Markaların Kadar Güçlüsün!

Benim de kendi siyasi görüşüme göre taraf olarak değerlendirmede bulunmam beklenebilirdi.(Ben siyasi iktidarın muhalifiyim)

Ancak; olaya siyasi değil, ekonomik açıdan yaklaşmayı tercih ederek bu yazıyı kaleme alıyorum.

Japonya niye kazandı, biz niye kaybettik?

Aslında farklı bir sonucu hangi kriterlere göre beklemeliydik?

Yani bizim sponsorlarımız arasında, Japonların büyük bir gururla ve haklılıkla ortaya koyduğu markalara biz sahip mi’ydik?

Efendim; bir spor organizasyonu ile markaların ne alakası var denilebilir mi?

Sadece olimpiyat düzenlemesiyle değil, yaşamın her alanıyla bu marka sahipliliği arasında çok ciddi alaka vardır.

Ne kadar kendini ispatlamış, bütün Dünya tarafından kalitesi bilinir, uluslar arası rekabette öne çıkabilmeyi başarmış ‘’Marka’’nız varsa, siz Ülke olarak o kadar prestij sahibisinizdir.

Bu da size, talip olacağınız her türlü uluslar arası organizasyonda öncelik hakkı tanır.

Yine olimpiyat adaylığı yarışmasına dönecek olursak:

Japon heyetinin sözcüsü, aslında herkesin önceden bildiği onlarca Japon markasını sponsor olarak art arda sıraladığında, oy verecek olan komite üyelerinin güvenlerini rahatlıkla sağlamış oldu.

Olimpiyat organizsayonunda tek tercih nedeninin bu olmadığını, başka pek çok faktörün de etkili olduğunu herkes gibi ben de kabul ediyorum. Ama bizim en büyük eksikliğimizin bu olduğunun farkındayım.

Eğer daha sonraki olimpiyatlara aday olmayı düşünecek isek, şimdiden aday olarak adı konuşulmaya başlanan Almanya ile nasıl baş edebileceğiz. En az Japonlar kadar çok değerli markaya sahip bu Ülkeyle (Veya benzeri diğer Ülkelerle) rekabet edebilir mi’yiz?

Büyük üstat Çetin Altan’ın tabiriyle, ‘’Enseyi karartmadan’’ çözüm üretebilmeliyiz.

Değerli okurlarım hatırlayacaklardır:

Bir çok yazımda, yerli markalı otomobil üretimine bütün zorluklarına rağmen artık başlamanın zamanı geldiğini,  hatta geçtiğini sürekli dile getirmeye çalışan biriyim. Kendi markamızla üretemediğimiz ürünler, asla bizim üretimimiz olarak kabul edilmez. Bu gün yerli otomotiv sanayimiz milyon adetlerde üretim gerçekleştiriyor olsa bile, Dünya’da siz hiç kimseye ‘’biz şöyle üretim yapıyoruz, yok böyle satıyoruz’’ diye kendinizi anlatamazsınız.

Olimpiyat seçmelerine yerli sanayicilerimiz olarak katılan ve destek vermek için orada bulunan büyük iş adamlarımız, acaba Japon markaları sıralanırken, neler hissettiler?

Umarım benimle aynı duyguları paylaşmış olsunlar.

Ülkesinin iftihar edilecek pek çok özelliğinin bulunduğunu bilmek, bu tip seçmelerde asla yeterli olmuyor.

Evrensel kabul görmenin birinci şartı, Dünya’ya hemen her alanda üretimle katkıda bulunmak ve üretimde sahip olunan markalarla yarışmada öne çıkabilmektir. Bunlar bazen sanayi ürünleri olabileceği gibi, bazen çok farklı alanlardan da (Örneğin: güzel sanatlar, tıp, mimari veya mühendislik alanları gibi) olabilir. Yeter ki üretimi uluslar arası standartlarda ve ölçeklerde gerçekleştirebilelim.

Son söz: MARKALARIN KADAR GÜÇLÜSÜN!