Son yazım sadece 2022 yılını değerlendirmek için yazılmış bir yazıydı.
Son yazım sadece 2022 yılını değerlendirmek için yazılmış bir yazıydı. Çoğu okurum neden bu kadar yumuşak bir üslupla yazdığımı sordu. Çünkü sadece bir değerlendirme yazısı. Gündeme dönelim.
İktidarın ortaklarından biri olan MHP’nin Ülkü Ocaklarının başında bulunmuş olan Sinan Ateş katlediliyor, bu konuda MHP’nin idarecileri cenazeye katılmıyor, ilk gün tepki vermiyor hatta ülkeyi ayağa kaldırmıyor, sessizliğe bürünüyor. Dahası Devlet Bahçeli’ye yakın olduğu iddia edilen bazı aktörler kendilerine ihanet edenlerin “gizli şucu bucu” olanların nasıl cezalandırılacağı konusunda mesajlar yayınlamaya başlıyor. Bu cinayet başlı başına Ankara’ya korku salma operasyonudur, ülkücü camianın bir kendi iç hesaplaşması değildir. Ülkücüler birbirini öldürmez, birbirini döver, hakaret eder, çatışabilir ama bu yanılmıyorsam ülkücü tarihinde de çok sık rastlanılan bir cinayet değil.
İçişleri Bakanı Soruları Neden Geçiştirir Acaba?
Dün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya bu konu soruldu. Normalde İçişleri Bakanının ilk gün çıkıp kendisinin detaylı bir açıklama yapması gerekiyor. Soylu bu soruları geçiştirdi.
Hangi Soylu? Terör gerekçesiyle İstanbul Belediyesi’ne kayyum atama çabaları içinde olan Soylu soruları geçiştirdi. Yani bu cinayetle şüpheli olarak adı geçen, tartışmaların içine adı bulaşmış olan MHP’nin milletvekili Olcay Kılavuz cinayetten sadece dört gün önce Süleyman Soylu’yu ziyaret etmiş. Koskocaman bir soru işareti var kafamda. O buluşmanın amacı neydi? O buluşmadan sadece dört gün sonra Sinan Ateş’in katledilmesini tamamen bir tesadüf olarak mı algılamamız gerekecek?
Meral Akşener ciddi bir tepki verdi. Dünkü meclis toplantısında Sinan Ateş’in eşinin mektubunu okudu. Bir meclis araştırması önergesi verilmesi talebinde bulundu. Ankara’nın göbeğinde siyasi cenahta bir cinayet işleniyorsa bu sadece vukuat-ı adliyeden bir olay değildir. Bunun karşısında aktörler ciddi bir sessizliğe bürünüyorsa bu da tartışılması gereken çok ciddi bir veri olarak karşımızda durur.
İktidar İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atamaya çalışıyor. Niçin? Ekrem İmamoğlu teröristleri işe aldı, İmamoğlu’nun işe aldıklarının yakınları teröristmiş bahaneleriyle … Yani ülkeyi yönetenlerin isimlerinin karanlık olaylara bulaştığı bir coğrafyada tavşanın suyunun suyunun suyundan İstanbul’a kayyum atama operasyonu çıkartmaya çalıştığı insanların içine düştüğü tabloya bakın!
Ekrem İmamoğlu dün bir liste yayınladı. AKP döneminde bombalı saldırılara karışmış isimler olmak üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde işe alınmış isimleri tek tek açıkladı.
Türkiye Seçime Gidiyor Ama Hangi Zeminde ?
Türkiye bu zeminde seçime gidiyor. Bu zeminde seçime giderken önceki yazılarımda Körfez’den bulduğu para, swaplardan aldığı para, Rusya’dan aldığı borç ertelemesiyle birlikte içeride bir şeyler yapmaya çalışıyor ve bir baskın seçime gitme ihtimali var diye yazmıştım. Baskın seçim tabirini kullanmak doğru mu? Zaten beş buçuk ay sonra seçim olacak. Ama ellerindeki para, yaptıkları hamleler o kadar riskli ki! İpin üstünde yürüyen jonglörün yumurtaları, tabakları tek tek sallanmaya başladı, bunlar düşmeden kendisini bir an önce ipin diğer tarafına atmaya çalışıyor.
Dile getirilen tarih 14 Mayıs. 14 Mayıs’ta seçime gitme ihtimali var. İktidar partisi bunu kendi içinde bu tarihi belirlemiş ve bunu muhtemelen Saray’a sunacaklar, bu tarihe yönelik bir strateji belirlemeye çalışacaklar.
Geçen günlerde yolda gördüğüm bir tanıdığım “erken seçim muhalefet için avantajlı mıdır dezavantajlı mıdır” diye sordu. Muhalefet kendi takvimini normal seçim tarihine göre ayarladığı, henüz bir lider veya aday belirlemediği için erkene alınacak seçimler içerideki hesapları kısmen karıştırabilir. Erdoğan sadece bunun için bile olsa seçimleri erkene alma motivasyonu olabilir. Biliyorsunuz, Erdoğan’ın böyle bir yetkisi var. Kendisi de istifa edip seçime gideceği için erken seçime gitmek gibi bir kozu kullanabilir.
