Batak

14 Şubat 2023 Saat: 21:02
Necdet Güler
Deprem denilince aklıma İzmit’te iki alan gelir.

Biri Plajyolu olarak tanımlanan yerdir.Çocukluğumda, burası kentimizi
İstanbul’a bağlayan karayolundan deniz kıyısına kadar uzanan düz,
toprağı balçık kıvamında ve bomboş bir alandı. Kıyıdaki su seviyesi ile
bu alanın yüzeyinin kot farkının son derece az oluşu nedeniyle burası bir
plaj konumundaydı. Adeta batak plajdı..
Diğeri, Devlet Hastanesinin doğusunda kalan alandır. Lise çağlarımda
(60’lı yılların başında) arkadaşlarla futbol oynamak için oralara
giderdik. Kale direkleri yerine iri taşların kullanıldığı futbol oynamaya
elverişli bomboş, düz çayır alanlar. Top peşinde koşarken zeminin
titreyip, toprağın adeta esnediğini hissederdik. Yani zemin sağlam
değildi, batak konumdaydı..
Bu boş alanlara önce gecekondular yerleşti,
Sonra onlar kayboldu, yerlerine küçük bahçeli evler geldi,
Sonra onlar da kayboldu, yerlerine az katlı apartmanlar geldi,
Sonra onların yerini çok katlı büyük apartmanlar aldı,
Sonra ölüm geldi, üstelik büyük gürültülerle…
Çünkü 1999’un 17 Ağustos’unda deprem oldu ve bu çok katlı
apartmanların yıkıntıları altında kalan insanlar öldü. Ölmeyenler evsiz
barksız kaldı. Yani insanlarımız hem maldan hem de candan oldular.
Bu deprem nedeniyle kentimizde en fazla yıkım ve ölüm bu iki alanda
oldu.
Neden böyle oldu? Çünkü bu iki alanda “Hem yer hem de yapı” kötüydü.
Binaların yıkılması için bu ikiliden biri bile yeterdi ama bu alanlarda ikisi
bir araya gelmişti.
Yer kötü; çünkü yüzyıllarca yağmur sularının ve derelerin getirdiği
birikintiler ile oluşmuş dolma arazi. Bir batak…
Yapı kötü; çünkü böyle batak arazide yapı inşaatı için uygun malzeme ile
gereken teknik uygulanmamıştı.

Neden uygulanmamıştı? Bunun iki ana nedeni olabilirdi; Birincisi,
inşaatın teknik sorumlusu kişi veya kuruluşun bu tür arazi için gerekli
bilgiye sahip olmaması, ikincisi maliyet düşüklüğünün yapı kalitesinden
daha önemli sayılmasıydı.
“Bu binalar neden yıkıldı, ötelerinde bazı binalar sapasağlam durduğu
halde?“
Bu sorulmalıydı, inşaattan doğrudan sorumlu teknik elemanların yanı
sıra Belediyenin, yıkılan binaların yapımıyla ilgili evrakların altına imza
atan yetkililerine..
Soruldu mu? Soruldu ise ne oldu? Kimse bilmiyor.
Ama onların söyleyemeyeceği bir cevap vardı: Bu felaketin tek nedeni,
toprağın batağı ile bilgisizlik, boşvermişlik, vurdumduymazlığın ve
aymazlığın oluşturduğu toplumsal batağın bir araya gelmesiydi.
Ama Türkiye’de bunlar irdelenmez. Binalar yıkılır, insanlar ölür ve sonra
“Günah keçisi” bulunur ve asıl sorumlular günahdan da arınır.(!)
“Günah keçisi” bulmanın bu kadar kolay olduğu ülkede aymazlık hiç
biter mi? Bitmez !
Toplumsal “Batak” oluşmuş iken çalışma namusu, bilginin, bilgili
olmanın, bilgiyi kullanmanın önemi olur mu? Olmaz !
Arazinin “batağından” değil “toplumsal bataktan” korkun. Birincisinde
içine düştüğünüzde birisi elinizden tutup sizi kurtarabilir ama ikincisinde
içinde kaybolursunuz.

YORUMLAR

Lütfen Resimdeki kodu yazınız

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları
DepolamaTaşıma iletme sistemiMerdiven Tırmanma CihazıEngelli merdiven tırmanıcıUluslararası evden eve nakliyatAdaklıklazer epilasyonAnkara evden eve nakliyat