Geçenlerde çok beğenerek izlediğim bir Tv. programında (CNN TÜRK’te Enver Aysever/Aykırı sorular) Ercan Karakaş anlatıyordu:
‘’Yeni CHP. eskisinden farklı olmalıdır. Yeni seçmen profili, daha fazla demokratikleşmeye ve insan haklarına önem veriyor. Parti’nin programında var olan bu değerlerin daha çok öne çıkartılması gerekir’’ diyordu.
Bu söyleme, gerçekleşmesini istediğim temenniler olarak sonuna kadar katılırım. Ancak, Türkiye’de seçmenlerin büyük bir çoğunluğunun ilk sıralardaki taleplerinin böyle olmadığını tahmin etmekteyim.
Niye böyle düşünüyorum?
Şimdi bu olumsuz düşüncemi biraz açarak, maddeler halinde gerekçelerimi anlatmaya çalışacağım:
Aslında gerçek yaşamda neler olup bittiği, en iyi şekilde toplumun içinde gündelik yaşam esnasında ortaya çıkıyor.
Örneğin; sıradan insanların bir arada bulunduğu ortamlarda, sohbetlere kulak verirseniz toplumun aynadaki yansımasını görürsünüz.
Dikkat edin, kulak verin neler konuşulduğuna, ortalama vatandaşımızın yaşama bakışını net bir şekilde anlayacaksınız.
Örneklemek için, bir minibüste ayakta sıkışmış vaziyette sayahat etmekte olan iki genç adam arasında şahit olduğum bir konuşmayı aktarmak istiyorum:
‘’Bana …….. bankasından 10.000 TL.limitli kart göndermişler. Halbuki başka bankaların daha önce verdikleri kartlarım vardı. Ama yine de kartı kabul ettim. Ne olur ne olmaz, bakarsın acilen lazım olur, kullanmam gerekebilir.’’
‘’ O banka bana da daha önceden kart yollamıştı. Ama benim yıllardır kullandığım başka banka kartlarım olduğu için kabul etmedim ve iade ettim.’’
Yukarıda bahsettiğim diyalog hiç sakınılmadan ve adeta çevredekilerin özellikle duymasını ister gibi oldukça yüksek ses tonu ile gerçekleştiği için, ben ve daha bir çok kişi ister istemez kulak misafiri olmuştuk. Bu insanlar konuşmalarından anlayabildiğim kadarıyla civar fabrika çalışanlarındandılar. Konuşmalarının duyulmasından bırakın rahatsızlık duymayı, tam tersine bankalar tarafından istem dışı kredilendiriliyor olmaktan kendilerini daha iyi hisseder gibiydiler ve bu davranışları, tıpkı bazılarının facebook gibi sanal ortamlarda sosyal paylaşım adı altında kendilerini teşhir ederek iyi hissetmelerine benziyordu. Galiba bu yeni davranış biçimine sosyal teşhircilik deniyor. Bu durum kapitalizmin teknoloji yoluyla sosyalleşmesi olarak da algılanabilir.
Şimdi konumuza dönecek olursak:
Sevgili Ercan Karakaş, kendi dünyasına göre (İnsan hakları ve demokrasinin yüceltilmesini talep eden) insan malzemesi çoğunluğunu bulabileceğini sanıyorsa bence yanılıyor. Zira; yukarıda anlattığım diyalogda ortaya konulan yaşam algısı ve bakış açısı, toplumun emekçi kesimi dahil neredeyse tamamını tüketim toplumu modeline uygun hale getirmiş durumdadır. Artık herkesin tek bir derdi vardır: En iyi tüketici (Bencil, gösterişçi, paraya ve harcamaya endeksli bir tip) olarak mutluluğu yakalamak! Gerisi demode solcuların zavallı rüyasıdır.
Kim bilir, belki de ben yanılıyorumdur. Belki Ercan Karakaş haklı çıkar ve mensup olduğu siyasi parti böylesi söylemlerle propagandasını yapar ve başarılı olur. Böyle bir durumda ben çok mutlu olurum, ama herhalde gerçekleşmesini görmeye ömrüm yetmeyecektir.
Benim gibi fazla zamanı olmayanlar ve de genç olup beklemeye tahammülü olmayanlar için, hem keyifli hem de insanca bir düzen kurabilmek için acaba farklı bir metot var mı’dır?
Sanırım Dünya’da sosyal demokrasinin yeni ev ödevi bu soruya yanıt aramak olmalıdır.