Spor federasyonlarının bir yasa ile yavaş yavaş özerk yapılması ardından gelinen nokta endişe vericidir. Önceleri her federasyon bu konuda müthiş istekli olsa da zaman içerisinde bu işin spordaki farklı sorunların kaynağı olduğu ortaya çıktı. Çünkü çoğu federasyon özerkliği, devletin kendilerine ayırdığı bütçeyi özerk biçimde harcayabilme hakkı olarak gördü. Oysa asıl istenen, özerkliği arzulayanların aynı zamanda kendi kaynaklarını da bulabilmeleri idi…
Özerkleşen federasyonlar önceleri devletten destek almayı sürdürdü. Onlara bir süre şans verildi. Ama gelin görün, sponsor bulamadım diyen her federasyon tekrar devletin kapısını çalmaya devam etti. Buradaki devletin GSGM (Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü) olduğunu belirtmemize gerek yok sanırım. O da ayırdığı genel bütçeden federasyonlarına bir şekilde katkıda bulunmayı sağlıyor. Ama nereye kadar?
Erzurum ve Trabzon organizasyonlarına ayrılmaya başlanan paralardan sonra yakın zamana kadar özerk veya devlete bağlı federasyonlar çok ciddi bir maddi sıkıntı içerisine girdiler. Olay o kadar çok ilginç boyutlara geldi ki, bazı federasyonlar 5-10 bin TL’nin bile peşine düşmek zorunda kaldılar. Bu isteklerine bile teşkilattan olumlu yanıt gelmedi. Bunun sonucu birçok faaliyet iptal edildi ya da ileriki zamanlara ertelendi.
Uzun seneler önce bazı başkanlar şunu söylüyorlardı: “Bize bu bütçeyi rahat harcama şansı versinler, aynı para ile daha çok faaliyet yaparım.” İlk bakışta akla yatkın gibi gelse de kimse, ‘bana devlet para vermesin, ben kendi kaynaklarımı kendim yaratırım’ diyemedi ya da demedi…
Ülkede en güçlü olduğu söylenen TFF (Türkiye Futbol Federasyonu) bile aslında devletin olanakları ile işini götürmektedir. Devlet malı olan onlarca stada yapılan maçlardan dolayı yayıncı kuruluşlardan telif hakkı kazanmaktadır. Her ne kadar bu paraları kulüplere pay etse de aslında giderek devlet bu işten zarar görmektedir. Herkesin bilmesi gereken bir doğru var: Bu stadların çoğu yine teşkilat tarafından işletilmektedir. Bakımı, işletmesi, personeli ve diğer paydaşları ile birçok harcaması devletin bütçesinden karşılanmaktadır. O zaman nerede kaldı bu özerklik?
İşin yayın hakkı, işletmesi, bütçesi derken gözden kaçan bir başka konu bulunuyor. Özerk olan federasyonlar, para kazanmanın yollarından biri olarak paralı kurslar açmaya başladılar. Hatta o kadar ileri gittiler ki, çoğu aday için ödenmesi zor ücretler talep edilmeye başlandı. Bazı federasyonlar ise bu işi eskiden olduğu gibi, Spor Eğitimi Dairesi Başkanlığı ile Üniversitelerin ortaklığında götürüyorlar. Hangisi daha doğrudur tartışmasına girmek istemiyorum ama orada da ciddi sıkıntıların olduğu bir gerçek.
Spor devletle mi yoksa devlette mi yönetilmelidir sorusuna da doğru cevaplar bulmalıyız. Özerklik derken devletin içine çakılmış bir kazığın boyutlarını tartışmaya açmak zorundayız. Çoğu federasyonun özerklik sonrası devletten ne kadar para aldığı bir bir açıklanmalı, bu paraların nerelere harcandığı belirlenmelidir. Ama yapmamamız gerek bir orantıyı da hatırlatmadan geçemeyeceğim. Harcanan paralara karşılık alınan madalya sayısı hesaplanmaya çalışılmamalıdır. Yoksa Erzurum için harcanan 735 milyonun getirdiği bir gümüş madalyayı oranlamaya çalışırsak bunu Cahit Arf halkalarıyla bile açıklayamayız…