İki aydan fazla süre önce kıymetli hocam Prof. Dr. Fikret Durusoy’u kaybettik.
Adasındaki yaptığı tatil esnasında acı haberi aldım. Spor Hekimliği Enstitüsü’ndeki ilk çalışma yıllarımda yüksek lisans araştırmalarımda benim danışmanım idi. Sonraki zamanda kurulmasını sağladığımız Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunda yöneticiliğimizi yapmıştı. İnanılmaz destekleri ve yönlendirmeleri beni bu günlere taşımıştır.
Birkaç yıl öncesine dönüyorum, sporun bir felsefe ama aynı zamanda didaktik bir uğraş olduğunu yıllarca bıkmadan usanmadan anlatan değerli hocam Dr. Adnan Orhun da yitirdiklerimizin arasında. En son konuşmamız yanında sevgili dostum Dr. Ramazan Savranbaşı varken olmuştu. Kitaplarını Ege Üniversitesi Spor Yüksekokuluna bağışlamış ve kütüphaneye ismini vermişti oradaki dostlarım.
Kaybedeli iki haftaya varan bir başka dostum Özer Özgün. Spor Akademisindeki öğrencilik günlerimden, onun askerlik mesleğini seçişi, atıcılık sporuna verdiği destekler, sonunda Urla’ya yerleşmesi, onu ziyaret etmeyi beklerken, acile götürülüşü, kıymetli eşi İsmet hanımla görüşmelerimiz, hastanede yaşam makinesine bağlı hali ve hazin kötü haberi alışım…
Sayesinde atıcılık sporu ile tanışmam başlamıştı. O yıllardaki atıcılıktaki silah eksikliği, malzeme teminindeki zorluklar, yurt dışından getirilen uzman antrenörler, ve ısrarla kaliteli sporcu ve antrenör yetişmesinde ortak çabalarımız tarih sayfalarında yerini aldı.
Atıcılık derken, bu sporun Türkiye’deki en uzun temsilcisi Metin Sertoğlu’nu da birkaç sene önce kaybettik. Ülkemize davet edilen bir yabancı antrenöre tarihi yerlerini gezdirmeyi planımıza almış ve Bergama’ya götürmüştük. Müze ziyaretinin sona erdiğini söyleyen memura “Ben ne olursam buraya şimdi girebiliriz” sorusunu sormuştu. Karşıdan ilginç bir cevap geldi: “Diplomatik pasaporta sahipseniz, sizi ve misafirlerinizi alırım…”
Şimdi sıkı durun. Sertoğlu çantasına uzandı ve bir diplomatik pasaportu görevliye uzattı. İki dakika sonra Bergama’daki antik tiyatronun basmaklarında idik. Yanımızdaki antrenör bir Alman olan Uwe Riesterer idi. Onunla Bergama’dan Almanya’ya götürülen eserleri konuştuk. Aynı antrenör bir yıl kadar önce ülkemize yeniden seminer vermek üzere geldi.
Olimpiyat Komitesi üyesi olmam münasebetiyle zaman zaman kaybettiğimiz değerli spor adamlarımızın isimlerini telefonumda okuyorum. Bu insanlarımızın tamamı olimpik kavgamızın birer neferi olarak görev yaptılar.
Olimpiyat rüyamızın gerçeğe taşınmasındaki en büyük öncü Sinan Erdem’i asla unutmamalıyız. 2000 yılından bu güne kadar buna 2020 de dahil, bu hazırlıklar ve heyecanların temeli Sinan Erdem’in engin uzak görüşlülüğüdür. Biraz yavaşladığımızı hissettiğimiz bu yolda durmadan yeniden yeni yol haritalarını çizmeliyiz.
Sevdiklerimizi kaybediyoruz ama onları asla unutmuyoruz. Spor insanları, spor adamları, spor öğrencileri, spor medyası biraz daha aktif olmayı öğrenmelidir. Günlük maç sonuçları gelir geçer. Biz daha sağlıklı insan ve spor dolu yaşamları kurgulamalıyız. Yaşam kadar ölüm de bu dünyanın gerçeği. O halde daha çok çalışmaya ne dersiniz?