Yerel Medya Semineri'nin açılış konuşmasını yapan TGC Başkan Turgay Olcayto, Gezi Parkı olaylarında 54 gazetecinin yararlandığını, 38 gazetecinin gözaltına alındığına dikkat çekti.
Başkan Olcayto, gazatecilere şiddet uygulayan kolluk kuvvetlerine yasal işlem yapılabilmesi için meslektaşlarından fotoğraf ve görüntüleri Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne ulaştırmasını istedi.
KOCAELİ -Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Konrad Adenauer Stiftung’un (KAS) ortaklaşa düzenlediği 65. Yerel Gazetecilik ve Meslek İçi Eğitim Semineri; Kocaeli, Yalova, Düzce ve çevre ilçelerden gelen gazetecilerin katılımıyla gerçekleştirildi. Basın İlan Kurumu’nun Kocaeli’ndeki Bayramoğlu Tesisleri’nde yapılan seminerin sunuculuğunu Mehmet Mahmudoğlu üstlendi. Seminerin açılış konuşmalarını Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto ve Konrad Adenauer Stiftung Türkiye Temsilcisi Colin Dürkop yaptı.
Başkan Olcayto, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şubesi olarak İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’yu ziyaret ederek Taksim Gezi Parkı olaylarında halkla birlikte güvenlik güçlerinin orantısız şiddetine maruz kalan gazetecilerin durumunu paylaştıklarını söyledi. Gazetecilerin en önemli sorunlarının başında basın kartının geldiğini dile getiren Başkan Olcayto, basın kartı olmayan gazetecilerin polis tarafından 'gazeteci olmadıkları' iddia edilerek hırpalandığına dikkat çekti. Başkan Olcayto, "Polisin orantısız güç kullanımı nedeniyle kamuoyunu bilgilendirme görevini yapmaya çalışan gazeteciler görevlerini gereğince yerine getiremediler. Kimisi göz altına alındı, kimisi hırpalandı. Bunları Vali Bey'e anlattık. Polisler kamuoyu için çalışıyorsa gazeteciler de kamuoyunu bilgilendirmek için çalışıyor. Kamu görevini yapıyorlar" dedi. "Bugün birlik olma günü" diyen Başkan Olcayto, "Bu nedenle ayrı gayrıyı bir yana bırakıp salt gazetecilik için çalışmak gerektiği inancındayım" ifadelerini kullandı.
DÜRKOP: GAZETECİ KOLAY YETİŞMEMEKTEDİR
Konrad Adenauer Stiftung Türkiye Temsilcisi Colin Dürkop, gazeteciliğin ve gazetecinin tanımını yaparak sözlerine başladı. Dürkop, "Gazetecilik mesleğini icra eden, güncel olayları, konuları bilgi toplayarak ya da yerinde görüp inceleyerek oldukça tarafsız bir şekilde yayınlayamaya gayret gösteren kişidir. Gazetecilik ise bir gazete ya da derginin hazırlanmasında ve çıkarılmasında görev yapan kişilerin tamamını kapsamaktadır" dedi. Gazetecinin görevini yapabilmesi için habere anında ulaşması ve doğru bilgi ve belgeleri yazması gerektiğinin altını çizen Dürkop, "Bu işi yaparken de tarafsız olmak zorundadır. Herhangi bir menfaat grubuna bağlı kalmamalı, açık fikirli, dürüst, önyargıdan uzak hareket etmelidir. Bu sadece yazılı basında değil, görsel basın ve internet medyasında da böyle olmak zorundadır. Aksi halde güvenirliliklerini kaybederler. Bunlar halk tarafından mesleğin görünen yüzüdür" şeklinde konuştu.
DÜRKOP: BASIN MENSUPLARININ İTİBARINI KORUYUP GÜÇLENDİRECEĞİZ
Dürkop, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hepinizin matbaa mürekkebi yaladığını, kelimelerimizin tozla içinde uçuşarak sayfalara ulaştığını tahmin ediyorum. Kısacası bir gazeteci kolay yetişmemektedir. Tarafsızlığı ile toplumsal problemleri gözler önüne sererek demokratik katılım sürecinde aktif rol oynayan, basın mensuplarına müdahaleden uzak bir basın, özgür bir basındır" dedi. Dürkop, yerel basına destek vermeyi sürdüreceklerini, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile işbirliklerinin ve desteklerinin de her zaman devam edeceğini dile getirdi. Dürkop, "Cemiyetle birlikte basın mensuplarının itibarını koruyup, güçlendirmek için çalışmalarımıza hız kazandıracağız" dedi.
