Mart/2021’de bu köşede yazdığım bir yazıda, (21.04.2021) şu ifadeleri kullanmışım.
Naci Ağbal’ın görevden alınıp Şahap Kavcıoğlu’nun getirilmesinin amacı faizleri düşürmektir. Yani yüksek faizden vazgeçilip, düşük faiz yüksek kur dönemine geçmek faiz düşürüldüğünde de doların 10 TL olması kaçınılmazdır.
Düşük faiz nedeniyle tüm kaynaklar kullanılarak kredi muslukları açılacak, piyasaya para aktarılarak ev – araba vs. satışları hızlanacak sanal bir cennet yaratılacak. Ardından yandaş medya koru halinde “uçuyoruz, şahlandık” şarkıları ile kamuoyunu etkileyecek ve erken seçime zemin hazırlanacak.
Özetle bunları yazmışım. Faiz indirimi hemen başlatılmış olsaydı, bugünlerde seçim olabilirdi. Ancak merkez bankası başkanı Şahap Kavcıoğlu %19 faizi 5 ay süre ile indiremedi. Çünkü enflasyon sürekli artıyordu. Nihayet Ekim ayında özel olarak çağrılıp verilen talimat ve ardında üç başkan yardımcısının görevden alınması ile bir anda faiz 200 baz puan indirilerek %16’ya düşürüldü. Enflasyon %19,75’lerde olmasına rağmen bu yapıldı. Ardından dolar 9,55’lere fırladı. Birde gri listeye alınmamız ortaya çıkınca 9,84’lere kadar yükseldi.
Şimdi ne olacak? Mart/2021’de söylediklerim uygulamaya konulacak. Faizler yıl sonuna kadar 200 baz puan daha düşürülebilir. Yani faiz %14’lere iner. Bu durumda krediler patlar. Piyasa borçla canlanır, dediğim üzere yalancı bir cennet yaratılarak halk bir kez daha aldatılmaya çalışılacak. Çünkü iktidarda kalmak için başka hiçbir çare kalmadığı görülüyor. Halk aynı filmi 5. Defa izleyip kandırılır mı? Bilemiyorum.
Diğer taraftan başarısızlığın sorumlusu kendileri olmadığı yönünde bahaneler üretilecek. Sanal düşmanlar yaratılacak. Daha öncelerde de Almanya bizi kıskanıyor, ABD kıskanıyor denilmedi mi?
Şimdi de cumhurbaşkanı en son konuşmalarında 10 büyükelçinin istenmeyen kişiler olarak ilan edileceğini söyledi. Muhtemelen bu kişiler gönderilecek veya bu konu gündemde tutulacak. Eğer gönderilirse daha vahim sonuçlar oluşabilir. Doğal olarak diğer ülkelerde bizim elçilerimizi istenmeyen kişiler olarak değerlendirip geriye gönderebilir. Bu kez de derin dış ilişkiler krizi doğacak. Sonuçta ekonomik olarak bir faturanın doğması kaçınılmazdır. Tabi ekonominin kötüleşmesi, doların 10 TL’nin çok üzerine çıkmasının sorumlusu yine ekonomi yönetimi değil yabancı güçler olacaktır. Bu olay ne yazık ki mevcut yönetim tarafından iç politika malzemesi olarak kullanılmak istenmesinin faturası yine halka ödetilecektir.
Değerli okurlar, maliye bakanlığı geçen hafta kamunun borçlarını açıkladı. Borçlar maalesef roket gibi yukarıya gidiyor.
2018 yılında 1 trilyon 67 milyar TL olan borç 2021/Eylül’de 2 trilyon 181 milyar TL’ye çıkmış. Başkanlık döneminde borç artışı 1 trilyon 114 milyar TL olmuş. Oysa 2013’te bu borç 283 milyar TL idi. Bu borçlar kimin? Tabi ki vatandaşın borcu. Bu borcun yükü bizim değil, torunlarımızın torunlarına kadar gidecektir.
Tüm bunlara karşın ekonomi yönetimi hala ekonomiyi kurallarına göre değil, kendi anlaşılmaz ve sonuçları ortada olan kurallara göre yürütmekte ısrar etmektedir.
İnanın yanılmış olmayı çok isterim. Ama…