1970’li yılların sonu.
Hiç unutmam anneannemin elinden tutmuş, bakkalın önünde kuyrukta bekliyorduk. Saatler geçiyor, bakkalın önüne bir kamyonet yanaşıyor, içinden birkaç koli indiriliyor ve ardından sıra ile bakkala girip yağ alıyorduk. Aldığımız yağ margarindi, yanlış hatırlamıyorsam…
Kar, yağmur, çamur, güneş fark etmiyor biz kuyruklarda yağ, ampul, tüp vs. için sıraya giriyorduk…
Bazen annemle gidiyor kuyrukta bekliyorduk, bazen de anneannemle gidiyorduk.
Ama çocukluğumun bir kısmı kuyruklarda geçiyordu.
Hatırladığım kadarıyla cebimizde paramız vardı ama yağ yoktu.
Büyüklerimizden duyduğumuz kadarıyla Kıbrıs çıkartmasının ardından konulan ambargonun neticesi olarak yağ, ampul veya tüp bulamıyorduk. Ama Kıbrıs Türkleri’ni kurtarmanın onuru vardı.
Üstelik paramız vardı.
Alım gücü vardı. Yağ yoktu sadece..
12 Eylül filan derken aradan 40 yılı aşkın bir zaman geçti.
Türkiye’nin kişi başı millî geliri 2010’ların başında 12.500 ABD Doları’nı bile aştı hatta…
Ama gel zaman git zaman, Rahmetli Cem Karaca’nın şarkısındaki gibi “dön baba dönelim, aynı yere geldik…”
Ne diyordu Rahmetli Karaca?
“Bindik bi alamete gedeyoz gıyamete
Amanieyynn
Yol dediğin yol gibi
Ulaşmalı bir yere
Biz dön baba dönelim
Geliyoz aynı yere
Bu döngü kısır döngü
Başı var da sonu yok
Dönüyom dönemiyom
Sonunda bir cıgış yok
Amanieyynn…”
Ülke 40 sene sonra aynı yere gelmişse bu işte bir hata var demektir. Kısır döngü yaşıyoruz demektir.
40 yıl önce tüpgaz kuyruğundaydık, şimdi LPG’ye neredeyse iki günde bir gelen zamlar nedeniyle Oto gaz kuyruğundayız…
40 yıl önce margarin yağ kuyruğundaydık, şimdi ayçiçek yağı kuyruğundayız….
Ama bu kez cebimizde paramız da yok. Alım gücü de yok. Üstelik Kıbrıs’ı filan da kurtarmadık…
Eğer böyle giderse yakında un, şeker ve ekmek kuyruğuna gireceğiz demektir ki; o daha vahim.
40 değil, 80 sene geri gittik demektir ki; bu da İkinci Dünya Savaşı yıllarına tekabül eder.
Hani şu bazı politikacıların diline pelesenk ettiği, meşhur ‘ekmek karneli’ günlere…
Hoş o günlere aslında zaten geri döndük de, ilan edilmedi…
Belediyelerin Halk Ekmek Büfeleri’nin önünde uzayan onlarca metre uzunluğundaki ekmek kuyrukları, İkinci Dünya Savaşı dönemindeki ekmek karneli günleri hatırlatıyor…
Ama böyle giderse, yani güzelim Anadolu ovaları son on yıldır ekilmediği şekliyle devam ederse ve Ukrayna ve Rusya’dan da buğday alamazsak; sanırım ekmek karneli günleri de ciddi ciddi yeniden yaşamaya başlayacağız…
Ki bu da 70 küsur yıl geriye gittiğimizin ilanı olur.
* * *
İnsan merak etmiyor değil:
Acaba ülkemizde sadece geriye doğru çalışan bir zaman makinesi icat edildi de bizim mi haberimiz olmadı. Çünkü hep geriye gidiyoruz. Bir zahmet “an’ımızı yaşasak”, meseleler hal olacak aslında…