Geçen haftanın en önemli ekonomik kararı, merkez bankasının faiz kararıdır.
Gördük ki, merkez bankası patinaj yaptı. Kaygan zeminde araç tekerlerinin yerinde sayması gibi. Bildiğimiz üzere daha önce üst üste faiz arttırımı yaparak faizi %17’ye çıkarmıştı. Bu kez artırım yapılmadı.
Bu oran bile, dünyada uygulanan en yüksek oran. Geçen haftaki yazılarımda da belirttiğim üzere dünyada uygulanan faiz oranları %0 – 4 oranındadır. Hatta (-) oran uygulayan bile var. (İsviçre gibi)
Ekonomi günübirlik kararlarla yönetilemez. Kısa – orta – uzun vadeli hedefler olur ve bu hedefler göre stratejiler belirlenir. Eski maliye bakanın her hafta açıkladığı, bir sonraki hafta açıkladığı öncekini teyit etmediği planlar gibi değil.
Merkez bankasının üst üste %7’ye kadar faiz artışı yaptığı kararlarda böylesi bir karar. Bir tek hedefi var. Yükselen doları baskılamak. Çünkü dolar kuru 8,57’lere çıkmış, hükümet tam bir panik halinde. Durumu kurtarmak için, daha önce faiz artışını isteyenlere vatan haini diyenler, %70 faiz artışı yaptılar. %10,5 olan faiz bir anda %17’ye çıktı.
Peki, dolar düştü mü? Evet, 7,40’lara kadar düştü. İyi de piyasa – üretici – çiftçi – yatırımlar ne oldu?
Yapılan doğru mu?
Artık sadece faiz vs. gibi araçlarla, para politikalarına dayalı olan, üretimle desteklenmeyen yöntemlerle döviz kurlarının uzun vadede dengelenmeyeceğini bilmek için iktisatçı olmaya gerek yok.
Eğer üretim kanalları tıkanmışsa, dış ve iç borç her yıl katlanarak gidiyorsa, bütçe ve cari açık artarak devam ediyorsa, sadece faiz artışı ile dolar kurunu frenlemek uzun vadede mümkün değildir. Sadece yukarıdaki olumsuzlukları arttırmış olursunuz.
Böylesi operasyonda yabancılar mutlu olur. Zira yüksek kurdan TL’ye geçer, düşük kurdan dolar alarak, dolar karı ile ülkeyi terk eder. Faizi yükselterek kısa vadede kur meselesini, diğer bir ifade ile bıyık işini hallettik. Ya sakal ne olacak? Yani üretim – istihdam – yatırım.
Şu anda uygulanan kredi faiz oranları %20 – 25 aralığında. Bu oranlarla yatırım – üretim – istihdam yapılabilir mi? Bu faiz artırımları sonrasında konut satışları %47 oranında düşmüştür.
Tarımdaki durum daha da içler acısıdır. Ziraat bankası 890 adet tarla, 120 adet araziyi haciz yolu ile satmış. Tarımsal üretimler sürekli düşüyor, dolayısıyla çiftçiler kan ağlıyor.
Bunun en net örneği Ayçiçek yağı. 3,5 milyon ton olan üretim 1,8 milyon tona düşmüştür. 1,7 milyon ton ithal edilmiş. Halk soruyor 10 TL olan yağ birden nasıl 60 TL oldu diye.
Dolar kuru – borsa gibi göstergelere bakarak başarılı olup olmamanın kriteri oluyorsa, sırf bu nedenle dolar kurunu frenlemek için faiz devreye sokulmuşsa yazık bu ülkeye.
Çünkü faizin %17’lerde tutulması mümkün değil. Muhtemelen, Mart ve Nisan ayında faiz indirimleri başlayacak. Yoksa inanılmaz iflas furyaları kaçınılmaz. Faiz indirimleri sonrası ekonomide yapısal bir değişiklik olmadığı için dolar yine fırlayacak. Korkarım iki haneli bile olabilir.
Birde ABD ve AB’nin yaptırımları devreye girerse durum daha da olumsuz olabilir.
Belki de bu dolar kurunun yükselmesinin nedenini ekonominin yapısal durumundan değil de, yaptırım uygulayan dış güçlerin işi olduğunu söyleyerek işin içinden çıkmak istemenizde sorunu ne yazık ki çözmeyecektir. Keşke işler bahanelerle düzelse.
Bu tablo karşısında nasıl umutlanalım ki?