Bu gün yine içimi acıtan bir görüntüyle karşılaştım
Yine Suriye’li küçük çocukları buz gibi soğuk havada kırmızı ışıkta duran araçlardan yardım beklerken (Dilenirken demeye gönlüm razı gelmiyor) gördüm. Birkaç ay evvel yazdığım bir yazı hatırıma geldi. Yazın en sıcak günlerinde, sıkışan İstanbul trafiğinde kızgın asfaltın üzerine yatırılmış bebekleriyle dilenen zavallı ve çaresiz Suriye’li kadınları gördüğümde hissettiklerimi dile getirdiğim o yazımda, insanlığımdan utandığımı belirtmiştim. Çünkü bir insan olarak cebinizdeki üç beş kuruş parayı vermekten öte bir şey yapacak halimiz yoktu.
Aradan aylar geçmesine rağmen, mevsimlerin etkisinin değişmesinden başka bir şey değişmiyor. Yazın kavurucu sıcağının o insanlardaki tahribatını, kışın dondurucu soğukla aynen devam ettiğini görmek, vicdan sahibi herkesi derinden etkilemeye devam ediyor.
Şimdi kimse çıkıp ta ‘’Bunlar vicdan sömürücüsü’’ falan demeye kalkmasın; inandırıcı olamaz. Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor.
Peki; bizim gibi sıradan insanların bunları görüp üzülmekten başka bir şey yapamayacağını mı kabul ediyoruz?
Önce bu görüntülerin ortaya çıkmasına sebep olan hadiseleri anlamaya çalışmak ve sonra da ‘’NEDEN’’ diye sormak iyi bir başlangıç olmaz mı?
Ancak, bunu yapabilmek için önce merak etmek, daha sonra da sebeplerini araştırmak için yeterli bilgiye ve donanıma sahip olmak gerekiyor.
Merak etmek; öyle bazılarımıza anlatıldığı gibi kötü bir şey değildir. (Fazla meraklı olma, başın dertten kurtulmaz!) gibi korkutucu öğretilerin yanlışlığı çağdaş yaşam içinde artık karşılıksız kalmaktadır. İnsan merak etmeden öğrenemez. Ancak başkalarının ezberlettiklerini tekrarlar. Halbuki asıl yararlı olanı, kendi merak ettiğini anlayarak öğrenmesidir.
Bilgi olmadan yaşanan her hangi bir basit doğa olayını bile doğru algılayamayız. Örneğin; depremin korkutuculuğu, şimşek ve gök gürültüsünün ürkütücülüğü, vb. gibi daha sayısız doğa olayı, bazı kötü niyetliler tarafından hep kullanılmıştır. Bilgi sahibi insanlar için ise, bunlar anlaşılması ve olası zararlarından korunması için önlem alınması mümkün basit doğa olaylarıdır. Bilgi’nin doğruluğu,ispatlandığında anlam kazanır.
Donanım ise, eğitim ve öğretimle kazanılabilecek bir olgudur. Bu da günümüz koşullarında artık neredeyse herkes için mümkündür. Tek farkı, donanım kalitesidir ki, bu da algılama kabiliyeti ve de fırsat eşitliğiyle (Eşitsizliğiyle) farklılık kazanır.
Merak etmek, bilgiye ulaşmak ve donanım kazanmak, ‘’NEDEN?’’sorusuna doğru yanıtı bulabilmek için olmazsa olmaz kuraldır.
Biliyorum; böylesine ders verir gibi yazıları okumak, okuyucuya sıkıntı verebilir. Zaten böyle bir yazıyı bu bölümüne kadar okuyan birisi için bildiği şeyleri tekrarlamaktan öteye fazla bir anlamı olmaz.
Öyleyse niye yazıyorum?
Kimbilir? Belki de hayatında ‘’NEDEN’’ diye sormamış birileri okuyup etkilenirler diyedir!
Benim anlayışıma göre, ne kadar çok insan bu soruyu kendilerine sormaya başlayıp yanıtını aramaya başlarlarsa, insan hayatını cehenneme çeviren olayların sayısında o kadar azalma yaşanabilecektir. Bu da iyi bir gelişme olacaktır.
Şimdi bu ‘’ neden ‘’ sorularını, Suriye’de olan bitenler üzerinde biraz somutlaştıralım;
- Suriye halkı “NEDEN” Ülkesinde barış ve huzur içinde yaşayamıyor?
- Ülkesini yaşanabilir hale getirme çabasını göstermektense, “NEDEN” ölümü göze alıp terk ediyor?
- Yaşamının devamı için, yaşam biçimi ve kültürü benzer ve zengin Ülkeleri “NEDEN” tercih etmiyor da, batı Ülkelerini tercih ediyor?
Bu soruları sadece Suriye için değil, çok daha fazla konuda sorabiliriz. Ama önemli olan kısmı, soru sormaya ve doğru cevaplar aramaya hazır mı’yız?