com da Yılmaz Sezer’in değerlendirmelerine aynen katılıyoruz zira bu düzenlemelerde;
- İşletmelerin Kayıtlarında olmamasına rağmen işletmede olan mallarının ve kayıtlarda olmasına rağmen işletmede olmayan malların herhangi bir ceza ödemeden sisteme dahil edilmesi
- Kasa ve ortaklar cari hesabında gözüken fiktif tutarların gerçek haline getirilmesi konularını da düzenlenmiştir.
Söz konusu kanun hükmünden yararlanmak isteyen mükellefler, "Kasa" ve "Ortaklar Cari" hesaplarında yer alan fiktif tutarlar üzerinden %3 oranında hesapladıkları vergileri Maliye Bakanlığı'na kanuni süresi içinde ödemişlerdir.
Yapılan bu işlem ve bu işleme bağlı olarak yapılan işlem ve detayları ilgili Kanun ve bu Kanunun yürütülmesine bağlı olarak çıkarılan Genel Tebliğler İle düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde;
- Bu kapsamda ödenen vergilerin gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edilmeyeceği,
- Beyan edilen bu tutarların ve ödenen vergilerin Kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmeyeceği ve
- Bu hükümlere uygun yapılan işlemler için ortaklara dağıtılıp dağıtılmadığına bakılmaksızın kar dağıtımına bağlı ilave bir tarhiyatın yapılmayacağı belirtilmiştir.
Yani hiçbir şekilde ilave tarhiyat yapılmayacağı ilgili mevzuat hükümleri ile belirlenmiştir.
Birçok mükellef yukarıdaki kanun hükmünden faydalanarak mevzuat hükümlerine uyarak yapılması gereken işlemleri yerine getirmişlerdir. Ancak söz konusu işlem nedeni ile ortaya çıkan zararın bilançoda uzun süre taşınması hem izahat gerektirdiğinden hem de işlemi yapan firma için bir prestij kaybı niteliğinde olduğundan bazı firmalar söz konusu zararı "ortadan kaldırmak ve bilançoda zararı göstermemek amacıyla" geçmiş yıl kârlarından veya yedek akçelerden mahsup işlemi yapmışlardır. İşlem sadece bilanço kalemleri üzerinde yapılan bir mahsup işlemi niteliğindedir ve bize göre hiçbir vergisel sonucu bulunmayan usule ilişkin bir işlem niteliğindedir.
Ancak yapılan işlem vergi inceleme elemanlarınca kâr dağıtımı olarak değerlendirmekte ve mükelleflere cezalı tarhiyatlar yapılmaktadır. Üstelik Maliye Bakanlığı vermiş olduğu özelgeler ile işlemin doğru olduğunu beyan etmektedir. Yani Maliye Bakanlığı aslında bu işlem ile zarar olarak kabul ettiği bir işlemden de usule uyulmadığı için vergi almak istemektedir. Peki, nerede kaldı 6111 sayılı Kanun ile mükelleflere bu konuda ortaklara dağıtılıp dağıtılmadığına bakılmaksızın kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine yönelik ilave bir tarhiyatın yapılmayacağı sözü? Daha doğrusu kanun hükmü?
Bize göre söz konusu işlemin kâr dağıtımı olarak adlandırılarak cezalı vergi tarhiyat yapılması son derece yanlış bir uygulama olup, telafisi mümkün olmayan sonuçlar yaratacaktır. Birçok firma bu işlem nedeni ile zora düşeceği gibi gereksiz bir ihtilaf yaratılarak mahkemelerin iş yükü artırılacaktır.
Maliye Bakanlığı'nın böylesi uygulamadan vazgeçmesi gerekmektedir.