Temel Karamollaoğlu’nun Söyledikleri
Temel Karamollaoğlu geçtiğimiz hafta bir röportaj verdi. Bir kenara not etmiştim söylediklerini. Bazı konularda kendisine katılmıyorum. “Erdoğan, Yavaş ve İmamoğlu’nu buldozer gibi ezer geçer” Bunu böyle okumak lazım. Karamollaoğlu’nun dile getirdiği bu iki isim Erdoğan’a karşı biri bir defa biri iki defa seçim kazanmış yaşayan tek siyasi aktörler. Buna katılmak mümkün değil. Ayrıca, şunu görmek gerekiyor; miting performansı olsun, salon performansı olsun, ekran performansı olsun bu isimleri potansiyel diğer adaylarla karşılaştırdığınız zaman bunlar biraz daha ön plana çıkabiliyor. İmamoğlu’nun miting performansı çok yüksek değil ama bir sempatisi var, halkla çok rahat iletişim kurabiliyor. Halihazırda Erdoğan’a karşı iki defa seçim kazanmış bir adama “Erdoğan onun üstünden buldozer gibi geçer” demek hem inandırıcı değil hem de bir karşılığı yok.
AKP Seçimi Kazanırsa Ülkede Bir Kaos Oluşur mu?
Bana bu soruyu sordular. Kendimce cevap vereyim. Eğri oturup doğru konuşalım. AKP elindeki hamleleri düzgün yapıp oyunu hukukun dışına çıkarak bile olsa seçim kazanmak üzere kurgulayıp sonuç alırsa, sandıktan bir başarı çıkartır ve seçimi kazanırsa, masa başından değil sandıktan çıkartırsa bu şu anlama gelir; AKP taraftarları çoğunlukta ve biz kaybettik
Muhalefet işini doğru yapsın, Erdoğan’ın karşısına doğru aday çıkarsın, seçimi kaybetmesin. Seçimi kaybettikten sonra neden kaos çıkar mı diye tartışalım? Kaos çıkmamalı. Masa başından bir zafer çıkartırsa, sandıkta kaybettiği seçimi İstanbul seçiminde olduğu gibi masa başında almaya çalışırsa ülkede bir kaos çıkabilir. Çünkü bu sivil darbe anlamına gelir. Ama bu olmadığı takdirde seçimi kazandı demektir, bir beş yıl daha AKP’ye katlanacağız ve AKP’yi görmeye devam edeceğiz demektir. Ondan sonraki seçimler üstünde çok büyük bir soru işareti var diyebiliriz.
Eyy Altılı Masanın Liderleri AKP’nin İcraatlarını Sosyal Medyada Neden Kötülüyorsunuz?
İktidar partisi her şeyi ele geçirmiş, tüm kurumları ele geçirmiş, medyanın tamamını satın almış, alamadığına komiserler atamış ve dolaylı sansürlerle onları baskılamış. Ama cumhurbaşkanı dün “Bizim icraatlarımızı sosyal medyada kötüleyen liderler var, geçmişler sosyal medyaya bizi gölgelemeye çalışıyorlar, varsın olsun” dedi. Mağduriyet edebiyatı yapıyor. İktidar partisi tüm medyayı satın almış, besleme maaşlı troller ordusu kurmuş, sosyal medyayı sansürleme yasası çıkarmış, buna rağmen elinde kalan son Twitter hesabıyla derdini meramını anlatmaya çalışan muhalifler karşısında bile kendisini mağdurmuş gibi göstermeye çalışıyor.
Ne Oldu Memur Emekli Maaşları?
Biliyorsunuz, memur ve emekli maaşlarına yüzde 25 zam yapıldı, sonra yüzde 30 oldu. TÜİK’in açıkladığı veriler üstünden bu zam yapıldı. İktidar partisi memur ve emekli maaşlarına zam yaparken TÜİK’in açıkladığı enflasyon verilerini bile yakalayamadı. Trafik cezalarını artırırken yüzde 123 zam yapan, YHT biletlerine zam yaparken bir sene içinde yüzde 153 zam yapan, kendisi parayı çekerken gerçek enflasyon oranlarına göre zam yapan iktidar partisi memura ve emekliye zam yaparken TÜİK verilerine göre hesaplama yapmaya çalışıyor. Sorsanız iktidar partisi buradan da mağduriyet çıkartır.
Ah Şu Anayasa Değişikliği Sorunu
Biliyorsunuz, Kılıçdaroğlu “Seçimden önce başörtüsü sorununu çözelim, yasa çıkartalım” diye açıklama yaptı. Erdoğan karşı hamle yaptı ve “temel haklar konusunda anayasa değişikliği yapalım” dedi. CHP MYK’sı bunu kendi içinde tartışmış ve “AKP’nin kayığına binmeyelim, karşı oy kullanalım ve kesinlikle bunun referanduma gitmesine izin vermeyelim” diye bir tavsiye niteliğinde karar almışlar. Son kararı Kemal Kılıçdaroğlu verecek.
CHP cesur olmalı ve “Başörtüsü yasağını biz çözeceğiz, bundan sonra bu ülkenin böyle bir sorunu olmayacak zaten halihazırda böyle bir sorunu yok. Ama biz insanlara siyasi yasak getiren, onları hücrelere tıkan, rakiplerini yargı eliyle eleyen, en temel özgürlük olan seçme ve seçilme hakkını elimizden alan bir adamla özgürlükleri konuşmak için onunla aynı masaya oturmayız, anayasayı değiştirmeyiz, hiçbir başörtülü seçmen bundan alınmasın onların haklarının garantörü biziz” deyip kesinlikle AKP ile aynı masaya oturmaması gerekiyor. Çünkü dört bir koldan seçimi kazanmak için her şeyi yapan Erdoğan’ın amacı başörtüsü sorununu çözmek değil, çözmemek, çözümsüzlüğü dayatmak ve bunun üstünden biraz daha ekmek yemeye çalışmak.