Geçtiğimiz hafta Giresun sel felaketi yaşadı.
Bunun tek nedeni kısa zaman içinde düşen yoğun yağış değil. Çünkü bu tür yağış, dünyanın her tarafında sel tahribatına neden olmaz. Olayın asıl nedeni topoğrafik yapıya uyumsuz yerleşim, havzadaki doğal ormanların tahribi ve derelerin normal akımlarının engellenmesidir.
Son yıllarda neden, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de kısa zamana sığan, çok yoğun yağışlar olmaktadır? Nedeni bellidir; Küresel İklim Değişikliğine bağlı olarak bütün dünyada ortalama hava sıcaklığında olan artış.
Küresel bazda bütün dengeleri bozarak dünyayı felakete doğru götüren bu artışın sebebi biz insanlarız. Bilim dünyasında “sera etkisi” denilen bir olay var: Doğal şartları hiç dikkate almaksızın yaptıklarımız yüzünden, sera gazları olan Karbondioksit, Metan, Diazotmonoksit, Klorofluorkarbon gazlar ile Troposferik ozon gazlarının havadaki konsantrasyonu anormal derecede arttı ve artmaya devam ediyor. Bu gazların bir tür sera örtüsü konumunda dünya atmosferinde oluşturduğu tabaka, kızılötesi ışınları (yerden geriye akseden güneş ışınları) yakalayıp dünya yüzeyine yeniden aksettiriyor. Ancak bu gazların artışı sonucu yoğunluğu artan tabaka, ışınların her geçen gün daha fazlasını tekrar geriye döndürmekte ve hava sıcaklığı küresel olarak fazlalaşmaktadır.
Bu gazlar içinde, hava sıcaklığını arttırmada %61 pay ile karbondioksit başroldedir. Yüksek payı nedeniyle, olayın farkına varan ülkeler, bu gazın artımını özellikle orman alanlarını koruyarak ve çoğaltarak frenlemeye çalışıyor. Özellikle bu gazın süregelen artış ritmine göre 2030-2050 yılları arasında dünyanın ortalama sıcaklığı (+15 derecedir) 18-20 dereceye kadar yükselecek. İnanmayacaksınız ama yakın bir gelecekte, özellikle yazın öyle sıcaklar olacak ki Akdeniz ve Güney Ege’de yazlığı olanlar oraya yazın değil, kışın gidecekler. Zengin Araplar acaba neden Doğu Karadeniz bölgemizde araziler ve evler satın alıyorlar!
Bilim insanları küresel hava sıcaklığının artışı nedeniyle daha 70’li yıllarda, denizlerden buharlaşmanın artacağını, bu nedenle özellikle topoğrafik yapıya bağlı olarak belli yerlerde çok yoğun yağışlar olacağını belirtmiştir.
İşte Doğu Karadeniz Bölgemizde olan budur.
Giresun’da olan tahribatın son derece büyük olmasının ana nedeni yağış suyunun tamamına yakınının yüzeysel akışa geçmesidir. Çünkü havzadaki ormanların tahribi ve betonlaşma yağış suyunun toprağa geçişini önlemektedir. Toprağın alabildiği su miktarı öncelikle geçirgenliğine ve sahip olduğu rutubet şartlarına bağlıdır. Ormanlarda, ölü örtü sünger gibi özel yapısı sayesinde yağış suyunu büyük oranda bünyesine alabilmekte ve bu da yüzeysel akışı frenlemektedir. Bir örnek verelim; İsviçre'de yapılan ölçümlerde 10 cm kalınlığında bir su tabakasının tarla toprağında 95 dakikada, o tarlaya bitişik orman toprağında 5 dakikada süzülüp çekildiği belirlenmiştir.Ancak şunu untmayın ki fındıklık alanları, bu açıdan doğal ormanın yerine koymak mümkün değildir.
Yağış suyunu tutan yok!..Dere yataklarında binalar..Siz kime ve neye güveniyor sunuz?
Kesinlikle unutulmamalıdır ki Küresel Isınmada süregelen artışa bağlı olarak özellikle Karadeniz Bölgemizde her yıl, kısa zaman içinde düşen yağış miktarı daha da artacak, sel tahribatlarının önü alınamayacaktır.
Kaynak:
a) La foret privée francaise et revue forestiére europeenne.Mars-Avril
1977
b) Nottola B., Eccher dall’Eco A., 1989. L! albero, l’uomo e l’ambiente.
Cellulosa e carta. 1989. No 6