İster kabul edin ister etmeyin, sporda sanayi devrimi gerçekleşmiştir. Merdiven altı, dükkan, mağaza derken artık spor ürünleri birer devrim sayılabilecek teknolojik gelişmelerle üretilmektedir. Hem ürünleri yapan makineler, hem de kullanılan malzemeler akıllara zarar verebilecek boyut ve özelliklere sahiptir.
İşin başka tarafına baktığımızda farklı tablolarla karşılaşıyoruz: Bir kere sanayinin her kesiminde çalışan ve üretenlere bakıyorum, çoğunluğu günlük yaşamlarında spor giysilerini kullanıyor. Ayakkabılar, tişörtler, spor çantaları, hemen tamamı sporda ünlü markaların logolarını taşıyor. Kocaeli’ne geldiğim ilk yıl içinde büyük marketlerin yiyecek içecek bölümlerinde otururken edindiğim ilk izlenim bu olmuştu. Bu durum diğer illerde de çok farklı değildir ama insanların serbest zamanlarında spor giysilerini tercih ediyor olmaları rahatlık ve konforun temsilcisi olabilir mi?
Bu insanlar çok farkı sanayi sektörlerinde çalışıyorlar. Günlük yaşamda kullandığımız bir çok alet ve aracın yaratılması, üretilmesi ve kullanıma kazandırılması için olağanüstü bir gayret sarf ediyorlar. Sabahtan başlarsak, oturduğumuz evin betonu için çimentoyu hemen şuracıktaki NUH ÇİMENTO üretmiş olmasın? Duvarlarımızdaki boyanın rengini biliyorum hocamız seçti ama markayı boyacılar belirlemedi mi? Hep yazarım, rengi kadınlar ama boyayı ustalar seçer. O boyaların yapılmasında ben markayı da seçiyorum: ‘POLİSAN’ diyorum çünkü o şirket bir dönem Değirmendere Bayan Voleybol Takımını destekledi. MARSHALL bence üzülmesin, onun yakaladığı ün ve şöhreti başka hiçbir şirket şu ana kadar yakalayamadı. GS şampiyon olduğunda giydiği forma o şirketin ismini taşıyordu.
Koç grubu, ürettikleri ürünlerin yurtdışında isimleri doğru okunamayınca bilinirlik ve tanınırlık konusunda sıkıntı yaşamıştı. Arçelik markası ülke içinde dere tepe her yerde alıcı ve kullanıcı buluyordu. Ama ürünlerin yurtdışına satılmasında kalite sıkıntısı olmamasına rağmen yalnızca isim konusunda endişeler yaşanıyordu. Derken marka ismi ortaya çıktı. Bu nasıl oldu? Bildiğimi sizlerle paylaşıyorum:
Rahmetli Koç, ‘ürettiklerimizi yurt dışında pazarlamalıyız, orada tanınmasını sağlamalıyız, lütfen başka bir isim yaratınız’ dediği toplantıdaki son cümlesini şöyle tamamlamıştı. “Öyle bir isim ortaya koyun ki, tecrübekonuşsun!” Tartışma saatler sürmesine rağmen bir sonuç alınamadı. En sonunda, bir önceki cümlede yer alan “Tecrübe Konuşsun” ibaresindeki ilk sözcüğün “BE”si, son sözcüğün “KO”su birleşiyor ve ortaya BEKO markası çıkıyordu.
Durduk yerde bunları yazmamın sebebi çok yakında başlayacak olan “Sanayi Yıldızlar Ligi” futbol turnuvasının başlayacak olmasıdır. Bugün aydınlanırken PHILIPS, arkadaşımın otomobiline yeni satın aldığı LASSA lastikler, çok eski model olmayıp henüz 7500 kilometrede olan HONDA motosikletim, eski oturduğum yere yakın olan HYUNDAI, karşıda yer alan FORD, nasıl alırız diye çalmadık kapı bırakmadığımız PIRELLI motosiklet lastikleri derken onlarca endüstri grubunun futbol takımları düzenlenecek olan turnuvada kendilerini sergileme fırsatı…
“Sanayi Yıldızları Ligi” sanıyorum futbol turnuvaları içinde olaya farklı bir yaklaşım sağlayacaktır. Kıyısında köşesinde kim nerede olursa olsun bu ligde yer almayı düşünmelidir. 20 yaşında bir delikanlı olan Üniversitemizle aynı yaşta olan OPET’i unutmadan geçemeyeceğim. Acaba bu yüzden mi gidip hep OPET’den benzin alıyorum?
Sanayi devrimi gerçekleşeli çok oldu ama bunu futbolla taçlandırma zamanı geldi gibi. Önce lokal ve sonra ulusal derken uluslararası boyuta neden taşımayalım?
Turnuvada görüşmek üzere…