Çalıştınız ortamda aile↔sporcu düzgünse korkmayın derim. Bir antrenör, bir öğretmen yada bir yönetici olduğunuzu varsayalım.
Özellikle kuracağınız takımlarda eğer bu alt yapıysa aileye, A-takım seviyesinde ise oyuncu karakterine önem verilmesi gerekir. Konumuza alt yapıyla başlamak gerekirse; alt yapılarda özellikle antrenörlerin en çok düştüğü hata, çocuğu sadece yeteneğine göre oyuncu olup olamayacağına karar verip kendini ve çocuğu da o derece güdülemesidir. Bu mantıkta hareket eden antrenör sadece alt yapılarda ve günübirlik mutluluklarla mesleğini icra eder. Halbuki bir antrenörün ya da bir öğretmenin hatta bir yöneticinin kazançlarını kısa vadede değil, uzun vadede düşünmesi gerekir. Yani; Kazanırken kaybetmemek, kaybederken de çok şey kazanmak herhalde en doğrusu olsa gerek. Alt yapılarda antrenörlerin oyuncu seçimlerini yaparken özellikle aile detaylarını kaçırdıklarını son dönemde görmekteyim. Aile ortamı sağlıklı, iyi terbiye almış, evinde düzen yaratılmış, spor kültürü oluşturulmuş, evinde saygı ve sevgiyi bir arada yaşamış ailelerin çocukları sporculuk kariyerlerini daha sağlıklı bir şekilde yürüttükleri yadsınamaz bir gerçektir. Oyunculuk sadece yetenekle veya şampiyonluklarla olunmuyor. Eğer sahaya aileden aldığın o terbiyeyi (antrenöründen bağımsız)sahaya yansıtan bir çocuk her zaman her takımda kendine yer edinmiştir ve üst yapılara geldiğinde de edinecektir. Bu konunun özetine gelecek olursak alt yapıda sporcularımızın aileleri de aslında işimizi kolaylaştıran bir faktör olduğunu unutmamamız gerekir. Diğer bir konumuz ise üst yapılarda oyuncu karakteriyle yaşanılan olumlu ve olumsuz durumlardır.’’Oyuncu vardır vezir eder oyuncu vardır rezil eder…’’Biz negatif oyuncuları ele alalım ve sebeplerini tartışalım. sosyal medyadan takip ettiğimiz ve günlük hayatımızda karşımızı çıkan aşırı sinirli, her şeye itiraz eden, çok konuşan, her şeye söylenecek bir sözü olan ve herkesle tartışabilme özelliği olanJ oyuncular vardır günümüzde. Acaba hiç sorduk mu bu sporcunun karakteri altında yatan sebepleri ya da hiç sorguladık mı kendimizi bu konularda. Bence sorgulamak ve iyi tahlil etmek gerekir. Sorunlu oyuncuyla uğraşmak zordur. Ama esas olan sporcunuzu kaybetmek, kestirip atmak değil onu kazanabilmektir. Bence antrenörlüğün bir yönü de bu olmalıdır. Şöyle bir düşünelim özellikle alt yapılarda ülkemiz birçok branşta Avrupa ve Dünyada söz sahibidir. Peki aynı başarı neden üst yapılarda sönük kalmıştır. Cevabı çok basit aslında. Birçok oyuncunun günümüzde antrenörler tarafından özellikle alt yapılarda kobay olarak kullanıldıklarından kaynaklıdır. Antrenörlerin; deneme yanılma, ego tatmini, başarıyı küçük yaşta elde etmek için fiziksel ve psikolojik olarak çocuklara aşırı yüklenme, şiddet eğilimi gösterme gibi birçok yöntemi üst yapılarda hem oyuncuların karakterlerinin bozulmasına hem de uzun süreli sakatlıklara yol açmıştır. Bunu sadece antrenör değil okulunda derse giren veya okulun herhangi bir takımını çalıştıran bir beden eğitimi öğretmeni yada söz sahibi olduğu kulübü başarıdan başarıya koşturmayı düşünen bir yönetici olarak da düşünebiliriz. Sözüm sadece sporun içerisindeki yaşanılan olumsuzluklara ve yaşanılmaması gereken kötü durumlaradır. Çözüm önerisi olarak sporun aslında bir satranç oyunu olduğunu unutmamak gerekir. Sporu temelini antrenörlerin, beden eğitimi öğretmenlerinin ve yöneticilerin yapacağı doğru hamleler oluşturur. Bu kişiler aynaya bakıp kendilerini eleştirmeli, durum değerlendirmesi yaparak sorunların temeline inebilmeli ve yaratıcı çözüm önerileri üretebilmelidirler. ‘’HER GALİBİYET BİR BAŞARI DEĞİLDİR BAŞARI DİKENLİ BİR YOLDA ÇİÇEKLERİ EZMEDEN YOLUN SONUNA GİDEBİLMEKTİR.’’
Saygılarımla…