irinci Dünya savaşı artan sanayi üretimi nedeniyle gereken enerji ihtiyacına dayalı paylaşım savaşıydı.
Buna en büyük engel Osmanlı imparatorluğuydu. İmparatorluk çağı yakalayamadı ve emperyalistlerce parçalandı.
Ortadoğu petrolleri emperyal ülkeler tarafından işgal edilirken suni devlet sınırları ile sömürüye devam edildi…
**
Günümüzde, üretim ile birlikte enerji ihtiyacı had safhaya ulaştı. Emperyalizm kapalı kapılar ardında petrolleri tamamen ele geçirme senaryoları çizmeye başladı. Bunun için Ortadoğu’da yeni paylaşım projeleri, yeni haritalar çizilmeye başlandı, mezhep, din, ırk, etnik köken kavgalarının kaşınması kararlaştırıldı. Zira böl, parçala ve yönet en iyi yöntemdi.
**
ABD yıllarca müttefik olarak sömürdüğü SADDAM HÜSEYİN’in kitle imha silahları ürettiğini ve dünya için tehdit oluşturduğunu söylemeye başladı.
Ilımlı İslam, dinler arası diyalog, Büyük Ortadoğu Projesi, Ortadoğu’nun demokratikleştirilmesi gibi akla cazip gelen sözler üretilerek oluşturulan kamuoyu ile 2003’te IRAK işgal edildi.
Ama ne kitle imha silahı var, ne de tehlikesi.
Irak’a getirileceği düşünülen demokrasinin IRAK’ın parçalanması olduğu şimdi anlaşılıyor.
Irak artık kan gölüne döndü, Iraklılar şimdi adeta Saddam Hüseyin’i aramaya başladı.
Bütün bunların sömürünün ve işgalin bahanesi olduğu çok sonra anlaşılacaktı.
**
Arkasından Suriye karıştırıldı. Tam 13 yıldır bu iki ülkede, çocuklar, kadınlar, zavallı insanlar buralardaki petrolü sömürmek isteyen emperyal güçler tarafından ırk, din, mezhep kavgaları kaşınarak birbirlerine öldürtülüyor. İşte DAİŞ in doğuşuna neden olan sosyolojik ve psikolojik neden de budur.
**
Bu bölgede, işgale, sömürüye kurtuluş savaşı ile direnebilen din, dil, ırk, renk, mezhep ayırımı olmadan herkesi birinci sınıf vatandaş olarak kabul eden, emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşı verebilen, çağdaş demokrasiyi hayata geçirmeye çalışan, “yurtta sulh cihanda sulh” diyerek dünya barışını öneren tek demokratik ülke Türkiye.
**
Atatürk Türkiye’sinin kuruluş felsefesi emperyalizmin Ortadoğu’daki sömürü düzenine engel oluyor.
Bu nedenle ülkemizde de karışıklıklar yaratılmaya, darbe girişimleri yapılmaya çalışılıyor, emperyalizm yine kötüyü oynayarak zafer kazanmaya çalışıyor.
Adil olanın peşinden gidilmelidir.
Ama insanlık bazen adil olanın değil, güçlünün/kötünün peşinden gidebiliyor. Türkiye kuruluş felsefesi ile kendi coğrafyasında adil olanı yakalayacak güçtedir. Tarih bu defa kötünün zaferini değil, adil olanın zaferini yazacaktır.
Bunu Türkiye kendi coğrafyasında başaracak güçtedir, yeter ki kuruluş felsefesinden ödün verilmesin.