Ülkemiz çok dinamik, bugün başka bir konuyu yazacaktım.
Ama geçtiğimiz Cuma günü Sefa Sirmen’in cezaevine konulması kentteki en önemli konu oldu, konu ulusal basına yansıdı. Konu SİYASET-ADALET VE SEFA SİRMEN düzleminde kafaları karıştırdı. Çok üzüldük, bu nedenle bu gün çok tartışmalı olan bu konuyu yazma gereği hissettim.
AKP iktidarında ne yazık ki Adalet çok daha siyasallaştı. Bu günlerde Danıştay ve Yargıtay üyelerinin kanunla işine son verilmesini tartışıyoruz. Siyasal iktidar yargının en üst kademesini dahi dizayn etmeye çalışmakta. Türkiye Cumhuriyeti totaliterleşmekte, barolar yeteri kadar seslerini çıkartmıyorlar. İnsanlar artık korkmaya başladılar. Siyasal iktidar kendi partililerini her ne olursa olsun korurken, diğerlerinin üzerine gitmekte ve ne yazık ki toplum bunu görerek sinmekte, korkmaktadır. Sefa Bey’le milletvekili olduğu dönemde siyaset konuşmaya başlamıştık. Milletvekilliği bittiğinde ise dokunulmazlığı kalktığı için yaklaşık 45’ e yakın soruşturma ve dava açılmıştı. Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi olduğum 2009 yılına kadar davalarını bizzat takip etmiştim. 2009 yılında belediyeye karşı davalara girmem yasal ve etik açıdan mümkün olmadı ve kalan davaların takibini bırakmak zorunda kaldım.
Sefa Bey’in cezaevine konulmasını sağlayan dava İZGAZ’ ın yapım ihalesine ilişkin bir dava olup, alt mahkemelerden başladı, Ağır Ceza’ya kadar gitti. İZGAZ yönetiminde bulunanların tamamı bu davadan sıyrıldı. Sadece Sefa Sirmen maalesef bu davadan mahkum edildi.
110 Milyon Dolara yaptırılan bu tesis 550 milyon Dolar civarında bir rakama satıldı. Hatta satış bedelinin tamamı AKP’ li belediye tarafından belediye şirketlerine yetkisiz ve kanunsuz olarak aktarıldı. Zannederim Sayıştay denetimi nedeniyle paralar taksit taksit belediyeye geriye alındı, bu paranın ne olduğu belli değil. Bu para ile kalıcı bir eser de yapılmadı. Şimdi Fransızlar bu tesis nedeniyle ciddi paralar kazanıyorlar. Sahi belediye bu para ile hangi tesisi Kocaeli’ye kazandırdı?
Bu davada belediye avukat görevlendirdi, davayı temyiz etti. Davaya müdahalede bulundu. Bunu belediyenin yapması bir görevdir. Ama aynı belediye Antikkapı A Ş ve Belde A. Ş davalarında yazılı olarak talepte bulunulmasına rağmen davalara müdahale etmedi, avukat göndermedi, görevini yapmadı, suç işledi. Çünkü yargılananlar belediyenin AKP’li üst düzey yöneticileriydi. Burada belediye kamunun/yetimin malını korumaktan kaçındı. Böyle çifte standart olabilir mi ?
Görünen o ki Sefa Sirmen bu dava ile siyasetin kurbanı edildi. Burada Sefa Sirmen’ in lehine gelen son bilirkişi raporu ile mahkeme beraat kararı vermesine rağmen Yargıtay bu kararı bozarken ‘ceza vermelisin’ diyerek adeta yerel mahkemeye emir verdi.Yerel mahkeme de Yargıtay denetlesin diye olsa gerek, bu karara uydu ve karar aynı Yargıtay Dairesi tarafından onandı.Antikkapı A .Ş ve Belde A. Ş dosyalarında aynı şekilde Ankara’dan alınan lehe bilirkişi raporları ile AKP’ li üst düzey yöneticiler beraat ettiler. Belediye bu kararları neden temyiz etmedi? Neden o kararlar aynı şekilde bozulmadı.Böyle çifte standart olabilir mi ?
Halbuki tüm devletlerin yıkılma nedeni adaletsizliktir. Hukuk fakültelerinin varlık nedeni adalet için kalifiye avukat, savcı ve hakim yetiştirmektir. Bu nedenle fakültede hukukçulara ilk öğretilen kavramlardan birisi ADALET kavramıdır.
Adalet anlatılırken konu şöyle hikaye edilir “ALTININ İÇİNE BİR MİKTAR BAŞKA BİR ŞEY KARIŞTIRIN ALTIN YİNE ALTINDIR. AMA ARTIK ALTIN SAF DEĞİLDİR, ÖRNEĞİN 24 AYAR YERİNE 18 AYARDIR, AMA ALTINDIR. ADALETİN İÇİNE BAŞKA BİR ŞEY KARIŞTIRIN. O ZAMAN ADALET ARTIK ADALET DEĞİLDİR. O ZAMAN ADALET BİTMİŞTİR. ÇÜNKÜ ADALETİN AYARI YOKTUR. ADALET YA ADALETTİR YA DA DEĞİLDİR.” Bu karara bu açıdan bakınca insanın içi acıyor.