Son günlerde medyada bazı Belediye Başkanlarının lüks araba sevdası üzerine eleştirel haberler yine çıkmaya başladı.
En son Muğla Büyükşehir Belediye Başkanının 850 bin TL. değerinde bir otomobili makam aracı olarak aldığı haberi basında çıktı.
Eleştiriler üzerine ilgililer, bu aracın promosyon olarak alındığını belirttiler. Öyle bile olsa, sosyal demokrat partili bir belediye başkanı olarak bu kadar pahalı ve lüks bir makam aracını tercih etmesinin yanlışlığı yazıldı, söylendi. Bu tarz eleştirilerin yapılmasını doğal karşılamak gerekir, çünkü ait olunan bu siyasal ideolojiye göre, vatandaşların vergileriyle böyle bir harcama hoş karşılanamaz hatta ağır bir şekilde eleştirilir. Çünkü, parasal kaynağın çok titiz bir şekilde kamu yararına kullanılması esastır. Aslında bu yaklaşım, bütün siyasal hareketler için geçerli olması gerekir. Belediye Başkanının kullanacağı makam aracının lüks olmasının kamu yararına hiçbir anlamı yoktur. Belki bir kısım siyasi anlayışa göre, temsil edilen Belediyenin forsu, gücü, büyüklüğü ile orantılı bir makam aracının kullanılması gerekirmiş gibi bir tercih söz konusu olabilir ki, bana göre yanlış bir değerlendirmedir.
Seçilmiş Belediye Başkanlarının toplumdaki itibarı, kullanılan makam aracının markası ve prestiji ile değil, sundukları belediye hizmetlerindeki başarıları ile orantılı olmalıdır.
Beklentiler böyledir de, gerçekte olanlar nasıldır derseniz, maalesef umulduğu gibi değildir. Zaten bu lüks makam aracı merakı, sadece Belediye Başkanlarının tercihleri ile sınırlı kalmayıp, kamu adına kaynak kullanma yetkisi bulunan neredeyse bütün makamlar için geçerlidir.
Diyanet İşleri Başkanından tutun, Ankara’da ne kadar üst düzey kamu yetkilisi varsa, ister seçilmiş ister atanmış olsun, hemen hepsinde bu yanlış tercihi fark edebilirsiniz.
Eğer bunun yanlış olduğunu düşünüyorsanız, kaynakların esas sahipleri olan vergi mükellefleri vatandaşlar olarak tepki göstermek durumundasınız. Unutmayalım ki, toplumda istisnasız her bir birey, vergi mükellefidir. Başka hiçbir beyana dayalı veya kaynağından kesintili vergi ödemiyor olsanız bile, Dünya’nın en haksız ve adaletsiz vergisi olan ‘’Dolaylı vergileri’’ tükettiğimiz her şey için hepimiz ödüyoruz. Hem de en yüksek gelir sahipleri ile en az kazanç sahipleri eşit oranlarda olmak üzere. Herhalde eşitliği en üst seviyede sadece bu vergileri öderken sağlayabiliyoruz!
Hal böyle iken, toplumun içinde ezici çoğunluğu sağlayan başta dar gelirliler olmak üzere, bütün vatandaşlarımızın vergilerin nerelere harcandığını sorgulamak en başta gelen görevi ve hakkıdır.
Bazı insanların yaşam biçimleri içinde lüks merakı kabul edilebilir bir tercih nedeni olabilir. Yeter ki, kamu kaynakları kullanılıyor olmasın ve istenildiğinde yapılan harcamaların kaynağı ile vergisinin ödenmiş olması açık ve net bir şekilde ispatlanabilsin.
Bunu kim, niye ispatlasın diye sorulacak olunursa, şu örnekle anlatılabilir:
Bir çok vatandaşımızın magazin basınından gıpta ile izlediği bazı şöhret sahibi kişilerin yaşantılarındaki aşırı lüks ve gösterişe dayalı yaşantılarını, nasıl ve hangi yollardan sağlayabildikleri, kazançlarının vergilerinin ödenmiş olup olmadığı hususu kesin sorgulanmalıdır. Aksi taktirde bu hayata kolayca ulaşabileceği zannıyla özellikle eğitim alt yapısı eksik olan insanlarımız inanmakta ve sonu hüsranla biten dramlarla karşılaşılmaktadır.
Bakınız; bir belediye başkanının lüks makam aracı kullanma isteğinin sorgulanması, yaşamın her alanını sorgulama zorunluluğunu bize nasıl hatırlatıyor.
Sonuç olarak;
Düşünme yeteneğini kullanmak ve geliştirip sorgulama yapabilmek, bizleri, hem haklarını arayıp savunan, hem de kamu yararını gözeten iyi birer vatandaş olmaya kadar götürebilir.