Yıllar geçti ancak farkına vardım. İlkokul, Ortaokul ve Lise çağlarında tarih derslerinde hep sadece şunu okuduk ve öğrendik:
Hangi ülkenin ordusu, hangi tarihte nereye saldırmış, nereyi işgal etmiş? Sonuçta nasıl bir anlaşma olmuş ? Bu soruların karşılığı çok büyük yer tutardı tarih kitaplarında. Savaşların nedenleri de sonuçları da pek irdelenmezdi. Öyle ki yazılı imtihanlarda bazı tarih öğretmenleri 5-6 tane tarih yazdırır, bu tarihlerde neler olduğunu sorardı. Bunların tamamına yakını savaş tarihleri olurdu.
Savaşan ülkelerin imkanları nelerdir, insanları nasıl yaşarmış, savaş sırasında nasıl yaşamışlar, neler yapmışlar, savaştan sonra yaşamlarında ne gibi değişiklikler olmuş… Yaşadıkları savaşla ilgili olarak ne düşünmüşler, ne gibi reaksiyon göstermişler? Bunlar konu olmamış veya çok az yer tutmuştur okuduğumuz tarih kitaplarında. Şimdi nasıldır pek bilmiyorum. Benim tarih öğretmenlerim – hepsi nur içinde yatsın- bu konulara pek değinmezdi, çünkü tarih kitapları müfredat olarak bunları içermezdi.
Hepimiz Kurtuluş Savaşımızın bütün safhalarını az çok biliriz. İşgal ordularının askerleri nerelerdedir? Bunlar ne yapmaktadır? Nerelere kadar gelmişlerdir? Biliriz.. Ama bir şeyi hiç bilmeyiz: Cepheden uzaklarda, savaşan ülkelerin halkı nasıl yaşamaktadır. Bu yaşam ülkelerin durumunu ve savaş gücünü nasıl etkilemektedir?
Bu konunun önemine yıllar sonra okuduğum bir kitapla varabildim: “Anların izinde”. Yazarı Hıfzı Veldet Velidedeoğlu. Düşman İzmir’e çıkmış. O sıralarda yazarın çocukluğunu yaşadığı Çorum’da insanlar nasıl yaşıyor? Ne yiyip ne içiyorlar? Kitabı okudukça bunları öğreniyorsunuz. Asker kaçaklarının at arabaları ile bir yerlere giden insanları nasıl soyduklarını öğreniyorsunuz. Böylece olayları geniş açıdan görüyorsunuz; savaşı kazanan veya kaybedenin sadece ordu olmadığını anlıyorsunuz. Yani halkın reaksiyonu önemli. Ama reaksiyonun oluşumu ve şekli halkın bilgisine ve dünya görüşüne bağlı. Bilen belki çok azdır: Osmanlı ordusu Çanakkale’de savaşırken Londra’da savaş karşıtı mitingler yapılmıştır.
Geçen Çarşamba toplantısında biz Dokümantasyon Merkezi olarak çok yararlı bir çalışmaya el attık. Başkanımız Müzeyyen Ünal’ın önerisi ile 1920-1930 yılları arasındaki devrede Birinci Dünya Savaşı’ndan çıkan Avrupa milletlerinin başına gelen sosyal, siyasi ve ekonomik olayları incelemeye başladık. Bu konuda asıl önemli olan şu idi: O zaman diliminde Türkiye ne durumdaydı, onlar ne durumdaydı? Benim payıma İtalya düştü. Biz 1919’dan itibaren istiklalimiz için savaşırken İtalyanlar kendi ülkelerinde ne yapıyorlardı? Türkiye’yi paylaşmak isteyenlerden Antalya, Konya, Muğla ve Aydın yöresini talep ederlerken İzmir’e çıkan Yunan askerlerinin Aydın’a kadar gelmeleri üzerine Yunanistan ile çarpışmak üzere Kuşadası’na çıkartma yapmaya kalkışan İtalya’nın ülkesinde olanlara baktık. Orada tek kelime ile siyasal ve ekonomik anlamda bir kaos vardı. Siyasi kavgalar, işçilerin grevleri ve fabrikaları işgalleri, köylülerin toprak reformu için ayaklanmaları, sokak çatışmaları, mitingler, yürüyüşler, ordunun bir kısmında emir dinlemezlikler… Sonunda çaresiz kalan kralın anayasayı da çiğneme pahasına faşist partinin başkanı Mussolini’yi hükümetin başına getirmesi ve ülkenin her açıdan daha da perişan duruma girmesi. İtalyanların Anadolu topraklardan vazgeçip sessiz-sedasız geri çekilmesinin de nedeni budur.
Biz 1.Dünya Savaşı’nın yenikleri arasında yer almışız. Ülkemiz işgale uğramakta. Ama başımızda Atatürk gibi bir büyük adam var. İtalya bu savaşın galipleri içinde yer almış ve başında Mussolini denilen kişi. Türkiye istiklal savaşını kazanmanın psikolojik anlamda nimetini bir büyük adam sayesinde yaşarken İtalyanların haline bakın.
Hep ne söylenir ? Tarihten ders alınmalıdır. Ama sadece hangi tarihte, nerede, kimlerin savaştığını bilmekle bu ders alınmıyor. Bizi olumlu duruma, İtalyanları ise perişanlığa yönelten faktörler tarihten ders almamız için örnek değil midir?
Bu arada bazı şeyler hep karanlıkta kalmıştır. Tarih öğretmenleri özellikle ilkokul ve ortaokullarda Kurtuluş Savaşında kadınların bile kağnı arabaları ile İnebolu’dan Ankara’ya mermi ve silah taşıdıklarını anlatmış ama bunların nereden geldiğini Lise öğrencilerine anlatmamışlardır.