Sayın İlker Akşit’in “Şehir Esnafının Duyarsızlığı, Vurdumduymazlığı” Yazısına Verdiğim Yanıttır.
Sayın İlker Akşit’in, 14 Ekim 2014 Salı günkü nüshasında kaleme aldığı, “Şehir Esnafının Duyarsızlığı, Vurdumduymazlığı” yazısında ortaya koyduğu görüş ve önerlerine karşın kaleme aldığım, yayımlanmasını rica ettiğim ancak gazetede yer verilmeyen yazımı aşağıdaki ikinci bölümde sizlerle paylaşmak istiyorum.
Akşit’in yazısını okumayanlar için özetle; … küçük esnafın sorunlarının çözümü konusunda, Wal-Mart örneğinden hareketle, İzmit esnafının duyarsızlığına dikkatimiz çekilmekte, Ticaret Odası Başkanı Sayın Murat Özdağ’ın şahsında ve anılan kurumun önderliğindeki çözüm çabalarına esnafımızın destek vermesi önerilmektedir.
1970-1980 yılları itibariyle dünya ülkelerini etkisi altına almaya başlayan küresel neo-liberal dalga, ülkemizde öncelikle, 24 Ocak 1980 kararıyla, rahmetli Turgut Özal döneminde hissedilmeye başlanmıştır. AKP’nin kurulduğu ve iktidar olduğu 2001- 2002 yılı itibariyle, anılan partinin iç ve dış siyasi zeminde alan açabilmek ve meşruiyet kazanmak kaygısıyla, söz konusu politikalar hiçbir önlem alınmadan, tüm kuralları itibariyle uygulanmaya başlanmıştır.
Oysa ki, bir kısım dünya ülkeleri, örneğin İtalya, kendi toplumsal gerçeğini dikkate alarak uygulamaya olduğu gibi geçit vermemiş, büyük alış-veriş merkezlerini kent merkezinin (Roma örneğinde) en aşağı 40 km uzaklıkta konuşlanmasına olanak sağlamış, yerel esnafı koruma hedefini gözetmiştir. Yine Fransa’da aynı kaygıları sahiplenmiş, kent merkezinde mega alış-veriş merkezleri’ nin yer almamasına, hatta küçük pazarların kendini korumasına özen göstermiştir.
İlimize dönüp baktığımızda ise; merkezde Careffour ile başlayan büyük alış-veriş kuruluşlarının konuşlanmasına sırası ile Real, Outlet açık pazarı, N.City, Çağrı vb. gibi şirketlere imkan tanınmış, kent esnafı yalnız başına ve korunaksız bırakılmıştır. En basitinden kent merkezinin yayalaştırılması veya belediyelerce otoparkların belirli kriterler çerçevesinde ücretsiz kullanılması gibi önlemler dahi alınmamıştır.
Bu bağlamda, yerel basını ve kalemleri çok önemsiyor, titizlikle takip etmeye çalışıyorum. Ancak kentin sorunlarının çözümü konusunda görüş beyan ederken, olaylara geniş bir perspektiften bakılması gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Bizlerin ise, kentlilik bilinci ile hareket etmemiz, sorunlarımız çözümü konusunda duyarlılık göstermemiz, katılımcı bir anlayış sergilememiz gerektiğine inanıyorum.
Sayın Akşit;
14/Ekim/2014 tarihli köşenizde; “Şehir Esnafının Duyarsızlığı, Vurdumduymazlığı” yazınız ile ilgili görüşlerimi sizinle ve mümkünse okuyucularınızla paylaşmak üzere, aşağıda vurgulamak istiyorum.
Kent merkezinde faaliyette bulunana içinde bulunduğu açmazın ve zorlukların nedenini “…Benim şehirde gördüğüm şudur: küçük esnaf dediğimiz zümre bir vurdumduymaz, umursamaz insanlar topluluğudur. Kendi çıkarlarını savunmaktan bile acizdir…”görüşünüze katılmıyor, incitici buluyorum.
Ayrıca, “…Bu kentin en vizyoner kurumu Kocaeli Ticaret Odasıdır. Murat Özdağ bu şehir için bir şanstır…” söyleminizi de, anılan kurumun yapısını ve işleyişini bilen ve bir dönem içinde bulunan biri olarak gerçekçi bulmuyorum.
İtirazlarımın nedenlerine ve çözüm önerilerime gelince : Öncelikle sorunun bir sistem tercihi meselesi ve yönetsel olduğunu unutmamak gerekmektedir. Ortaya çıkan tablonun kapitalist sistem ve neo-liberal uygulamalar sonucu olduğunu dikkate almamız gerekmektedir.
Kent esnafına haksızlık ediyorsunuz derken; hatıralarım yaklaşık beni 15 yıl öncesine götürüyor. O dönem Sayın Sefa Sirmen Belediye Başkanlığını yapıyor, Sayın Hüseyin Erol öncülüğünde kent esnafı ise, uluslararası sermaye hareketinden kendi korumak için çözüm arıyordu. Bu arada, “Kent Ticaret Merkezi” derneğinin kuruluş gününde Sayın Erol, Sayın Sirmen’e “…kuruluşu gündeme gelen ve kent merkezinde konuşlanacak olan “Careffour” mağazası ile ilgili endişelerini dile getirmesi karşısında, o toplantıda, Sayın Sirmen çaresizliğini ifade etmek durumunda kalıyordu.
Bu anımı “ 15 yıllık kent esnafının mücadelesinin sonuç vermediğinin yaşayan bir tanığı olarak” meselenin kişisel ve kurumsal değil, ekonomik sistem tercihi ile ilgili olduğunu vurgulamak için yazıyorum. Sermayenin serbestçe dolaştığı, serbest piyasanın kutsandığı, kamu erkini gücünün sınırlandığı, sosyal devlet ilkelerinin göz ardı bir anlayışın ve uygulamanın sonucu olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum.
Sorunun çözümü yarı resmi ‘’Ticaret, Esnaf” Odalarına veya şahıslarına sevgi, saygı duyduğum başkanlara bağlamak yerine, muhalif siyasi partilere görev düştüğünü hatırlatmak istiyorum. Uygulanan sistemin ortaya çıkardığı, adaletsiz ve yakıcı sonuçlarını düzeltecek, adil bir gelir dağılımını sağlayacak önerilerle toplum karşısına çıkmaları gerektiğini düşünüyorum.
Okur duyarlılığı çerçevesinde dillendirdiğim görüşümü değerlendireceğinizi umar, bu vesileyle çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Saygılarımla,
Cavit İNAM,