Sporcu yetiştirme sayımız hızla azalıyor. Dijital teknolojiye esir olmuş haldeyiz
Bebeklerden başlayıp ilerlemişlere kadar, hatta yetişkinlerimiz dahil hepimiz sayısal bilimin ürünlerine takılıp kalmış durumdayız. Sporu oyun programlarındaki karakterlerle yapmaya çalışıyoruz.
Birkaç arkadaşım, gelmesi yakın olan yaz günleri için fazla kilolarından nasıl kurtulurum sorusu ısrarla gönderiyorlar. Arıyorum onları şu anda ne yapıyorsun diye, kadın olanı internette kereviz yemeği nasıl pişirilir onu öğreniyorum diyor. “Senin annen çok güzel kereviz yemeği yapar, ona sorsana” diyorum. Hatta portakal suyu ile ve haşlanmış nohut ilavesi ile... Mutfağa girse, kerevizleri yıkasa, soğanı hafifçe kavursa, önceden haşlanmış nohutları tencereye koysa, taze sıkılmış portakal (Finike olsun lütfen!) suyunu ekleyip kısık ateşte pişirmeye başlasa, internette geçirdiği zamandan daha aktif bir halde olacaktır. İstenirse, mutfakta bile birkaç egzersiz yapılabilir.
Küçücük bebekler, 3-4 yaşına gelmiş çocuklar eğer kahvaltı etmezler ya da yemek yemezlerse hemen Ipad’ler devreye giriyor. Çizgi filmler ve hele hele bol şekerli yiyeceklerin tüketildiği karelerle süslenmiş ise alın size erken obezitenin ayak sesleri... Yemek yerken, yedirirken teknolojik araçlardan yararlanmanın faydası nedir? Bunu annelere sormak gerekir. Ne yapamıyorlar da çocuklar önlerine konulan yemeklerini yemiyorlar?
Yakından tanıdığım bir anne, zaman zaman cep telefonundan internete girdiğini ve oradan indirdiği programlarla çocuğunun yemek yemesini sağladığını anlatıyor.
Gördüğünüz gibi, daha bebeklik ve çocukluktan itibaren hareketsiz bir yaşama alıştırılan insanlarımız ileriki yaşlarında da hareketsiz şekilde bir ömür sürmeyi isteyeceklerdir. Okula başladıklarında eğer spor dersleri tam anlamı ile yapılmıyorsa, tehlikenin boyutları daha da büyük olacaktır.
İster kabul edin ya da etmeyin, kitaplarda yazanın aksine bizim ülkemizde çocuklarımız sporla okulda karşılaşmaktadırlar. Hele iyi bir beden eğitimi öğretmeni ile ders yaparlarsa inanın bu büyük bir şans olacaktır. Ardından gelişen tablo şöyle şekillenecektir: Okulda çok hareketli ve spor yapan bir öğrenci kısa sürede bir kulüp takımında yer alacaktır. Bu, ona takım ruhunu kazandıracak, birlikte daha başarılı işler yapma alışkanlığı kazandıracaktır. Toplumumuzda arzu ettiğimiz işlerin başında bu özellik önemli bir yer tutmaktadır.
İşin bir başka fakat en önemli yanı antrenman konusunda inanılmaz düzeydeki bilgi eksikliğimizdir. Spor yapanlarımızın kondisyonlarını geliştirecek doğru egzersizler ne yazık ki yaptırılamamaktadır. Antrenman planlarından başlayın, beslenme, kuvvet, dayanıklılık, yetenek seçimi gibi birçok alanda çok büyük bilgi eksikliğimiz bulunuyor. Antrenör eğitiminde kalite düşüklüğü gözle görülür biçimde büyümektedir. Bunu önlemek için hem Üniversiteler hem de Federasyonlar daha ciddi çalışmalara girişmelidirler. Şunu kimse unutmasın, birkaç sayfa bilgi, birkaç seminerle bu işler düzelmez. Okuyan, karşılaştırma yapabilen, analiz becerisi yüksek antrenörlerle başarılı sporcular yetişir.
Her şeye karşın umutsuz olmamak gerekir. Hiçbir antrenör başarısız sporcular yetiştirmek istemez. Ben eminim, çok gayretle çalışıyorlar ama başarı ve performans için eğitim, bilgi, araştırma ve deneyim önemli basamaklardır. Bunu bir sisteme bağlamak spor yöneticilerinin işidir. Peki onlar nerede? Bakın sorun burada işte! Çünkü ülkemizde sporun yönetimi olmadığı gibi, sporun yöneticisi de yok...
İşe buradan başlamak gerekiyor. Spor yönetimi nedir, spor yöneticisi kimdir? Bu sorulara cevaplar bulabildiğimiz andan itibaren işler yoluna girecektir. Sporu bekleyen tehlikelerden kurtulma yöntemi budur. Önce bunu çözelim, sonrası gelecektir...