Ülkemizin siyasal, toplumsal ve sosyal oluşumunu derinden etkileyecek olan seçim sürecine girmiş bulunuyoruz.
Bu süreç; AKP’nin gücünün sınırlanması açısından, muhalefete özelliklede CHP ve kadrolarına büyük sorumluluk yüklemektedir. Öncellikle; AKP zihniyetinin neyi ve ne şekilde temsi ettiğine bakmak gerekmektedir. AKP’nin içtenlikle benimsediği ve uyguladığı; “Kapitalist” veya “Neoliberal” politikaların içeriği gereği; sermayeden yana tavır alınmasını, çevre ve insan faktörünü göz ardı edilmesini, devletin sosyal gözetim ve denetim işlevini bırakmasını, çalışanların korunmasız kalmasını, doğal hayatın tahribatına göz yumulmasını zorunlu kılmaktadır.
Ayrıca; AKP’nin sosyal politika tercihlerinde ise; yüzde 10 gibi antidemokratik seçim barajı uygulamaları ile etkin bir temsil imkanının ortadan kaldırıldığı, TMK (Terörle Mücadele Kanunu) kanunu kanalıyla özgürlük alanının daraltıldığı, ifade özgürlüğün kısıtlandığı, “Seçim ve Partiler Kanunu” vasıtasıyla, TBMM’nin etkinliğinin sınırlandığı, lider sultası altında otoriter bir yapılanmaya olanak tanındığı bilinmektedir.
Demokrasi anlayışının seçim sandığı mantığıyla sınırlandırıldığı, çoğulculuk değil, çoğunluk anlayışının öne çıkarıldığı, sivil toplum kuruluşlarının tepkilerinin ve önerilerinin dikkate alınmadığı, Sayıştay gibi mali denetim kurumlarının etkisiz kılındığı, İhale Kanunu’nda yapılan sayısız düzenleme ile kurulun etkisiz hale getirildiği, işlevsiz kılındığı; Torba Yasalar” kanalıyla TBMM’ doğal işleyişine müdahale edildiği, tartışma ve müzakere koşullarının kısıtlandığı izlenmektedir.
Böylesine siyaseten olumsuz bir oluşum karşısında, seçim maratonuna başlamış bulunuyoruz. Bu nedenle, mahalli seçimler kendi varlığının ötesinde bir anlam ve önem taşımaktadır. Ülkemizin geleceğinin biçimlenmesi açısından, seçim sonuçları büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, yüzde 10 seçim barajının ortaya çıkardığı, iki tablolu siyasi sistem, ana muhalefet partisi konumundaki CHP ve kadrolarına büyük sorumluluk yüklemektedir. Sadece CHP kadroları diyerek haksızlık yapmamak, esasen sorumluluğun, muhalif konumundaki halkımızın sırtında olduğu unutmamak gerekmektedir.
Genelden yerele dönersek; Kocaeli bazında ve özellikle İzmit düzeyinde yapılması gerekenler konusunda düşünce ve öngörülerimi sizinle paylaşmak istemekteyim.
Öncelikle CHP’nin aday belirleme sürecini, demokrasi ilkelerine bağlı kalarak çok demokratik bir şekilde yönettiğini kabul ve teslim etmek gerekmektedir. Bundan sonra yapılması gerekenin ise; CHP’li kadroların, belirlene adayların yanında durması ve aktif destek vermesi gerekmektedir. Burada Sayın Ecevit’in “halkın tribünlerde seyirci gibi değil, sahaya bir oyuncu gibi girmesi gerektiği” saptamasından hareketle, bu fikriyata inanan kadroların saha çalışmasına katılması gerekmektedir. Bu bağlamda; katılımcı ruhun parlatılması ve çağdaş değerler doğrultusunda politika yapılması sağlama konusunda, CHP İl yönetimine sorumluluğunu hatırlatmak isterim.
Seçimlerde yapılacak saha çalışmasına gelince; Öncelikle, İktidar tarafından uygulanan ekonomik politikalar hedef alınmalıdır. Söz konusu; neoliberal politikaların; adaletsiz gelir dağılımına yol açtığı, fırsat eşitliğini ortadan kaldırdığı, serbest piyasa düzenlemesi karşısında tüketiciyi korumasız bıraktığı, köylünün emeğinin karşılığını alamadığı, işçilerin sendikal haklarının engellendiği, taşeron işçi çalıştırmalarının yaygınlaştırıldığı, iş güvenliğinin göz ardı edildiği, işçi ölümlerin büyük boyutlara ulaştığı, çalışanların haklarının korunamadığı, merkez ve yerel yönetim kademelerine ideolojik yakınlıkları olanların kayrıldığı, yönetim anlayışında, şeffaflık ve denetlenebilirlik ilkelerine yer verilmediği gibi benzer eleştiriler gündeme mutlaka taşınmalıdır. Yerel bazda ise; bir önceki seçimlerde seçmene yapılan vaadler ile gerçekleştirilen farklar ortaya konmalı, sağlanan kaynakların verimli kullanılmadığı, somut verilerle açıklanmalıdır. Bu seçim sürecinde ; CHP sosyal demokrat kimliğini öne çıkarmalı Bu bağlamda; sosyal belediyecilik uygulamaları ve örnek kentler ilham alınmalıdır.
Akla gelenlerden ilk önerimiz, “Ekmek Fabrikası” uygulaması vaadi olmalıdır. Uygulanan kentlerde (Eskişehir, Bursa, İstanbul, Antalya, Ankara, Sakarya) başarı örnekleri sergilenmelidir. İçme su kaynaklarımız ticari amaçlı olarak değil( Derince, Yuvacık Belediyesi uygulamaları gibi), sosyal amaçlı değerlendirmeli , halkımıza kaliteli ve uygun fiyatla su temin etme taahhüdünde bulunulmalıdır.
Kültür ve sanat alanında yeni projeler oluşturulmalıdır. Uluslararası sanat ve kültür aktiviteler organize edilmeli ve geleneksel hale getirilmelidir.İstanbul sanat çevreleri ile, özellikle İKSV (İstanbul Kültür Sanat Vakfı)ile organik ilişkiler kurulmalıdır. Anılan kurum organizasyonuna dahi olunmalı, aktivitelerden kentimiz istifadesine olanak sağlanmalıdır. Ayrıca; Kocaeli Üniversitesi ile kent arasında organik bağ kurulmalı, kentin sosyo-kültürel bazda kalkındırılması planlanmalıdır.
Netice itibariyle; yaklaşan yerel, Cumhurbaşkanı ve TBMM seçimlerinin ülkemizin geleceğinin şekillenmesi açısında çok önemli olduğu ortadadır. İleri demokrasi ilkelerinin hayata geçirildiği, hukukun üstünlüğünün sağlandığı, özgürlüklerin geliştirildiği, hoşgörü ikliminin egemen kılındığı bir ortamı hayal eden ve buna inanan tüm bireylerin söz konusu seçim sürecinde aktif görev alması ve sorumluluk yüklenmesi kaçınılmaz olduğu gerçeği ile yüzleşmeli ve bu doğrultuda hareket edilmelidir.
Saygılarımla,