Kalkınma(Gelişim)girişimciliği demek Bilimin,teknolojinin,sporun,sanatın ekonomik değere dönüştürülme sürecidir.İşin temeline bakıldığında ülkemizdeki girişimcilere hep büyüme odaklı bir politika uygulanmaya çalışılmıştır. Büyüme odaklı sistemden çıkıp gitmek şarttır yoksa hiçbir zaman gelişmiş ekonomiler seviyesine giremeyiz.
Peki nedir bu? Büyüme ve gelişme odaklılık!
Büyüme odaklılık, işletmelerin faaliyetleri sürdürmesi, sektörde var olması , kısa vadede ucuz ürün sunabilmeyi amaçlaması daha fazla ürüne sahip olması,müşteri arttırımı ve marka bilinirliği önplana çıkar. Lâkin bunlar bir ülkenin kalkınmasında yeterli değildir. Örnek verecek olursak, bir konserve fabrikası düşünelim daha iyi ürünler çıkarabilmek için yeni makinalar almak, ürün lezzeti ve kalitesi için yeni fikirler bulmak ve üretim kapasitesini arttırmak bir büyümedir.
Gelişme odaklılık ise, Yeni endüstri kolları ortaya çıkarmak, var olan bir endüstriden ziyade, Dünya'da ihtiyaç bulunan ama kimsenin o ihtiyacı karşıyamama durumunda ortaya çıkarılabilecek ürün kapasitesidir.
Gelişim bir niteliktir, bu bilimde'de,sanatta'da,spordada böyledir.büyüme ise sayı olarak çoğalmaktır. İkisi birbirinden farklıdır. Ekonomide gelişim aynı bir çocuğun gelişimi gibidir, çocuğun gelişimi demek, öğrenmesi,anlaması etrafına ve kendisine yararli olabilmesidir.Konserve fabrikasına yine dönersek,makinalarını çoğaltmak yerine konserve üretebilecek makinalarıda kendimiz üretirsek gelişim odaklı ekonomiyi yakalarız.
Malesef mevcut hükümet gelişim(kalkınma), ekonomisi yerine büyüme odaklı ekonomi benimsemiştir.Bu büyüme sistemi ancak ve ancak gelişmiş ülkelere ara malı ve katma değeri az mal tedariğinden başka birşey değildir. Açıkca onlara can simidi olmak,taşeronluklarını yapmaktır.
Bu sistem hiçbir zaman Türkiye ekonomisini bağımsız yapmaz,gizli bir ekonomi mandacılığı vardır.
Dünya düzenin'de gelişmiş ekonomiler, kendilerinden başka gelişmiş ülke istemedikleri için, mevcut iktidardaki küçük gruba büyük pastalar sunmaktadır, böylelikle küçük bir grubu susturarak gariban halkları kendilerine hayranlık'la bakmalarını sağlamaktadırlar.Böylece ülkelere gizli bir sömürü düzeni getirmektedirler.Bu düzeni değiştirmek için ülkelerde çoğulcu demokrasiler şarttır.
Ülkemizdeki yüksek teknolojisi olan işletmelerin çoğu yabancı sermayeli vede bunların üst düzey yöneticileri yabancı yani hiçbir Türk'ün bu ürünler hakkında bilgisi yoktur,sadece kullanmayı biliyorlar.
Dünya'da gelişmiş ülkelerin hepsi Üniversitelerini bir bilim laboratuvarı alanına çevirmişlerdir. Fabrikalar üniversitelerle
koordine halindedirler,Bu fabrikalar üniversitelere çok büyük kaynaklar ayırmaktadırlar. Bu üniversiteler 500 yıl sonrasını,1000yıl sonrasını planlayarak projeler üretmektedirler. Hiç bir üniversiteye siyaset karışmamıştır.
Şuan ki dünya sistemine baktığımızda gelişmiş ülkelerin genelde feodalite kökenli olduğu görülür.Bunlar bu kökenden geldiği için Dünyayı gizli bir feodalite mantığı ile yönetmektedirler. Feodalizm'de ekonomik kural satıcı ve alıcı mantığıdır ve bu satıcılar üst sınıfı oluştururlar alıcılar ise alt sınıftır(Serfler)Dünyada bu düzeni korumak için birlikler kurmuşlardır.Avrupa birliği gibi burda her devlet aslında bir feodal beyliktir. Bunlar gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere teknolojik ürünler satıp onlardan hammadde alarak dünyanın kanını emmektedirler. Tıpkı feodalizmde olduğu gibi ordada kentliler kırsal kesimin gerektirdiği tarım aletlerini ve lüks malzeme ihtiyaçlarını karşılar kırsal kesimde kentlilerin gıda ihtiyaçlarını karşılardı. Bugün ülkemize yapılan muamele budur.
Bu durumların hepsini kırmak mümkündür. Yapmamız gereken,üniversiteleri tam bağımsız aynı zamanda denetlenebilir yaparak ciddi kaynaklar ayırmamız gerekiyor. Başta üniversiteler olmak üzere tüm kurumlara kuruluş amacına odaklı bilim ve teknoloji alanında arge kaynakları ayırmak.Lise ve Üniverisite öğrencilerine Bilim,teknoloji alanlarinda buluşlar sanat ve spor alanlarında yaratıcı faaliyetler yapmaları için hibeler vermek, Mevcut kütüphanelere ek olarak bilim laboratuvarları kurmak oralarda yarışmalar düzenlemek öğrencilere yaptıkları buluşları karşılığında ömür boyu düzenli gelire bağlamak vb.
Sonuç olarak, ilk başta dediğim gibi konserve fabrikası ihtiyaç varsa açalım ama konserve fabrikasını oluşturacak makinalarıda biz üretelim, uçak fabrikasıda kuralım,otomobil
fabrikasıda ama otomobili üretecek makinayıda biz üretelim işte ozaman tam bağımsız ekonomi olup gelişmiş ülkeler kategorisine gireriz. Yoksa Dünyadaki Feodal sistemine devam ederiz.