Türkiye'nin son yıllarda en önemli toplumsal meselelerinden biri, Suriyeli sığınmacılar konusu.
Yaklaşık on üç yıldır ülkemizde yaşayan milyonlarca Suriyelinin geri dönüşü, siyasetin ve toplumun ortak gündemi haline geldi. Peki, bu geri dönüşler gerçekten mümkün mü, yoksa kamuoyunu rahatlatmaya yönelik bir algı operasyonuyla mı karşı karşıyayız?
Tabelalar Değişiyor Ama Gerçekler Aynı
Son dönemde, Suriyelilerin Suriye'ye döndüğüne dair artan haberler dikkat çekiyor. Resmi açıklamalara göre yüzbinlerce Suriyeli gönüllü olarak ülkelerine geri dönmüş. Ancak bu rakamların arka planını incelediğimizde, gönüllülükten ziyade ekonomik, siyasi ve sosyal baskıların geri dönüşleri teşvik ettiğini görüyoruz. Bir diğer tarafta ise asıl büyük kitle hâlâ burada. Sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanan, eğitim sistemimize entegre olmuş, iş gücüne dahil olan, hatta vatandaşlık hakkı kazanmış Suriyeliler… Bu insanların büyük bir kısmı için Suriye'ye dönüş, yalnızca bir hayalden ibaret.
Böyle Bir Konforu Siz Bırakır mıydınız?
Düşünün; yıllardır her türlü kamu hizmetinden ücretsiz yararlanıyorsunuz. Avrupa Birliği fonlarından, Türkiye’nin sosyal yardım bütçesinden destek alıyorsunuz. Çocuklarınız yerel okullara gidiyor, kendinize bir düzen kurmuşsunuz. Bazılarınız iş sahibi olmuş, kimileriniz mülk edinmiş. Şimdi size soruyorum: Böyle bir düzeni bırakıp, ne olacağı belli olmayan bir çatışma bölgesine döner miydiniz? Dönmek isteyenlerin çoğunlukla ya ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu ya da toplumsal baskı nedeniyle bu kararı aldığı ortada. Ama birçoğu için Suriye artık sadece bir anıdan ibaret.
Gettolaşma ve Sosyal Uyum Problemi
Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde oluşan gettolar, geri dönüş ihtimalini daha da zorlaştırıyor. Kendi dillerini konuşuyor, kendi işlerini yapıyor ve kendi kültürlerini yaşıyorlar. Bu kapalı devre yaşam, sosyal uyumu zorlaştırdığı gibi geri dönüş ihtimalini de yok ediyor. Çoğu Suriyeli için Türkiye, "yeni vatan" olmuş durumda.
Algı Operasyonları mı, Gerçek Adımlar mı?
Siyasi iktidar ve muhalefet, geri dönüşler konusunda farklı stratejiler izliyor. İktidar, Suriyeliler için Suriye'de "güvenli bölgeler" inşa edildiğini ve burada yaşam şartlarının iyileştirildiğini söylüyor. Ancak bu bölgelerin ne kadar güvenli olduğu tartışmalı. Diğer yandan, geri dönüşlerin hızlandırılması için atılan adımlar, daha çok seçmen kitlesini ikna etmeye yönelik bir algı yönetimi gibi görünüyor.
Sonuç
Suriyelilerin büyük kısmı, ne yazık ki kısa vadede ülkelerine dönmeyecek. Türkiye'deki düzen, onları burada tutacak kadar cazip. Geri dönüşlerin kalıcı ve sürdürülebilir olması için yalnızca Suriye’de değil, Türkiye’de de ciddi politikalar üretilmesi gerekiyor. Ancak bu politikaların yalnızca seçim odaklı değil, toplumsal uyumu da gözeten bir anlayışla hazırlanması şart. Aksi takdirde, bu mesele yalnızca bir algı oyunundan ibaret kalacak ve toplumda giderek derinleşen bir huzursuzluk yaratmaya devam edecektir.