GÜVER: MEDYA, HABER VE HABERCİLİKTEN VAZGEÇMİŞ DURUMDA
Açılış konuşmalarının ardından ilk oturuma geçildi. Başkanlığını TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver’in yaptığı ilk oturumda TGC Önceki Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç ‘İçerik Sorunları’; Hürriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Tufan Türenç “Sermaye-Siyaset Sarmalında Medya” konularında birer konuşma yaptı. Medyanın kısa bir değerlendirmesini yapan Güver, şunları söyledi:
"Bugün medya ve medya mensupları açısından baktığımız zaman; malzemenin, yazacak şeyin çok fazla olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bir yandan da basın ve ifade özgürlüğünün önünde engeller olduğuna da tanık oluyoruz. 'Ne yazık ki' diyebileceğimiz olumsuz bir durum ile karşı karşıyayız. Şu anda medya haberden ve haberciden vazgeçmiş durumda. Editör masalarında sahada hiç çalışmamış kişiler çalışıyor."
Gezi Parkı olayları sırasında medyanın sergilediği tutuma dikkat çeken Güver, "Basın mensupları açısından olabildiğince çok malzeme olmasına rağmen; medyanın bir kısmı bu olayları görmedi, bir kısmı poretestocuların gösterileriyle sonradan yayınlarında yer verdi, bir kısmı yanlı olarak kamuyouna sundu" diyerek basının Gezi Parkı olaylarındaki tavrını eleştirdi ve basının iyi bir sınav veremediğini söyledi.
ERİNÇ: SENDİKALAŞMA ÖNEMLİ
TGC Önceki Dönem Başkanı Orhan Erinç, "İçerik Sorunları’ başlıklı bir konuşma yaptı. Gezi Parkı olaylarının okur-izleyici-dinleyicinin içeriğe tepkisini de gündeme getirdiğini dile getiren Erinç, bu olayların 'yayınlanan haber' kadar 'yayınlanmayan haberlere' de mercek tuttuğun dikkat çekti. Erinç, konuyu hem basın çalışanları hem de okur, izleyici ve dinleyici açısından ele alarak anlattı. Türkiye'de başta muhabirler olmak üzere foto muhabirleri ve kameramanların gerçekten mesleklerini iyi yaptığını söyleyen Erinç, ancak yapılan çalışmaların kamuoyuna yansımasında çelişkiler olduğunu dile getirdi. Bu durumun yayın organlarının bağımsızlığı konusunda kuşkular yarattığını aktaran Erinç, haber kaynakları, yayın organları ve okur-izleyici-dinleyicinin yayıncılığın varlığını sağlayan üç saç ayağının önemine vurgu yaptı. Erinç, "Her yayın organı yayın hayatına başlarken okuyucularına, izleyicilerine bir açıklama yapar. O açıklama aslında hangi konularda taraf olduğunu belirtmek amacıyla yapılmaktadır ama ben 'tarafım' diye yayına başlayan, gazetecilik faaliyetinde bulunan kuruluşlardan tarafsızlık istenir. Bu tarafsızlık daha çok iktidarlar tarafından istenir. Onların istediği tarafsızlık kendi aleylerinde yayın yapılamaması ile sınırlıdır. Muhalefete dair haberlerden hoşlanmazlar" diyerek yayın kuruluşunun tarafsızlıktan daha çok bağımsızlığının ne kadar önemli olduğunu aktardı. Erinç, haber kaynakları, gazetecilere yalan bilgi verdikleri; gazeteciler aldıkları bilgiyi çarpıtmadan ama gerektiği uzunlukta yayınladıkları; okur dinleyici de okuduklarının ne anlama geldiğini, kendisine verilen bilgilerin doğru olup olmadığını sorguladıklarızaman medya -okur yazarlığına gereken önemin verilmiş olacağını ve sorunların çözüleceğine inandığını belirtti. Türk basınındaki sorunlarına da değinen Erinç, sendikalaşmanın önemine vurgu yaptı. Erinç, bir diğer önemli sorunu ise "Türk basının ve gazetecilerin en büyük sorunlarının başında özeleştiri alışkanlığına kavuşamamış olması gelir" diye tarif etti.
