Türkiye'nin gündemi Kartalkaya da yaşanan faciaya kilitlendi. Bu faciada yaşamını yitiren vatandaşlarımıza rahmet, yakınlarına, ülkemize sabırlar ve başsağlığı diliyorum.
Kamuoyunda sorumluların kimler olduğu, kimlerin tutuklandığı yönünde çok sayıda tartışmalar var. O konuya girmek istemiyorum.
Garip olan, yaşanan bu tür olaylarda acilen RTÜK ün devreye girmesi ve yayın yasağı getirmesidir.
Konuların kamuoyunda tartışılmasının yasaklanmasının kime ne faydası var anlamıyorum. Halkın bilgi alma hakkı da gasp edilmiş olmuyor mu?
Sadece bu konuyla ilgili değil, benzer her olayda aynı tavrın takılması artık bir gelenek haline geldi.
Anlaşılıyor ki, bir yerlerden böyle talimat geliyor.
Bu konuşulmamasını isteme durumu bununla da sınırlı değil.
Mevcut yönetim, bazı konuların konuşulmasını istemiyor. Nedir bunlar
--ekonominin konuşulması
--yolsuzlukların, haksız kazançların konuşulması
--sokaklar çetelere teslim edilmiş, can güvenliği sorunu var bunların konuşulması
--Gençler geleceklerinden güvensiz yurt dışına kaçma çareleri içinde bunalmış olmalarının konuşulması.
Bunlara benzer konular konuşulsun istenmiyor.
Peki nelerin konuşulması işleniyor.
--Suriye’deki zafer ve yeni plaka numaraları
--Emevî camiinde namaz kılınması
--Apo’ya bağlanmış barış hayalleri
Oysa gerçekler o kadar farklı ki. Yeni Suriye hükümeti sanki bizi elinin tersiyle itmiş gibi görünüyor.
Bizden yaptığı ithalata %300-400 gibi gümrük vergileri uygularken, diğer ülkelere%7-10 gibi veya tamamen vergisiz işlem yapmaktadır.
Bundan en çok yakınan, kamuoyunda beşli çete diye anılan kalyon inşaatın sahibi de bulunmaktadır.
Diğer ilginç bir konu ise, Suriye’nin geleceğiyle ilgili olarak Roma’da yapılan toplantıya İtalya, İsrail, Fransa, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri katılırken, 900 km sınırı olan Türkiye bu toplantıda yer alamamıştır.
Basından öğrendiğimize göre yapılan başka toplantılarda da Türkiye’ye çağrı olmamış.
Bu çok rahatsızlık verici bir husus değil mi?
Bu hususta yetkililerin de bir açıklamasına rastlamadım.
Çok önceden planlanan BOB adım adım yürüyor. Saddam'la başlayıp Kaddafi ve Sedat’la devam eden proje buralara kadar geldi.
Bundan sonrası için kafalarında ne olduğu, şahsen ben bilmiyorum tabi. Ama yazılanlar ve çizilenler İran ve Türkiye diye dillendiriyor.
O nedenle tüm toplumumuz bunun bilincinde olmalıdır. Her kesimin sade vatandaşından en üst siyasetçisine kadar böylesi milli davalarda birlik ve beraberlik içinde olmamız kaçınılmazdır.
O nedenle her konunun siyasi çıkarlara uyar veya uymaz olmasına bakmadan açıkça tartışılmasının çok önemi vardır.
Zaman” sus konuşma!” Değil, tartışıp konuşup doğruları bulma zamanıdır.