Ekonomik durumumuz mehter marşı gibi. 2 ileri bir geri. Bazen de tersi oluyor yani bir ileri 2 geri.
Dünya faiz liginde ne yazık ki ikinci sıradayız.
Nas var, size ne oluyor denilen günden beri, faiz sarmalından bir türlü çıkamıyoruz.
Bir de üstüne çok yakında yaşadığımız siyasi manevralar eklenince çıkmaz daha da katmerlendi.
Ne yazık ki merkez bankası 50 milyar dolara yakın rezerv kaybına uğradı. Ufak ufak da olsa indirilen politika faizleri bir yıl sonra tekrar yükseltmek zorunluluğu doğdu.
Tüm bu gelişmeler esasen kırılgan olan genel ekonomik yapımızı da olumsuz etkileyeceği kaçınılmazdır.
Son dönemlerde şirketlerin iflas ve konkordato açıklamaları da bunun yansıyan yüzüdür.
Şirketler ekonominin genel dinamikleridir. Şirketlerinvarlıklarını sağlıklı sürdürmek ve gelişerek büyütmek ekonominin de büyümesi anlamını taşır.
Bu gibi belirsizlikler şirketlerde de bazı olumsuzluk sinyallerini gösterir. Önemli olan bu sinyalleri anlamak ve gereğini yapmaktır. Basiretli iş adamının önemi de bugünler içindir.
Finansçı sayın Erol Kılınç’ın da böylesi dönemlerde bazı pratik önerilerini paylaşmak istiyorum.
--Şirketin satış hacminin(cirosunun) artıp artmadığını özellikle dolar veya euro cinsinden takip etmen gerekir. Yıllık cironun düzenlenen fatura adedine bölünerek bulunan tutarsal ağırlığının şirketin iyi dönemleriyle karşılaştırılması önemli bir fikir verecektir.
--Ayni işlem personel sayısına bölünerek yapılması da mümkün. Mevcut personele göre ciro hangi oranda azaldığı ve artığı sürekli gözlenmeli.
--En çok satılan ürün türlerinde fiyat hareketlerine dikkat etmek gerekiyor,piyasadaki değişim ile sektördeki değişim bu anlamda mukayese edilmeli.
Bu tespitlere ilaveten;
Borçlardaki artış ile, cirodaki artışın oransal olarak uyumlu olup olmadığı, yani borçlarımız%80 artarken,cirodaki artış% 30 da kalmışsa, önemli bir uyarıdır. Borç ödemelerinde zorlanma olup olmadığı, borçların kapatılması bir başka borçlanmayla sağlanıp sağlanmadığının analizi yapılmalıdır.
Stok devir hızının kontrol edilmesi gerekir âtıl stokların varlığı, kaynakların verimsiz hale geldiğinin bir işaretidir.
Reel karlılık oranının her üç aylık periyotlarda artış ve azalış durumları takip edilmelidir. Sektörel oranlarla karşılaştırmaları yapılmalıdır.
Teknolojik gelişmelerin neresinde olunduğu ve dijitalleşme ve pazarlama faaliyetlerimizin durumunun değerlendirilmesi gerekir.
Yüksek faiz ortamında en kritik konu yabancı kaynak maliyetlidir. Finansman giderlerinin, karlarımızda karşılanma oranın ne olduğunu bilmek gerekir. Faiz ve vergi öncesi kâr, finansman giderlerinden ne kadar yüksekse, durum o kadar olumludur. Ne kadar düşükse durum olumsuzdur.
Yukarıda belirtmeye çalıştığımız bazı tespitler o anki durumun teşhisi açısından bazı sinyalleri sunacaktır. Bunların görmezlikten gelinmesi daha büyük olumsuzlukların görüleceği anlamını taşır.
O nedenle olumsuzlukların erken fark edilip gerekli önlemin alınması olası olumsuzlukların önünü kesecektir.
Arzumuz, ülkemizdeki en tepedeki sorumlulardan, her bir yurttaşa kadar ülke olarak önceliğimiz ülkenin çıkarları olmalıdır. Kişisel beklentiler öncelenerek ülkeye zarar verilmemelidir.