TÜRENÇ: BASIN ZOR SÜREÇTEN GEÇİYOR
Hürriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Tufan Türenç “Sermaye-Siyaset Sarmalında Medya” başlıklı konuşma yaptı. Şu anda zor bir süreçten geçildiğini aktaran Türenç, en büyük gazetenin mutfağında çalışan biri olarak çok büyük sıkıntılarla boğuşmak zorunda kaldıklarını aktardı. Basınınn tarihinden kesitler aktaran Türenç, ilk gazetenin çıktığı günden, Osmanlı'daki gazetecilerin işleyişinden günümüze kadar basının tam olarak özgür olamadığını söyledi. Bugün dönüp bakıldığı zaman medyanın en rahat olduğu dönemin koalisyon dönemleri olduğunu belirten Türenç, "Bu dönemlerde hükümetin kendi içindeki dengeler, medyaya baskı yapılmasını engelledi. Tek parti dönemlerinde ise medyaya dönük baskıların çok şiddetli olduğunu söyleyebiliriz" dedi. Türenç, şimdi ise daha değişik bir süreçten geçildiğini belirterek şunları söyledi:
"İktidar bugüne kadar rastlanmayan ve bugüne kadar uygulanmayan bir sistemi uygulamaya başladı. Medyada taraftar kazanmak. Kendine yakın alanlar yaratmak. Mevcut alanları ona göre dizayn ederek kendine yakın hale getiriyor. 40'a yakın ulusal gazete olduğunu varsayarsak aşağı yukarı 12-14 gazete tamamen hükümete bağlı. Hükümetin iktidarın isteğine göre yayın yapana gazeteler. Görsel medyada durum daha da vahim. 40'a yakın halkın izlediği kanalın olduğunu düşünürsek bunun 29'u doğrudan doğruda iktidara bağlı kanlalar. 8 kanaldan 4'ü muhalefet yapan, 4'ü de ortada durumu idare etmeye çalışan kanallar"
Türenç, Halk TV ve Ulusal TV'ye verilen cezayı eleştirerek bu kanalların muhalefetin lokomotifliğini yaptığını belirtti.
"ÇARE, SENDİKA"
Daha sonra soruları yanıtlayan Erinç ve Türenç, gazetecilerin sendikalaşmasının önemine değindi. Mesleki birlik ve beraberlikle sorunlara çözüm aranmaya çalışması gerektiğine vurgu yaptılar. Erinç, "Gazetecinin en önemli sıkıntısı iş güvenliğinin olmaması idi, şimdi can güvenliği de eklendi. Bunun çözümü Türk basınında yeniden toplu iş sözleşmesi dönemine geçmekten geçiyor. İşverenin yapması gereken, örgütlülüğe dönüşümü engellememektir. Gazetecilerin Basın İş Kanunu'na uygun çalışmasını sağlamaktır. Bir önemli husus da Başbakanın sürekli medyayı hedef göstermesidir. Bu tutumu devam ettikçe sorun çözülmez" dedi.
Tufan Türenç ise sendikalaşmanın şart olduğuna dikkat çekmekle yetinmedi 'Demokratikleşme de şart. Türkiye'yi yönetenlerin kafasında demokrasi kavramı yok. Siz 'polis destan yazdı' derseniz polis ne gazeteciyi ne de gazetesinin verdiği kimlik kartını tanır. Polis döver" dedi. Türenç, Gezi Parkı eylemlerinin felsefesinin de anlaşılmamış olduğunu savunarak "Gençler sadece demokrasi ve özgürlük istiyorlar" diye konuştu. Tufan Türenç, her şeye rağmen umutsuzluğa yer olmadığına, Türkiye'nin bu zorlu süreci de geride bırakacağını vurguladı.
Oturum başkanı Güver ise, gazeteci duruşmalarını takip ettiklerini, tutuklu gazetecileri ziyarete gittiklerini anlatarak 5 yılı aşkın süredir cezaevinde tutulan gazetecilerin de umutsuzluğu reddettiğini anımsattı. En son Silivri'de ziyaret ettikleri gazeteciler Mustafa Balbay ve Turhan Özlü'nün de içinde bulundukları olumsuz koşullara rağmen umudunu yitirmediğini ve herkesten umutlu olmalarını istediklerini söyledi.