Gerçi 10 yaşında iken kursa başlamış “boyum kadar olan bağlama ile” evden 4 km uzakta ki halk eğitim merkezine yayan gidip gelmeyi gözüme kestiremediğim için sadece 2 gün süren geçmiş bir tecrübem vardı ya, neyse…
Tabi bu vazgeçişte o zamanlar Kars’ta dolmuş veya minibüs olmaması, 86 yılının karı, soğuğu da, oldukça etkili olmuştu!
***
Yaşım 25 ama, 10 yaşında ki heyecanla gidip geliyordum kursa, başladıktan birkaç ay sonra tellere doğru düzgün vurmayı yeni yeni öğrenmenin heyecanı ile yarım yamalak çalabildiğim birkaç türküyü ilk önce rahmetli babama dinletmek takdirini kazanmak istemiştim.
Rahmetli babam emekli öğretmen olduğu için çocuklarının yeni şeyler öğrenmesinden çok mutlu olurdu.
Aldım sazı elime oturdum karşısına tam çalmaya hazırlanırken, koy hele sazı kenara önce sohbet edelim diyerek bağlama hocam hakkında sorular sormaya başladı.
İlk önce hiç anlam verememiştim dizimde saz, elimde mızrap ve öğrendiklerimi sunmaya sabırsızlanırken ne gereği vardı öğretmenin kim olduğuna!
Ama olsun, soran babamdı ve cevap vermeden çalarsam olmazdı.
İzmit Halk Eğitim Merkezinde Erol hocadan öğreniyorum dedim.
Soyadı ne dedi? ÖZTÜRK dedim.
Nereli dedi? Sivaslı Dedim.
Kaç yaşında?, Nerede Oturuyor?, Müzik hariç başka bir işle uğraşıyor mu?, Aranız nasıl gibi pek çok soru sordu bağlama öğretmenim hakkında.
Sorularına tek tek cevap verdikten sonra, bir öğrenci öğretmenini severse onun hakkında her şeyi bilir, sen de öğretmenini kısa bir sürede tanıdığına göre belli ki sevmişsin,
30 yıllık öğretmenlik tecrübem, öğretmenini seven her öğrenci öğrenir, şimdi çal da dinleyelim öğrendiklerini deyince daha iyi anlamıştım, başarılı olduğum derslerin öğretmenlerini seviyor olmamın tesadüf olmadığını ve müzik kulağım olmadığı halde Erol hocamın sevgi, tecrübe ve bilgi karışımlı öğretme metodu sayesinde bağlama çalmayı öğrenebildiğimi!
Şimdi daha iyi anladım çocuğu okula başlayacak velilerin tavsiye ile öğretmen arayışlarını ve çocukları ehil ellerde yetişsin diye adres nakillerini türlü çabaları!
Tabi benim bağlama öğrenmemde Erol hoca farkı, ile son 22 yılda yetişen neslimizin başta din eğitimi olmak üzere, matematik, fen edebiyat alanında gelişmiş ülkelerin öğrencileri sıralamasında geldikleri durumun bir bağlantısı var mı bilemem, onu Rahmetli Ozan Arifin de dediği gibi, büyükler bilir!
***
Maalesef, OECD ye göre okuduğunu anlamada matematikte fende edebiyatta yazarlıkta vs. çok iyi durumda değilmişiz ve yer istatistik açıklandığında da 5/10 puan geri gidiyormuşuz!
37 ülke arasında yapılan istatistikte 30. Mu ne olmuşuz!
…. neyse.
***
Yani demem o ki, anlayış değişmeden müfredat değişince falan hiçbir sorun ha deyince düzelmez, önce yanlış uygulamaların, yanlış bakış açılarının, yanlış yöntemlerin, yanlış uygulamaların değişmesi lazım!
Nitelikli vasıflı kaliteli idealist öğretmenler yetiştirip, yetiştirdiğimiz değerli öğretmenleri süper marketlere kaptırmamak lazım!
Mülakatlarla, torpillerle ali cengiz oyunları ile hakkın incinmesine müsaade etmemek lazım!
Marketlerde depolarda çalışarak özel sektörde ülkesine hizmet etmesi gereken ara eleman yetenekli çocuklarımıza da yüksek mülakat puanları ile, torpiller ile altından kalkamayacakları ehil olmadıkları ve onlar altından kalkamadıkları zaman da hep birlikte ezileceğimiz uzmanlık isteyen görevleri de vermemek lazım!
Daha fazla daha anlaşılır daha güncel örnekler var da faydası olmaz diye yazmak istemedim.
***
Gelelim yeni müfredat tarih kitaplarında Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk hakkında ki bilgiler azalmış mı konusuna!
Atatürk sevgisi bizim mayamızda ruhumuzda var, belki de sadece bu konuda hiç endişem yok.
Bize lazım olan çocuklarımıza Kur-an Merkezli gerçek dini bilgileri sevdirerek öğretecek 4 kapıdan 40 makamdan bahsedecek, ilmin şehrine ilmin kapısından götürecek bu coğrafyaya neden geldik, nasıl geldik, nasıl kaldık ve nasıl devam etmeliyiz şuuruna sahip materyalist olmayan öğretmenler!
Bize lazım olan öğrenmeyi sevdirecek öğretmenler.
Bize lazım olan geçim derdi, atama derdi, mülakat derdi olmayan kafası rahat öğretmenler.
Bize lazım olan zeki çocuklarımızın mezun olduktan sonra ülkemizde kalabilmesi için, herhangi bir yapıya mensup olmaya gerek bırakmayacak herkesin kendisini güvende ve sahipli hissedeceği akademik çalışmalarda destekleyici adaletli ve sürdürülebilir bir sistem.
Bize lazım olan çocuklarımızın temel eğitimlerini bir arada, birbirini tanıyarak geçireceği bir özel yada kamu ayrımı olmayan adil bir sistem.
Müfredat, teferruat! #diyedüşündüCKA
Selam ve dua ile.