Sevgili okurlarım, uzun bir aradan sonra sizlerle tekrar birlikteyim…
Yoğunluğumdan dolayı köşem biraz boş kaldı…
Ama sizler yapmış olduğum çalışmaları gerek sosyal medyadan gerekse duyumlarınızla biliyorsunuz…
Bana rakip olduğunu zanneden ve spor adamcılığı oynayanlar ise bırakın takip etmeyi aldığım nefesi sayıyorlarmış…
Benden bir şeyler kapmak için sıraya girmişler şimdiden…
Normal karşılamak lazım, yönetici olmak demek öğretici olmak anlamına da geliyor…
Yeryüzüne bir çok lider gelmiştir, bundan sonra da kainat var olduğu sürece gelecektir…
Bana göre en büyük lider ise tartışmasız Mustafa Kemal Atatürk dür…
Başkumandan, halk adamı ve her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu…
İzindeyim Atam…
Sporu yönetmek çok zor olmakla birlikte, uçsuz bucaksız bir çölde suyu aramak gibidir…
Hukuk yok, hak yok, ehliyet yok…
Herkes spor adamı olabilir, ama herkes spor yöneticisi olamaz…
Zaten olsaydı benim bu camiada yerim olmazdı…
Yıllarca tırmalardım ve bugünlerime gelirdim…
Herkes bana çok şey yaptığımı söyler ama ben asla bir şey yapmıyorum diye yanıt veririm…
Aslında ben bir şey yapmıyorum, sorun bu camiada…
Bu camiada birçok kimse spor adına bir şey beceremediği, başaramadığı için benim yaptıklarım göze batıyor…
Bu ilde bir tane spor yöneticisi var; Yavuz Taşkıran hocam…
Bu ilin değerlendiremediği, yararlanamadığı spor adamıdır Yavuz hocam…
Bu günlere gelmemde hocamın bilgi ve tecrübesini almam bana hayat kazandırdı…
Yaşadığım, nefes aldığım sürece hocamın bir öğrencisi olarak yanında olacağım…
Maalesef diyebileceğim ve spor adına acı olan Gençlik Hizmetleri’nde spor adamının yetersiz olması…
Bir elin beş parmağını geçmez saymaya kalksam…
Hal böyle olunca kendin çal, kendin oyna!
Geçen kaza-bela Gençlik Merkezi’ne gittim…
Aklımdan binlerce proje geçti desem yeridir ama her zaman ki gibi nafile!
Kime söyleyeceğim de kim anlayacak!
Ama Gençlik Merkezi’nde söyleyecek birini buldum; duvarlar!
Muzaffer Çintimar’ı kişilik olarak çok severim, yalan-dolanını da görmedim…
Yâda küçük bir eleştirimde, alt kademedekiler gibi bana ‘seni mahkemeye veririm’ diye mesaj atacak kadar küçültmedi kendini!
Onu en çok destekleyen de eleştirende benim…
Kocaeli’nden sonra daha büyük yerlere yâda makamlara gideceğini de biliyorum…
Lakin!
En azından taşeron spor adamları gibi arkasından sallayıp yüzüne boncuk dağıtanlardan değilim…
Yâda beni müdürlükte bir yere atasın diye yalakalık yapanlardan da değilim…
Şuan yanında olan ve yanlış kararlar aldığında canım-cicim diyen, el pençe divan duran ve kendini gerçekten spor adamı zannedecek kadar bilenmiş kişilerden de değilim…
Mesela büyük kulüplerin isimlerine, gölgesine saklanan ve benim 20’li yaşlarda yaptığımı 30’lu ve 40’lı yaşlarda yapan spor adamları…
Mesela kaza-bela bazı devlet kurumlarına girmiş ve hiç bir şeyden anlamayan, arkamdan sallayan ve bir o kadar da korkak spor adamları…
Günü kurtarmanın derdinde olan spor adamları…
Sporu sevmeyen ve bilmeyen spor adamları…
Sonra devlet baba kurtar bizi!
Yazık, bu insanları kandırmayın!
Yoksa masa başında atıp tutarken içtiğiniz çaylar, kahveler boğazınızda kalır!
2020’yi de bu yüzden ve bunlar yüzünden kaybettik!
Yazıklar olsun!