Ben bir türlü çiçek böcek yazıları yazamıyorum. Oysa size söz vermiştim.
Çocukluğumda sarışın bir şarkıcı herkese kokulu öpücükler, selamlar yollardı. Ben de bir gün gül kokulu yazılar yazacağıma inanıyorum.
Gelelim bugünkü konuya…
Dün takvime baktım. 22 Ağustos 2021.
22 Ağustos 1921 Sakarya Savaşı’nın olduğu tarih. Sakarya Savaşı’nın 100. Yıldönümü…
22 Ağustos 1921 günü başlayan savaş 13 Eylül 1921 günü bitiyor. Halil İnalcık’ da dahil olmak üzere tarih çalışan birçok bilim adamı Türklerin Anadolu’daki tarihi açısından Malazgirt Savaşı’ndan daha önemli ve büyük olduğunu belirtiyor.
Sayın Cumhurbaşkanı Sakarya Savaşı’nın 100. Yılı için ne söylediğini merak ettim. Hiçbir basın organında çıkmadı söyledikleri …
Cumhurbaşkanlığı’nın resmi sitesine tekrar tekrar baktım. En son 20 Ağustos Cuma günü KADEM hizmet içi eğitim kampını ziyaret etmiş, Cuma namazını kıldığı camiden çıkarken basın mensuplarının sorularını yanıtlamış. Ama 21 Ağustos ve 22 Ağustos günüyle ilgili hiçbir şey göremedim. Öyle ki, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı görevlileri hafta sonu tatilinde!
Cumhurbaşkanımızın her konuda bir fikri olduğunu herkes bilir. Sakarya Savaşı ile ilgili bir fikrinin olmaması yeni bir buluş değil!
Sakarya Savaşı’nın 100. Yıldönümünü andığı zaman Mustafa Kemal Atatürk’ten bahsetmesi gerekiyor.
Ama “Şahsı” bu konulardan bahsetmekten hoşlanmıyor.
Hatırlarsanız, Etiyopya Başbakanı Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili övgü dolu sözleri Saray’da sansürlenmesinin ve bütün suçun tercümanın üzerine yıkılmasının nedeni de bu!
Siyasal İslamcılar açık açık söylemiyorlar neredeyse “Savaşı keşke Yunan kazansaydı” deme noktasına bile geldiler. Bu sözün sahibi Fesli Kadir’i herkes tanıyor. Fesli Kadir’i tarihçi zanneden ve ona itibar gösterenler bile var.
Siyasal İslamcıların tek farkları onun kadar açık sözlü olmamaları. Hepsi farklı birer cübbenin altından çıkıyor ama amaç aynı.
Cumhurbaşkanı’nın Sakarya Savaşı’nın 100. Yıldönümüyle ilgili bir açıklama yapmaması beni şaşırtmadı.
Cumhurbaşkanımız bugünlerde dış politikayla hayli yoğun günler geçiriyor. Türk dış politikasının gizemli bir hedefi var. Türkiye ısrarla Kabil’deki Hamid Karzai Havaalanı’nı korumak istiyor.
Kabil’deki hükümet devrilmeden ve Taliban bir rejim kurmadan önce anlaşılabilirdi. Çünkü havaalanı Taliban’a karşı güvende tutularak uluslar arası uçuşlarının rahatça yapılması sağlanacaktı.
Ama artık Kabil’de Taliban var.
Türkiye hâlâ havaalanını korumak istiyor. Bu tuhaf değil mi sizce?
Kabil Havaalanı’nı daha önce Taliban’a karşı koruyacaktık ama şimdi kime koruyacağız?
Cumhurbaşkanı benim gibi kafası karışanlara şu sözleri söylemişti, hemen hatırlatayım:
“Amerika'nın çekilmesi sonrasında amacımız havalimanının emniyetini temin ederek bu ülkenin güvenliğine katkı sağlamaktı. Bu niyetimiz halen bakidir. Türkiye'nin Afganistan'daki askeri varlığı yeni yönetimin de uluslararası alanda elini güçlendirecek ve işini de kolaylaştıracaktır. Mesele, öncelikle Afgan makamlarıyla bir anlayış birliğine varmaktır. Farklı seçenekler üzerinde konuşabiliriz. Örneğin Libya’daki gibi ikili bir anlaşmayla da bunu çözebiliriz. Bu Taliban olabilir, daha önceki gibi mevcut yönetim olabilir. Bunların hepsiyle bizim dostluğumuz, arkadaşlığımız var. Bunun içerisinde Abdullah Abdullah bakidir, aynı şekilde şu anda ülkesinden ayrılmış olan başkan yine bunlardan bir tanesidir. Dolayısıyla hiçbir zaman kopmadık, kopmayız. Şu anda farklı tarafta kalmış olan arkadaşlarımız da yine bunların içerisindedir. Örneğin Burhaneddin Rabbani'nin oğlu gibi.”
Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerinden ben kendi adıma hem yeni yönetimin elini güçlendireceğini, hem de eski yöneticilerle ikili anlaşmalar yapabileceğini anladım.
Türkiye Afganistan’daki bir havaalanını koruduğunda ulusal ve uluslararası çıkarlar farklı mı olacak? Bilmiyorum, sade bir vatandaş olarak anlamadım.
Afganistan’da olan bir havaalanını korumak Türkiye için bu kadar önemliyse ABD ile para pazarlığına neden oturuldu?
Madem Türkiye’nin çıkarları söz konusuydu neden para pazarlığı yapıldı?
Devlet Bahçeli söylediği gibi Afganistan’daki bir havaalanını korumak bir beka sorunuysa, 600 asker yeter mi?
Kafamda deli sorular!
Gelecek hafta yasemin, hanımeli kokularda buluşmak üzere ….